Barışın terörize edildiği bir dönemden geçtiklerini ancak barışı konuşmaya devam edeceklerini belirten DİTAM Başkanı Mehmet Vural, sorunun çözümü için Kürtlerin ulusal ve kişilik haklarının tanınması gerektiğini söyledi.
Dicle Toplumsal Araştırma Merkezi (DİTAM), toplumsal barış ağını geliştirme projesi kapsamında “Toplumsal Barış Süreçlerinde STÖ’lerin Rolü” başlıklı çalıştay düzenledi. Demir Otel’deki çalıştaya yazar ve aydınların yanı sıra meslek odaları, baro, sendika ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı. Çalıştayın açılışında konuşan DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Vural, projenin genel hedefini, Türkiye’de çoğulcu ve eşitlikçi demokrasi kültürünün geliştirilmesi ve Kürt sorununun çözümüne katkı sunma olarak özetledi. Barış kelimesinin dahi terörize edildiği bir dönemden geçtiklerini söyleyen Vural, barışı, kardeşliği ve toplumsal meşruiyeti konuşacaklarını, bunun üzerlerinde bir yükümlülük olduğunu kaydetti. Vural, “Barışı unutursak, önümüzü göremeyebiliriz. Barışta ne kadar ter dökersen, çatışmalarda o kadar kan dökülür diyoruz. Dolayısıyla barışı, kardeşliği ve hoşgörüyü her zaman konuşacağız” dedi.
‘Kürtlerin hakları tanınmalı’
Kürt meselesinin yeni olmadığını, Osmanlı devletinden bugüne süregelen bir geçmişe sahip olduğunu ifade eden Vural, “Osmanlı’nın dağılışından sonra Kürt coğrafyasının emperyalistler tarafından dörde bölünmesiyle içinden çıkılamaz bir hal aldı. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş döneminde çözümden yana bir tutum alsaydı, bu konu böyle bir hal almazdı. Kürtlerin ayrı bir halk olduğunu ve bununla beraber yaşam hakları tanınsaydı, bu kadar çetrefilli duruma düşmeyebilirdik. Önce inkar, yok etmek, reddetmek, zaman zaman bastırmak, zaman zaman katliam diyeceğimiz yollara başvurulması işi bu noktaya kadar getirdi. Geçmişte yaşanmış 30 isyan var. İçinde bulunduğumuz mevcut durumda bir sebep değil bir sonuçtur. Kürtler bu halde yaşadığı müddetçe bu sorunlar bitmez. Bu meselenin çözülmesi gerekir. Kürtlerin ulusal hakları, Kürtlerin kişilik hakları tanınması lazım. Ve bunun mutlaka yasal güvenceye alınması gerekiyor. Çözüm imkansız bir şey değil” şeklinde konuştu.
Amaç empati sağlama
DİTAM’ın çalışmalarında yer alan Lezgin Yalçın da çalıştaya ilişkin bilgiler verdi. Yalçın, 2016 yılında 90’nın üzerinde sivil toplum kuruluşunun içinde yer aldığı “Toplumsal Barış Ağı”nı kurduklarını söyledi. Toplantıların farklı görüşler arasından empati sağlama amacı taşıdığını belirten Yalçın, “O günden bugüne olası bir barış sürecinde sivil toplumun alacağı rolü tartışıyoruz. Ülkenin farklı kesimlerinde farklı görüşlere sahip olan insanları bir araya getirip birazda empati yapmalarını, birbirlerini anlamalarını amacıyla bu çalıştayları yapıyoruz. Bugünde Diyarbakır’da Türkiye’nin çeşitli illerinde sivil toplum örgütleri bir araya gelip birlikte neler yapabiliriz diye konuşacağız. Ayrımcılık ve kutuplaştırma politikalarının yoğun olduğu bir süreçten geçiyoruz. Öyle bir sürece girdik ki ciddi bir kutuplaştırma, ötekileştirme ve ayrımcılık politikaları ile karşı karşıyayız. Ancak barışı dile getirmek sıkıntılı, riskli bir durum olsa da biz gerçek bir toplumsal barıştan yanayız. Bunu her ortamda tartışmak zorundayız. Ne pahasına olursa olsun DİTAM bu doğrultudaki çalışmalarına devam edecek” diye konuştu. Çalıştaylarının Türkiye’nin çeşitli illerinde devam edeceğini aktaran Yalçın, toplantıdan çıkan sonuçları raporlayıp kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.
Basına kapalı devam eden çalıştayda Prof. Dr. Bilal Sambur, “Türkiye’de Barış Süreci ve Mevcut Durum” konusunu değerlendirecek. Çalıştayda “Toplumsal Barış Süreçlerinde STÖ’lerin Rolü” ise iki oturum şeklinde ele alınacak.
Kaynak: MA