ABD başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çıkma kararı, Suriye iç savaşında doğrudan ya da dolaylı duhulü olan bütün taraflarda şok etkisi yarattı. En başta, ABD yönetimi içinde adeta bir deprem yaşanıyor. Savunma Bakanı Jim Mattis’in istifasıyla başlayan sürecin Pentagon ve Dışişleri çevrelerine sıçrama tehdidi ile Trump’ın kararını değiştirmeye zorlanacağı konuşuluyor. Bu durumda “Trumpexit” tersine dönmese de, sahada oldukça ağırdan alınması ve zaman içinde yeni gerekçeler öne sürülerek rafa kaldırılması şaşırtıcı olmayacak. Nitekim Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, ABD’nin 17 yıldır Afganistan’dan, 2008’den beri de Irak’tan çekilme kararları aldığını ve uygulamadığını hatırlattı. Putin, çekilme konusunda sahada herhangi bir somut veri gözlemediklerinin de altını çizdi.
Gerçekten de Trumpexit kararının şimdiye kadarki tek somut sonucu, TSK’nın “birkaç gün içinde” Rojava’ya girme tehditlerinin askıya alınması oldu. Erdoğan, bu “milli” geri adımı bir başarı olarak sunmaya uğraşsa da kendi tabiri ile bu “diplomatik destanı” yazan kalemin kimin elinde olduğu herkesin malumu.
Kalemi tutan eli net görmek açısından, Trumpexit kararına giden süreçte iki ayrıntıyı hatırlamak gerekiyor. Birincisi, Türkiye’ye 3,5 milyar dolarlık Patriot füze satışının ABD Senatosu tarafından onaylanması. Son birkaç yıldır Rus S400 savunma sistemi alımı yönünde adımlar atarak Rusya/İran bloku ile yakınlaşma eğilimi gösteren Türkiye’nin yeniden NATO ve ABD yörüngesine sokulacağı anlamına geliyor. Aynı zamanda, füze savunma sistemi dış saldırıları bertaraf etme garantisi sağladığından, sınır güvenliği öne sürülerek yapılması planlanan sınır-ötesi operasyonların da temel gerekçesi, uluslararası hukuk ve kamuoyu açısından ortadan kaldırılmış oluyor.
İkinci ayrıntı, KDP eğilimli Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) silahlı gücü olan Roj Peşmergeleri’nin Şengal’den Suriye’ye geçme girişimi. YPG/SDG komutanlarıyla Roj Peşmergeleri arasında bu konuda ABD güçlerinin inisiyatifiyle görüşmeler yapıldığı haberi önemli bir ayrıntı çünkü Türkiye yönetimi KDP’yi “terörist” bir tehdit olarak etiketlemiş değil. Bu durumda da Suriye topraklarına Türkiye’nin “terörle mücadele” gerekçesi ile girme argümanının temeli ortadan kalkmış olacak. Türkiye müdahalesi ihtimaline karşı önlem olarak Suriye rejimi ve Fransa da dahil diplomasi trafiğini yoğunlaştırmış olan PYD’nin ENKS ile bu konuda nasıl bir anlaşmaya varacağını yakın zamanda göreceğiz.
Trumpexit kararının ve bu karara gidiş yolunda gözden kaçan bu ayrıntıların, Türkiye’nin Suriye toprakları içine yeni bir müdahale için öne sürdüğü gerekçelerin zeminini ortadan kaldırdığı görülüyor. Bu yeni durumun, Türkiye açısından Suriye politikasında ne gibi değişikliklere yol açacağını da zaman gösterecek.
Trumpexit anlık sonuçlara yol açmasa da ABD yönetiminin Suriye’de fiziksel varlığı ile birlikte siyasal ağırlığını azaltma niyetinin göstergesi olarak okunması yanlış olmaz. Bu durumda DAİŞ’in kısmen yeniden canlanması ciddi bir tehlike olarak belirirken, Baas devleti, İran ve Rusya blokunun Fırat’ın doğusuna doğru yayılmaya başlaması da beklenmelidir. “Kürt tehdidi” argümanının çürümesi halinde AKP yönetimi, bu kez Sünni nüfusun hamisi olarak bu yayılma alanına itiraz etme ya da müdahil olma girişimlerinde bulunacaktır. Ancak bu alanda, Suudi Arabistan’ın öncülüğündeki bir başka blokla rekabet içinde olacağını hatırlatmakta yarar var.
Sonuçta, Trumpexit’in Avrasyacı, Misakı Millici, ulusolcu ve ulusağcı çevrelerde yarattığı heyecan balonunun patlaması yakın görünüyor. Olan, bir hafta boyunca “ha bugün ha yarın” diye operasyon canlı yayını yapma umuduyla Fırat’ın doğusunda kamp kurmuş olan basın mensupları, “güvenlik uzmanları” ve “kanaat önderi” emekli paşalara olmuştur. Kış kıyamet içinde gece gündüz yapmakta oldukları “savaş amigoluğu” görevleri, Reis’in ikinci bir emrine kadar askıya alındığına göre pılıyı pırtıyı toplayıp evlerine dönmekten başka yapacakları bir şey kalmamıştır. “ABD emperyalizmi” belli ki bir kez daha en büyük darbeyi bu zavallı zevata vurmuş bulunmaktadır.