ABD’nin Suriye’den çekilme kararı son dakika gelişmesi olarak dünya ölçeğinde yankı uyandırdı. Konuya dair ABD’den kimi birbiriyle çelişkili, pek çok açıklama yapıldı. Bazı başkentler “karardan haberdar” oldukları izlenimi yaratırken, kimi güçler ise durumu anlamaya ve ona göre yeni bir pozisyon kazanmaya çalışıyor.
ABD’nin çekilme kararını değerlendirirken, şimdiye kadar benzer içeriklerde en az 4 kez açıklama yaptığını hatırlamamız lazım. Trump en son Suriye’den askeri olarak çekileceklerini açıkladıklarında takvimler Mart 2018 tarihini gösteriyordu. Bu, ABD’nin benzer açıklamalar yapsa bile hiçbir zaman Suriye’den çekilmeyeceği anlamına gelmiyor. Aksine, bu açıklamalar Trump’ın aklının hep bir köşesinde Suriye’den askerlerinin en azından bir bölümü çekme isteği olduğunu ve bunun için uygun zaman ve zemin bulmaya çalıştığını gösteriyor. İkinci olarak ABD açısından Suriye’de kalmak da çekilmek de aynı stratejinin parçasıdır ve ABD’nin küresel stratejisi açısından ciddi bir değişiklik yoktur.
Karar, Suriye kapsamında pek çok gelişmenin yaşandığı bir döneme denk geldi. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik tehditlerinin artırıldığı, Roj Peşmergelerinin Rojava’ya geçirilmeye çalışıldığı, Astana görüşmelerinin Cenevre’ye taşındığı ve Suriye Anayasa Komitesi için somut adımların atılmaya başlandığı, Türkiye-Rusya-ABD denkleminde S-400 ve Petroit pazarlıklarının başka bir evreye taşındığı bir dönemde bu karar açıklandı. Bunları, ENKS’nin Rusya-Türkiye nezdindeki ilişki ve girişimleri ile yine ENKS sözcülerinin bir süre önce, “Rojava’ya yönelik yeni bir uluslararası konsept var ve bu konsept ile PYD tasfiye edilecek ENKS’nin önü açılacak” açıklamalarıyla birlikte ele almakta fayda var. Dolayısıyla ABD’nin Suriye’den çekilmesi kararı ortaya çıkan Kürt statüsünün geleceğiyle ilgili olduğu kadar genel anlamda bundan sonra bölgedeki yeni dengelerin nasıl oluşacağı ile ilgilidir ve ABD bu hamlesi ile yeni dengeleri şekillendirme konusunda farklı bir inisiyatif almaya çalışıyor. Yapılan her siyasi hamle oyun içinde oyun mantığı üzerine kuruluyor. Bu hamle ile önünün açıldığını düşünenlerin nasıl bir oyunun içine çekildiği, kendileriyle ilgili ne tür hesaplar yapıldığını düşünmesi gerekir.
ABD’nin Suriye’den çekilmesi, bölgeden ayrılacağı anlamına gelmiyor. Bugün Irak’ta, Türkiye’de, Arabistan’da, Ürdün’de, İsrail’de ve Akdeniz’de askeri güç bulunduran ABD’nin Suriye’den tümüyle çekilmesi ne gerçekçidir ne de uzun vadeli politikaları açısından mümkündür. Bölgedeki siyasi hesap ve iddialarından vazgeçtiğine ilişkin herhangi bir işaret olmayan ABD’nin “çekiliyorum” açıklaması başka birtakım anlamlar taşımaktadır. Buradaki güçlü ihtimallerden biri, ABD’nin Türkiye’yi tümüyle Suriye bataklığına çekmesi ihtimalidir. Ya da bir başka iyi niyetli ihtimal, ABD’nin bu hamlesi ile “sorun çözüldü, yabancı güçlerin bölgeden çekilmesinin zamanı geldi” mesajını vermesidir. Çünkü günü geldiğinde, her yabancı güç er ya da geç kendi evine dönmek zorundadır. Ortaya çıkacak olan siyasi çözüm kararı ev sahiplerine, Suriye’de yaşayan halklara aittir.
İkincisi, ABD’nin Suriye’den çekilecek olması Kürtler için büyük bir kayıp ve hayal kırıklığı değildir. Sorun, gidenlerin tehdit olarak gönderdikleridir. Kürtler orada ABD’nin bölgeye gelmesi ile var olmadı ki ABD’nin bölgeden çekilmesi ile yok olsun. Kürtlerin varlığına yönelik saldırılara karşı uluslararası güçlere duyduğu ihtiyaçtan çok daha fazla, IŞİD ve benzeri çete yapılanmalarına karşı uluslararası güçlerin Kürtlere ihtiyacı vardır. Ayrıca, Kürtlere yönelen her tehdit ve tehlikenin altında uluslararası sistemin varlığı bulunmaktadır. Yüzyıl önce Kürtlerin inkarı, imhası üzerine bugün sorun olan sınırlar çizildiğinde, bu despotik yönetimler oluşturulduğunda da Kürtler yok olmadı ve bugün bütün bu saldırılara rağmen bir güç ve dinamik olarak ortaya çıkmaya başardı. Bugün de önemli olan gidenler-gelenler değil, kalanların, bölge halklarının ne yapacağı ve ne yaptığıdır. Kürtler bu bölgenin gerçeğidir ve dişiyle tırnağı kazandığı hiçbir kazanımı da geri vermeyecek kadar özgürlüğün tadına varmıştır. O halde bütün bu hamleler karşısında şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekenler, özgürlük isteyenler kadar, özgürlük iddiası ve ihtimalini boğmaya çalışanlardır.