Bir bakanlık kamu spotu yapmış; -Doğayı ve doğal varlıkları koruyun- derler spotlarında. Her taraftan sular coşkuyla akıyor, ormanlık alanlar, canlılar, müthiş bir spot. Aynı bakanlığın reklamları da var; fazla naylon poşet kullanırsak doğaya zarar veriyormuşuz. Öyle çok almayın, parayla alın ama çok olmasın, ayağınıza, başınıza falan da sarmayın poşetleri. Doğa bu çokluk yüzünden zarar görüyormuş.
Bu bakanlığın çalışmalarını bildiğinizden eminim. Onların izniyle mahalleniz yıkılmıştır örneğin, yerine beton gökdelenler siteler yapılmıştır, yaşadığınız kentin kimliği yok edilerek tektipleştirilmiştir, ya da yörenizdeki dereye inşaat araçları ile şirket girmiş, derenin suyu HES ile tutuklanmış sermaye birikimine sokulmuştur, yanı başınızdaki ormana taş ocakları, siyanürlü siyanürsüz maden işletmeleri el atmıştır. Rüzgar enerji santralleri yakınınızdaki dağları işgale başlamıştır, tarım toprakları JES’lerle, kaya gazı sondajları ile kimyasala boğula boğula talan edilmektedir belki de.
Nükleer santral ya gelmiştir yamacınıza ya atıkları gelecektir meranıza. Tanırsınız onları tanımışsınızdır mutlaka.
Ve biliyorsunuzdur; yörenizi, evinizi, barkınızı, doğal ve kültürel varlıkları şirketlerin saldırılarından korursanız; ölürsünüz, tutuklanırsınız, bir gecede KHK ile işinize son verilir ya da güvenlik araçları ile zorla yerinizden edilirsiniz.
Binlerce yıllık kimlik, bellek geçersizdir bu kurum, şirketleri kısaca yürüttüğü sistem için. Binlerce canlının yok oluşu da halkların yaşamı da önemsizdir, ne Hasankeyf tanır sistemin yürütücüsü ne Allianoi’yi tanımıştır, ne orman mera, ne ev bark mahalle, ne yaşam.
Hikayesi 2011 yılı genel seçimlerden (18.06.2011) birkaç hafta önce kuruluşu açıklanarak başlamıştır, birkaç gün sonra da 644 ve 648 sayılı KHK ile kurulan bakanlığın. Üst ölçek plan yapma ve değiştirme yetkisi ile tüm doğal alanları yapılaşmaya ve şirketlerin sermaye birikimine sokma ve kentsel dönüşüm yetkisine sahip olan bu bakanlık; kuruluşundan bu yana, halkların barınma hakkını zorla ya da “ikna” yoluyla elinden alan kurum olarak görevini hala sürdürmekte. Önüne gelen işletmeye ÇED gerekli değildir onayı verip tüm doğal alanları işletmelere sınırsız açmakta.
Kendi verileri ile 1993 -2017 yılları arasında, bakanlık tarafından, yaklaşık 62500 işletmeye (57.648’sine ced gerekli değil kararı ile 4887’sine ÇED olumlu kararı ile) onay verilmiş.
Bu sayısal değerlendirme işin büyüklüğünü, ekolojik ve sosyolojik etkisinin şiddetini kapsamıyor şüphesiz bununla birlikte bir fikir veriyor doğayı nasıl sevdikleri hakkında. Onay verilenlerin yaklaşık yüzde 47 si maden ve petrol şirketi, yüzde 22’si de enerji şirketi. Tüm kuzey ormanlarını, karadeniz yaylalarını katleden ulaşım ve turizm şirketlerinin oranı ise yüzde 7 olduğunu bilmek bile şirketlere doğal ve kültürel alanları nasıl sunulduğunun göstergesi. yüzde 7’lik kısımda 3. Köprü ve bağlantılarını, binlerce hektar orman alanının, onlarca sulak alanın yok edildiği, en az 52 işçinin iş cinayetinde yaşamını kaybettiği 3. Havalimanı şirketlerinin olduğunu düşünürsek, bakanlık tarafından sermayeye sunulan yaşam alanları bu sayıların içinde daha belirginleşir.
1993 yılından bu yana kaç işletmeye izin verilmediğini merak ediyorsanız; bakanlığın verilerine göre son 34 yılda sadece 49 işletme (toplamın yüzde 007,8). 2009 yılından önce, o dönem şirketlere verilen izinleri mahkemeler iptal etmeye başlayınca bakanlık tarafından bir genelge çıkarıldı. 2009/7 sayılı bu genelge ile mahkemelerin iptal ettiği izinler aynı şirkete aynı yerde yeniden ÇED gerekli değil ya da ÇED olumlu kararı verilerek yeniden onaylandı. O tarihten sonra mahkeme kararları da boşa çıkarılmış oldu.
Doğayı, canlıları koruyun kamu spotu ile “doğasever” bu bakanlıkla karşılaşırsanız sanrı sanmayın. Kapitalizm krizde, devlet de. Kamu spotu, reklam derken daha fazla orman alanını, kıyı alanlarını, sulak alanların içini yapılaşmaya açmaya, inşaat, ulaşım, “yenilenebilir”ler dahil enerji ve petrol şirketlerinin kullanımına sokmaya hazırlanıyorlar. Sizi bilmem ama biz tanışıyoruz. Tanıyoruz onları, onlar da bunu biliyor.
Önümüzdeki hafta iklim krizi hikayesi ve aktörlerinde buluşmak üzere.