PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması talebiyle tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in eylemi 42. gününe girdi. 27 Kasım’dan bu yana 10’ar günlük dönüşümlü açlık grevinde olan tutuklular ise 16 Aralık’tan itibaren 6 farklı cezaevinde süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Diyarbakır E ve D tipi cezaevleri ile Gebze, Kandıra, Van ve Patnos cezaevlerinde bulunan 30 tutsak 3 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemini sürdürüyor. Diğer yandan cezaevlerinde süren 10’ar günlük dönüşümlü açlık grevi eylemi de sürüyor. Eylemin ilk 22 gününde Güven’in yanında bulunan ve daha sonra ara kararla tahliye edilen DTK Diyarbakır Delegeler Eşsözcüsü Zelal Bilgin, Güven’in eylemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Eyleme yanımızda başladı’
Leyla Güven’in eylemini kararlaştırma ve başlama sürecinde yanında bulunan Bilgin o anları şöyle anlattı: “Sevgili Leyla yanımızda baş- ladı eylemine. Duruşuyla, öğren- dikleriyle, zihniyetin- deki değişimle, kendinde yaratmış olduğu gerçek kadın profili ile bugüne kadar öncülük eden kadınlara bir tanesi daha eklendi. Böylesi dik bir duruşu, direnişi ve kimliği kazandıran Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecridin kaldırılmasına bir itiraz olarak devrimci bir çıkış yaptı. Hazırlık sürecini tek başına yaptı. 7 Kasım günü kelepçeli götürülmek istendiğinde de kelepçeyi reddetti. SEGBİS ile bağlanmayı kabul etti, bağlandığı zaman da eminim ki bugüne kadar hukukçu kimliği ile mahkeme salonlarında karar veren hukukçular, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’den hayatları boyunca almadıkları kadar güzel bir ders aldı. Uygulanan tecridin başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halkları üzerindeki etkileri anlatarak kendi yaşamı ile bütünleştirip artık zindanda yapacak bir şeyi olmadığı için bir zindan direnişi yöntemi olan açlık grevine başladı. Bunu da süresizdönüşümsüz bir şekilde devam ettireceğini belirtti.”
‘Tecrit biterse halk nefes alır’
Güven’in milyonların iradesini temsil ettiğini anımsatan Bilgin, başlattığı açlık grevinin nedeninin de iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı. Bilgin, “Siz milletvekili olarak seçilmiş bir kadına ‘siyaset yapamazsın’ diyorsunuz ve zindan mahkumiyetine son vermiyorsunuz. Dokunulmazlığı olan birine mahkemeye gidip gelirken kelepçe dayatıyorsunuz. Hukuksuzluk had safhada ama direnişi büyüten ve bütün bu sessizliğe çığlık niteliğinde cevap verdi Leyla Güven. ‘Benim şahsi bir talebim söz konusu değil. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven olarak Sayın Abdullah Öcalan üzerinde olan mutlak tecrit kaldırılmayana kadar süresiz- dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatıyorum’ dedi. Bunu çok doğru okumak gerekir. Mutlak tecrit kaldırıldığı anda ortaya koydukları savaş politikaları çökecek, halklar derin bir nefes alacak” ifadelerini kullandı.
Çözüm bulunmalı
“Leyla Güven’i bu eylem noktasına getiren nedir” sorusunu soran Zelal, şöyle devam etti: “Leyla Güven en kutsal hak olan yaşam hakkından, bütün toplumlar doğru temelde yaşasın diye vazgeçiyor. Leyla Güven, eylemini deklere ettikten sonra koğuşa geldi ve kısa süreli bir şok yaşadık. Ardından zılgıtlar yükseldi. Yine bize moral ve motivasyonu Leyla Güven verdi. Aslında hepimize birer tokatta attı ‘bu bir direniş yöntemi, yapmak gerekiyor ve ben bunun öncüsüyüm’ dedi. 22 gün boyunca yanındaydım ve morali çok yüksekti. Yüzünden tebessümü eksik olmadı, nasıl bir duruş içinde olmamızı gerektiren sohbeti eksik olmadı. Kötü bir sonuç almadan, zindanlardan cenazeler çıkmadan bir çözüm yolu bulmak zorundayız.”
Gazeteci Evren süresiz açlık grevinde
Tecride karşı cezaevlerindeki tutukluların başlattığı süresiz- dönüşümlü açlık grevi 3. grupla devam ederken, 30 tutuklu ise 16 Aralık’ta süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. Tutuklular, tek taleplerinin PKK Lideri Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması olarak kamuoyuna duyururken, taleplerinin karşılanmaması halinde grevlerini sürdüreceklerinin altını çizdi. Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde gazeteci Kibriye Evren ile birlikte kadın tutukluların da süresiz- dönüşümsüz açlık grevine girdiği öğrenildi. Kibriye Evren, Elif Kaya ve Hilal Ölmez’e soruşturma açıldığı belirtildi.
Türkdoğan: CPT görevini yapmıyor
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ve CPT’nin yaklaşımını değerlendirdi. İmralı Cezaevi’nde Öcalan’a yöenlik uygulanan tecrit ve izolasyon politikasının gelinen aşamada Türkiye’deki tüm cezaevlerine yayıldığını belirten Türkdoğan, “Uygulanan tecrit artık tamamen bir izolasyona dönüştü. Bu tecrit aynı zamanda Öcalan’ın düşüncelerine ve fikirlerine karşıda uygulanıyor.
Görüşmelerde Öcalan’ın söyleyeceği sözlerin kamuoyuna yansımasının önüne geçilmek isteniyor. Öcalan’ın düşüncelerinin kamuoyuyla paylaşılması engellenmek isteniyor” değerlendirmesi yaptı. “Şimdi siz barış konusunda bu kadar caba sarf eden bir insanın toplumla buluşmasını engelliyorsanız, uygulanan bu tecrit, aynı zamanda bu topluma yönelikte bir tecrit politikasıdır” diyen Türkdoğan şöyle devam etti: “Nitekim belediyelere el konulması, belediye başkanlarının, seçilmişlerin, barış isteyen akademisyenlerin cezaevinde olması veya ihraç edilmesi veya haklarında davaların açılması, bunun bir sonucudur. Yani bir bütün olarak toplumun tamamına bir tecrit politikası uygulanıyor. Tüm bunlar barış sürecinin çökmesiyle başladı. O halde Öcalan üzerindeki tecrit ile toplum üzerinde uygulamaları birbirinden bağımsız ele alamayız.” DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in tecridin kaldırılması için başlattığı eylem sonrası dışarıda başlayan açlık grevlerine yönelik baskı ve gözatılara ilişkin de konuşan Türkdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Öcalan’a yönelik uygulamalara karşı toplumda bir tepki var. Toplum bu noktada duyarlı Leyla Güven’in eylemine sahip çıkıyor. Diğer taraftan bunu kırmak için yoğun bir baskı yapılıyor ve bu eylemler kırılmak isteniyor.
Dolaysıyla, Öcalan’ı sahiplenmeye yönelik meşrutiyeti kırmaya dönük operasyonlar yapılıyor diyebiliriz.” Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) yaklaşımınıda değerlendiren Türkdoğan, CPT’nin, Avrupa Konseyi’nin (AK) bazı şeyleri birbirine karıştırdığını ifade etti. Türkdoğan, “Türkiye tecrit noktasında CPT’ye mutlaka bir şeyler söylemiştir. Fakat; CPT kendisine söyleneni değil, kendi görevi gereği gidip yerinde inceleme yaparak, durumu tespit etmeli ve aynı zamanda Öcalan’ın haklarının çiğnendiğini açık açık kamuoyuna duyurmalıdır. Sonuç olarak CPT’nin görevi bu zaten. CPT’nin görevi işkenceye karşı etkili mücadele etmek. Kesintisiz süren tecrit, izolasyon aşamasına varmışsa bunun kendisi artık doğrudan bir işkencedir. Çünkü Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceyi Önleme Komitesi, bunu böyle tarif ediyor. Eğer uluslararası yasalar bunu böyle tanımlıyorsa, CPT’nin görevi İmralı’daki bu işkenceyi önlemek olmalıdır. Eğer CPT’i bunu önlemek yerine, durumu geçiştirmeye dönük bir pozisyon alıyorsa bu görevini yapmadığı anlamına gelir” diye konuştu.
DİYARBAKIR