Döviz krizi çıktığında ‘yerli ve milli para’ sloganı ile ortaya çıkan hükümet, şimdi halkın yastık altındaki altın ve dövizine göz dikti. Dolar ve altın endeksli tahviller satışa sunuldu
Türkiye’de ekonomi yönetimi, ekonomik durgunluğu aşmak ve devlet bütçesini güçlendirmek için dünden itibaren altın ve döviz cinsinden devlet tahvili ihracına başlandı. Hükümet bu adımla yastık altındaki altın ve dövizleri ekonomiye kazandırmayı amaçlıyor. Ekonomistlere göre ise, son dönemde “yerli ve milli para” söylemine yaslanan hükümetin bu hamlesi çelişkili. DW’den Aram Ekin Duran’ın haberine göre birkaç ay öncesinde vatandaşları artan döviz kurlarına karşı dövizlerini bozdurup Türk Lirası’na geçmeye çağıran hükümetin şimdi dolar ve euroya yatırım çağrısı yapıyor.
Dolar ve euroya faiz
Hükümet dolar ve euro tahvillerini cazip hale getirmek için bu tahvillerin faizlerini de yüksek tuttu. 21 Aralık tarihine kadar talep toplama yöntemiyle euro ve dolar cinsinden devlet tahvili ihraç edecek. Senetler, 28 Aralık Cuma günü yatırımcıların hesaplarına aktarılacak. euro ve dolar cinsi devlet tahvilleri, 1 yıl vadeli ve 6 ayda bir kupon ödemeli olarak ihraç edilecek. Euro cinsi devlet tahvilinin 6 aylık kupon oranı yüzde 1,25, yıllık getiri oranı yüzde 2,50 olarak belirlenirken, dolar cinsi devlet tahvilinin 6 aylık kupon oranı yüzde 2, yıllık getiri oranı ise yüzde 4 olacak. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Twitter hesabından yaptığı açıklamada: “5 banka aracılığıyla pazartesi günü başlayacak altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikasıyla vatandaşlarımız hem kendileri kazanacak hem de ülke ekonomisine katkıda bulunacak” diyerek vatandaşları bu yatırım araçlarını kullanmaya çağırdı. Böylece Hükümetin ‘yerli ve milli paraya dönmek’ propagandası çökmüş oldu. Bu adımı DW Türkçeye değerlendiren ekonomist Uğur Gür- ses: “Türkiye’de kendi ulusal para birimini korumaya çalışan bir hükümet mi var, döviz cinsi yatırımları artırmaya çalışan bir hükümet mi var?” diye soran Gürses, atılan bu adımların vatandaşı “dolarizasyon”a yani aşırı döviz kullanımına teşvik etmesi anlamına geldiğini söylüyor.
Hükümet IMF’ye mecbur
Bu yıl yaşanan kur şoku, ekonomik daralma ve konkordato sürecinin Türkiye ekonomisinde önemli bir servet kaybına neden olduğunu belirten Atilla Yeşilada, bu kaybın ancak dışarıdan gelecek parayla telafi edilebileceğini, IMF ile anlaşma olmadan ise böyle bir kaynağın bulunamayacağını öne sürüyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s tarafından açıklanan verilere göre, Türkiye’de toplam banka kredileri içerisinde çok riskli kredilerin oranı yüzde 20 düzeyinde. Atilla Yeşilada, bu oranın yaklaşık 350 milyar TL’lik borca karşılık geldiğini söylüyor. Yeşilada, şöyle konuşuyor: “Türkiye’nin bu parayı bir yerden bulması lazım. Aksi halde ekonomi tıkanmış demektir. Parayı bulamadığımız sürece yüksek faizler ve kaynak sıkışıklığı devam edecek. Hükümet bence ocakta bu tahvil önlemlerinden vazgeçecek. Merkez Bankası’na “faiz indir” diyecek ve bütçeden harcamaya başlayacak.”
İSTANBUL