F tiplerine karşı ölüm orucuna giren tutuklulara yönelik ‘Hayata Dönüş’ operasyonu üzerinden 18 yıl geçti. Hala sır gibi saklanan silahların kullanıldığı, 30 tutuklunun öldürüldüğü operasyonun failleri korunuyor
Cezaevlerinde koğuş sistemleri yerine getirilmek istenen F Tipi uygulamasına karşı çıkan ve 19 talep ile 20 Ekim 2000’de Bayrampaşa ve Ümraniye cezaevleri başta olmak üzere çok sayıda cezaevinde siyasi tutuklular açlık grevi başlattı. Tutuklular, açlık grevinin 45. gününde eylemlerini ölüm orucuna dönüştürdü. Eylemleri giderek büyüyen siyasi tutuklulara, devlet “Hayata dönüş operasyonu” adı altında müdahale etti. 20 cezaevine eş zamanlı yapılan müdahalede, çeşitli kimyasallar kullanılırken, operasyon 3 gün sürdü. Müdahalelerde 30’u tutuklu, 2’si asker olmak üzere toplam 32 kişi yaşamını yitirdi. Yüzlerce tutuklu yaralanırken, kimisinin vücudundaki yaralar geçmedi. O dönem avukat olarak yaşanan katliama tanıklık eden Gülizar Tuncer, operasyonların amacını değerlendirdi. Tuncer, “Devlet tüm gücünü seferber ederek, binlerce asker, polis, özel harekatçı, infaz koruma memuru ve iş makineleriyle operasyon gerçekleştirdi. Burada binlerce mermi ve gaz bombası kullanıldı. Operasyon canlı olarak izletildi. İnsanlara seyirlik bir oyun gibi servis edildi” diye konuştu.
‘Diri diri yakıldılar’
Operasyonda kullanılan kimyasallara dikkat çeken Tuncer, “Saldırıda hangi tür kimyasallar kullanıldığını halen öğrenmiş değiliz. Operasyonun en dehşet anlarından biri de budur. Özellikle; Bayrampaşa Cezaevi’nde 6 tutuklu kadının diri diri yakıldığını biliyoruz. Zaten o dönem operasyonda görev alan askeri yetkililer de hayatlarında ilk defa gördükleri ‘askeri envanterde olmayan’ el bombalarını kullandıklarını söylemişlerdi” dedi.
‘Zaman aşımı isteniyor’
Operasyonu meşrulaştırmak adına devlet yetkililerinin, tutukluların da ateşli silah kullandığına dair açıklamalar yaptığını ifade eden Tuncer, Adli Tıp uzmanlarının içerden atış yapılmadığı yönünde rapor hazırladığını anımsattı. Tuncer, “O dönem operasyonda görev almış özel birimlerin isimleri verilmedi. Jandarma ve savcılık onlarla ilgili herhangi bir soruşturma açılması girişimlerinde bulunmadı. Tam 10 yıl sonra 39 er hakkında dava açıldı. Yıllar sonra da komutanlara dava açıldı. Duruşmalara gelmiyorlardı, sadece SEGBİS ile katılıyorlardı. Zaman aşımına uğratma gibi bir durum söz konusu.”
‘Yasak silahlar kullanıldı’
Yıllarca kimyasalın niteliğinin ne olduğunun açıklanması için çaba içinde olduklarını dile getiren Tuncer, şöyle devam etti: “Adli Tıp, kapalı alanlarda yasak olan gaz bombalarının çok sayıda kullanılmış olduğuna yer verdi. Ben morgu da gördüm. Çok ağır bir tablo vardı. Cinsiyeti dahi belli olmayan cenazeler vardı. Bunun ne olduğunun araştırılması ve ortaya çıkarılması gerekir. En son İstanbul Üniversitesi Adli Tıp’a başvuruda bulunduk. Oradan gelecek raporu bekliyoruz” dedi.
Ölümden şans eseri döndü
O dönem sakat kalan yüzlerce tutukludan biri de Barış Kaya’ydı. 1996’da girdiği Ankara Sincan Cezaevi’nde ağır işkence gören Kaya, 19 Aralık’ta sakatlandı, geçici hafıza kaybı yaşadı ve 2001’de cezaevinden engelli bir halde çıktı. O günleri anlatan Kaya, “Devlet, 19 Aralık’ta cezaevlerindeki tutsakları; kepçe, bomba ve silahlarla işkence yaparak katletti. Amaç, geri kalan herkesi susturmak ve tutsakların mücadelesini bastırmaktı. Buca Cezaevi’ndeyken 4 devrimci tutuklu firar etmişti. Bunun intikamını almak için özel timler çatıları yıkarak içeriye girmek istedi. İtfaiye suyuyla üzerimize su attılar. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözleriyle özel tim üstümüze basarak yürüyüş yaptı. 4 yoldaşımızı katlettiler. Ben de 10 gün komada kaldım.” Buca ve Amasya cezaevlerinin ardından Aydın Cezaevi’ne götürüldüğünü dile getiren Kaya, “Aydın Cezaevi’nde ölüm orucunun 60. gününde askerler yine kepçelerle cezaevine girmek istedi. Biz direndik. Bana tedaviyi dayatıyorlardı, ben kabul etmiyordum. 3 gün boyunca doktor gözetiminde işkence ettiler. Daha sonra Ankara Sincan Cezaevi’ne götürdüler. Ölüm orucunun 181. günü beni zorla hastaneye kaldırdılar. Onlar açlık grevinde olan ve B1 vitamini almayan birine serum verildiği taktirde beyine hasar verileceğini biliyorlardı. Bunu bile bile bana serum vermek istiyorlardı. Direndim; fakat onlar kolumu kesip damarımı dışarı çıkarıp zorla müdahale ettiler. Ardından benim hafızam gitti. Sonra cezaevinde yatamaz diye tahliye oldum. 5 yıl boyunca aralıksız tedavi gördüm. Yüzde 64 engelli raporum var. Beynimde hasar oluştu. Devlet eliyle engelli oldum” dedi.
İSTANBUL/MA