21. yy’da insan hakları haftasında beyaz tülbentli analar, TJA’lı kadınlar insanlık ölmesin diye açlık grevine giriyor. Açlık grevine yapılan saldırılarda insanlık hafızasından silinmeyecek kareler orta çıkıyor. Kadınlar en saf, en duru duygularıyla ‘tecrit insanlığa karşı işlenen suçtur, biz bu suçun işlenmesini engelleyeceğiz ve biz kadınlar devletin tecridinde imha edilmeye izin vermeyeceğiz’ demek için açlık grevleri başlattılar. Daha açlık grevi başlamadan sabaha karşı mühimmat sevkiyatı aralıksız yapıldı. PÖH takviye kuvvet olarak JÖH’e ihtiyaç duyabilir hassasiyetinden bilgilendirme yaptı. Mühimmat yedeklemede tamam (!). 300 metrekarelik HDP il binasının çevresine yığınak tamamlandı.
Bina üçlü çembere alındı. Tüm zırhlı araç, TOMA, akrep, rencır ihtiyacı tamamlandı. Önce binaya gelen tüm ana caddeler, sokaklar tutuldu. Her birinin başına polis muhabirler yerleştirildi. Sadece binanın girişine bir kamera değil, her bir polis bir yönü çekecek biçimde konumlandı. Ses kayıt araçları tamam işareti verdi. Dışarıdan üç çemberle kuşatılmış olan binada içten kuşatılma harekatı başladı.
Gözü dönmüş PÖH’liler 45 kiloluk anayı canlı bomba imha uzmanı gibi kaldırdı, TEM otosuna ‘şerefli’ görevi yerine getirmiş edasıyla attı. Yürüyemeyecek olanlar sürüklendi, karşı çıkanlar en vahşi saldırılarla karşı karşıya geldi. Harekat NATO silahları ve ‘şerefli’ güvenlik güçleri sayesinde başarıyla tamamlandı. Beyaz tülbentli ana, terliğini dahi giyme fırsatı verilmeden kaçırılarak gözaltına alınacak ne tür bir suç işlenmiş olabilir? Sürüklenerek gözaltına alınıp üç gün boyunca sorgulanacak ne yapmış olabilir? Ama asıl mesele gözaltından çıkanların anlatımlarında ortaya çıktı. Devlet toplumu bastırdığını ve üstüne beton çektiğine o kadar inanmış ki. Betonun altından çıkanlar varmış bu son hamleyle, onları da bitirirse artık sorun bitmiş olacak… Eğer açlık grevine girmek suçsa kadınlar gözaltında direnişlerini ve grevlerini sürdürdüler, gözaltından çıkınca direk açlık grevini devr alanların ziyaretlerine geldiler. Mesele anlaşıldı, tüm sevkiyat ve mühimmat boşa çıktı.
Üçüncü dünya savaşında devletler yeniden kendi zulümlerinin ömrünü uzatmak için dizayna başladılar. Devlet geçirdiği tecrübelerinden de biliyor ki, kadın dizayn olmadan hiçbir devlet dizaynı başarılı olamamıştır. Tüm mühimmat ve sevkiyatın nedeni de kadının dizayn olmaması. Zaten olmayacak. Bir ananın terliğini giymesine bile firsat vermeden kaçırma utancı da insan hakları haftasına kaldı.