Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 ila 2 Mart 2016 tarihleri arasında ilan edilen ve aralarında öğrenci, gazeteci ve siyasetçilerin de bulunduğu 300’e yakın insanın hayatını kaybettiği sokağa çıkma yasağının üzerinden 3 yıl geçti. İnsanların mahsur kaldıkları evlerin bodrum katında ambulans beklerken yakılarak öldürülmesiyle hafızalara kazınan yaşanmışlıkların verdiği acı, aradan geçen zamana rağmen biraz olsun azalmış değil. Bu acıyı en fazla duyanlar ise 79 günlük yasak sırasında çocuklarını kaybeden aileler. Bu ailelerden biri de yasağın sürdüğü 14 Ocak’ta, Sur Mahallesi’ndeki evlerine isabet eden top mermisi ile henüz 10 yaşındaki çocukları Büşra’yı kaybeden Akalın ailesi. 5 çocuklu Akalın ailesi, yaşadıkları tarifsiz acıyı biraz olsun dindirebilmek için 5 aya yakın süre evlerinden uzak yaşadı. Bu süre zarfında birçok zorluk çeken aile bireyleri, daha sonra çocuklarının gömülü olduğu Cizre Asli Mezarlığı’nın tam karşısında bulunan evlerine geri döndü. Aile üyeleri, 3 yıldır evlerinin penceresinden dışarıya her baktıklarında ya da kapılarının önüne çıktıklarında çocuklarının mezarı ile ölümüne neden olan top atışlarının yapıldığı tepeyle karşılaşıyor.
‘Katliam olabilirdi’
Kızı Büşra’yı yitirdiği olaylarda 12 yaşındaki yeğeni Yusuf’u da kaybeden baba Mehmet Akalın, o günleri konuşmak için kapılarını çaldığımızda, “Allah kimsenin başına getirmesin” cümlesiyle başlıyor anlatmaya kendilerine yaşatılan kıyameti. Akalın, “Dışarıdayken haber verdiler bana. Yasaktan dolayı akrabalarımızın çocukları da bize gelmişti. 30’u aşkın kişi vardı. Eğer top bir üst kata değseydi büyük bir katliam olacaktı. Eve geldiğimde sadece kimin yaşadığına bakıyordum. Tek tesellim yaşayan kişilerdi” dedi.
‘Büyük felaket yaşadık’
Baba Akalın, kızı ve yeğenini yitirdiği olayların ardından psikolojisinin bozulması nedeniyle yaklaşık bir yıl boyunca hiçbir iş yapamadı. Dünden bugüne taşınan ruh hallerini ise evlerinin hemen karşısında bulunan Büşra’nın gömülü olduğu mezarlık ile top atışlarının yapıldığı tepeye işaret ederek, “Büyük bir felaket yaşadık. Her dışarıya baktığımda mezarlığı görüyorum” sözleri ile özetliyor.
Ambulans gelseydi…
Akalın ailesi gibi, Cudi Mahallesi’nde bulunan evlerinin önünde polislerin sıktığı belirtilen kurşunla çocukları Ferdi Kalkan’ı (20) kaybeden Kalkan ailesi de yaşadıklarını unutmaları mümkün olmayan bir diğer aile. Aile, evleri yasak sırasında yıkıldığı için başka bir evde kiracı olarak yaşamlarını sürdürme gayretinde. Vurularak yaralanması üzerine çağrılan ambulansın mahallelerine gelmesine diğer benzer vakalarda karşılaşıldığı gibi kolluk güçlerince izin verilmedi. Bu yüzden oğlunun sabaha karşı kan kaybından hayatını kaybettiğini anlatan anne Akide Kalkan’ın zihninden çıkmayan şey, ambulansın gelmesine izin verilmesi halinde çocuğunun belki bugün hala yaşıyor olma ihtimali.
‘Kimsesizlere’ gömdüler
Hayatını kaybeden oğlunun cenazesi kimsesizler mezarlığına defnedildi. Kendilerine ise sadece bir mezar numarası verildi. O mezarın gerçekten oğluna ait olup olmadığına emin olamadığını dile getiren anne Alkan, bu hissiyata rağmen “Ama mezardaki kişinin Cizre’de hayatını kaybettiğine emindim. Ondan kaynaklı oğlum olarak kabul ederek, mezar taşı yaptırdım” diyor.
‘Asla unutmayacağım’
Yitirdiği çocuğunun her halinin sürekli gözünün önüne geldiğini paylaşan anne Kalkan’ın dilinden “Hayatım boyunca o günleri unutmayacağım. Bazı şeyleri dakikalar içinde unutuyor olabilirim. İş yapamaz hale de gelmiş olabilirim. Evim de elimden alınmış olabilir. Ama kulübe kurar yine burada yaşarım. Ne buradan giderim ne de bu yaşananları unuturum” sözleri dökülüyor.
ŞIRNAK/MA