Dünyada ve Türkiye’de kadın kazanımlarında gerileme olduğuna dikkat çeken siyaset bilimci Prof.Dr. Fatmagül Berktay, buna karşı kadın hareketlerinin daha geniş bir mücadele vermesinin elzem olduğunu söyledi
Kevser Özkaynak/İstanbul-Jinnews
Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar kadın mücadelesi farklı boyutlarda ilerlemeye devam etti. Kadınların mücadele ve direnişleri sonucunda elde edilen haklarda kimi dönemlerde gerilemeler yaşansa da, kadınlar mücadele etmeye devam ediyor. Kadın Adayları Desteleme Derneği (KA.DER) eski Genel Başkanı Avukat Seyhan Ekşioğlu ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Fatmagül Berktay ile Türkiye’deki kadın haklarının dünden bugüne değişimlerini konuştuk. Kadın hareketinin Osmanlı İmparatorluğu zamanından bu yana varlığını sürdürdüğünü belirten Seyhan Ekşioğlu, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesini başarı olarak tanımladı. Ekşioğlu, “Cumhuriyet döneminde, kadınlara ilkokuldan itibaren bütün eğitim kapılarının açılması bazı özgürlükleri belli ölçüde sağladı” diye konuştu.
‘68 kuşağıyla filizlendi’
Kadınların bu imkanlardan yararlanmak için canla başla çalıştıklarını belirten Ekşioğlu, kadınların meydan toplantıları yaparak haklarını talep eden faaliyetlerde bulunduklarını ifade etti. 1950 ile 1960 arası bir gerileme dönemi yaşandığını söyleyen ve “O dönem kadınlar bana göre problemlerin çözülmesinde umursamaz bir tavır aldı” diyen Ekşioğlu, “Bu nedenle mecliste kadın seçme ve seçilme oranı yüzde 2’lere düştü. 60 döneminden sonra dünyadaki değişim ve gelişmelerle birlikte 68’de Fransa’da başlayan gençlik hareketleri Türkiye’de de 68 kuşağını oluşturdu. Bu kuşağın içerisinde kadın hareketi de filizlendi ve büyüdü” dedi. 1968’den sonra kadının eşit bir birey olabilmesi için edinilmiş mallara katılma rejimi şeklinde kanunda değişiklikler yapıldığını söyleyen Ekşioğlu, o dönemki gelişmeleri şöyle aktardı: “O dönem dünya her açıdan eşitliği savunduğu için o bakış açısının Türkiye’ye yansıması için uluslararası antlaşmaların uygulanması gerekiyordu. Kadın hareketi Anayasanın 90. maddesini değiştirerek anlaşmaların iç hukuka da yansıması gerektiğini savundu ve biz kadınlar yasal olarak haklarımızı almış olduk. Ancak uygulamaya tam anlamıyla geçiremedik. Nafaka hakkı ve edinilmiş mallara katılma rejimi gibi haklar sayesinde kadınlar kendi ayakları üzerinde durmaya başladı.”
‘Gençler harekete geçmeli’
Kadınların ekonomik özgürlüğe sahip olmaya başlamalarının, toplumda bir sarsıntı yarattığını söyleyen Ekşioğlu, “Kadının özgür bir birey olması toplumda rahatsızlık yarattı ve son zamanlarda kadın haklarının büyük çoğunluğunun sınırlandırılması, verilen maddi manevi tazminatın bir kısmının alınması gibi kısıtlayıcı hükümler getirildi. Hatta edinilmiş mallara katılma rejimi değiştirilecek. Kadın hareketlerini topluma ses getiren ve etkileşim yaratan bir kadın hareketine döndürmek gerekiyor. Gençlerin de o sosyal medyadan kafayı kaldırıp dünyada neler oluyor diye bir an önce harekete geçmesi gerek” dedi.
‘Ayrışılmamalı’
Prof. Dr. Fatmagül Berktay da, kadınlara kamusal alanların kapandığını ve siyasi alanların daraltıldığını vurgulayarak, “Bu durumda da kadınların aktivizmi çok önem kazanıyor. Her şeye rağmen kadınların Türkiye’de sivil aktivizmi olduğunu ve bunun devam ettirilmesini düşünüyorum. Barış ortamının olmaması kutuplaşmayı arttırıyor. Bu kutuplaşma kadınlara da yansıyor. Dolayısıyla kadınlar arasında kopukluk oluyor. Halbuki farklı gruplara ayrışmak kadın hareketi için kendini öldürmek anlamına geliyor. O yüzden birbirimize el uzatmak zorundayız” diye konuştu.
‘Mücadele genişlemeli’
Fatmagül Berktay, 21. Yüzyılda dünyada ve Türkiye’de genel olarak kadın kazanımlarına karşı gerilemenin olduğu bir dönem yaşandığını belirterek şunları kaydetti: “Bakıyorsunuz ‘mağdur babalar’ diye bir grup çıkıyor ve Medeni Kanun eskisinden daha beter olsun diye mücadele ediyor. Bu gelişmelerin farkında olmak çok önemli. Mesele etnik mücadele, dinsel mücadele değil bana sorarsanız. Türkiye’de ve dünyada bir erkeklik restorasyonu cereyan ediyor. Buna karşı kadınların çok uyanık olması lazım ve yanlarına vicdanı yerinde olan erkekleri de çekmeleri lazım. Tek başına mücadeleyle olmaz. Bugünkü mücadele özellikle böyle bir genişlemeyi gerektiriyor.”