İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası dolayısıyla oluşturulan etkinlikler devam ediyor. Yoğun hak ihlallerinin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Haktan, hukuktan söz edenlerin hain sayıldığı, işten atıldığı, gözaltına alınıp cezalandırıldığı bu süreçte Bu haftanın içerdiği anlam daha bir önem kazanıyor.
***
Başta yaşam hakkı olmak üzere bir ihlaller ülkesi haline dönüştü Türkiye. İhlaller sayfalara, kitaplara, raporlara sığmıyor artık. Gelinen bu noktada toplum kutuplaştırıldı, OHAL rejimi kalıcılaştı, hak ihaleleri katlanarak arttı. Kanun Hükmünde Kararname’lerle 130 bini aşkın kamu personeli ve akademisyen ihraç edildi. 160 basın-yayın organı süresiz olarak kapatılarak mal varlıklarına el konuldu. Onlarca gazeteci tutuklandı, yine onlarcası hakkında soruşturma ve davalar açıldı,
Bu davalarda sırf mesleklerini yaptıkları için gazetecilere hapis cezaları verildi. İfade ve örgütlenme hürriyeti, Valilikler ve Kaymakamlıklarca alınan yasaklama kararlarıyla bir bütün olarak baskı altına alındı. İnsan hakları, hukuk, çocuk, kadın, yoksullukla mücadele odaklı hak savunuculuğu faaliyetleri yürüten yüzlerce dernek ve vakıf, haklarında hiç soruşturma bulunmaksızın soyut gerekçelerle kapatıldı.
96 belediyeye kayyum atandı, Belediye eş başkanları kayyum atamaları sonrası tutuklandı. Genel Eş başkanları da dâhil olmak üzere 15 milletvekili tutuklandı. HDP’li vekillerin vekilliği düşürülürken, kimi vekillere çeşitli hapis cezaları verildi.
AİHM ve AYM’nin vermiş olduğu ihlal kararlarına rağmen siyasilerin yapmış oldukları açıklamalar ile mahkemelerin bağımsız karar verme yetkisi tamamen ortadan kaldırıldı. Yakın tarihte AİHM’in, HDP’nin önceki eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında vermiş olduğu ihlal kararına uyulmadı.
OHAL ilanı ve uygulama süreciyle paralellik gösteren hapishane ihlalleri, hak kısıtlamaları devam ediyor. Ülkenin karanlık dönemlerinde çocuklarını kaybeden ve onlardan bir daha da haber alamayan Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri’nin yürütmüş olduğu adalet ve hakikat, geçmişle yüzleşme mücadelesi de siyasi iktidar tarafından engelleniyor.
Bütün bu ihlaller 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle değişik kurumlarca yayınlanan raporlarlarla kayır altına alınmış bilgiler.
***
Bilindiği gibi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 10 Aralık 1948’de yayınladığı insan Hakları Evrensel Bildirgesi ile, her insanın doğduğu andan itibaren bazı haklarının olduğunu, bu hakların kullanılmasının engellenemeyeceğini ve bu haklara saygı gösterilmesi gerektiğini dünyaya ilan etti.
Bu bildirgeye göre; Her insan bazı temel haklara sahip olarak doğar, insan hakları, kişinin insan olarak doğmasından kaynaklanan temel haklarıdır. Bu haklar hiç kimse tarafından kısıtlanamaz, başkasına devredilemez ve engellenemez, insan haklarının olmadığı bir dünyada, kişilerin insan olarak onurlarıyla yaşamaları olanaksızdır, insan hakları, toplumda özgürlük, adalet, barış ve demokrasinin temelidir, Bütün bu haklar insan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ilan edilmiştir.
Bütün bunlar, insan haklar, ile demokrasinin iç içe kavramlar olduğunu ortaya koyuyordu, Çünkü insan haklarının olmadığı yerde demokrasi, demokrasinin olmadığı yerde ise insan hakları olamazdı,
Tarih bu konuda bize bu bilgileri verse de devletlerin yönetim şekillerindeki farklılıklar, insan haklarının uygulanmasında da farklılıklar ortaya çıkardı. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde insan hakları uygulanıyor, demokrasi yönetiminin olmadığı ülkelerde ise insan hakları hala uygulanmıyor. Konuyla ilgili açıklanan raporlara göre ne yazık ki Türkiye’de hak hukuk hak getire. Her defasında hak ihlal eden ülkeler arasında yer alıyor.