Enerji sektörünün sömürü halkasına son hızla eklenen Jeotermal Enerji Santralleri (JES) tüm ülkeye virüs hızıyla yayılmaktadır. Sömürü için her yol mubahtır kuralından hareket eden sermaye, en çok da doğaya olan sevgiyi kullanıyor. İnsanların ağaca olan sevgi ve saygısını kullanmaktan bile imtina etmeyecek kadar açgözlü ve ahlaksız davranabiliyor. Mizansen aynı; yer, zaman değişse de amaç aynıdır. Kimi yerde ormanı yangınlarla yok ediyor, kimi yerde nehir yataklarının sömürüsünü legalleştirmek için meyve bahçesi düzenliyor, kimi yerde imara açmak için faili meçhul yangınlar çıkarılıyor, kimi yerde Aydın’daki gibi kendi arazisindeki erik ağaçlarını ÇED sürecinde problem olmasın diye önceden tedbir amaçlı kesebiliyorlar.
Bizlerde oluşturulan doğusu, batısı için kullandıkları argümanları ayrı olsa da sömürüyü esas alan bir sermaye olduğu bilincinde olmak gerekiyor. Aydın’daki JES ile Van’daki JES arasında bir fark yoktur. Aynı bütünün parçalarıdır. Bütüncül saldırı olduğu bilincinde olmak gerekir. Beraberinde hastalık, kuraklık, göçertme, doğa katliamı getiren bu enerji kullanımı tamamen endüstriyel üretimde kullanılmak içindir. Geçimlik temelde yaşamını süren bu alanlara yakın yaşayanların meta olmak dışında bir önemleri yoktur.
Enerji balonu, tarımda dev olma, ekonomide büyüme ve istihdam, standart, ikna ve kandırma yöntemi olarak kullanılmaya devam etmektedir. Kır yaşamı ve geçimlik ekonomisi temelinde yaşama tutunmaya çalışanların sermaye ile mücadelesi devam etmektedir. Yasa, yönetmelik ve kolluk kuvvetleri de dahil olmak üzere sermaye güçlendirilmeye çalışılmaktadır. İflah olmaz bir açgözlülükle doğaya ve bireye saldırılara devam etmektedir. Sermayenin kâr hırsı kısa vadede yüksek gibi görünse de uzun vadede onarılmaz tahribatlara neden olmaktadır. Ve onların kafasıyla zararı kârından çok fazladır. Elbette doğa-insan; birlikte-barışık, dayanışmacı bir yaşamı görmezden gelen sermayenin yarını düşünmesini beklemek saflık olur.
Yerellerin söz hakkı; baskı, korku ve yasalarla ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Demokratik olan protesto hakkını kullanmanın karşılığı jop ve gaz olmaktadır. Bu güce karşı yurttaşlar toprağını, havasını ve suyunu korumaya kararlıdır. Kararlı yurttaşlar sayısı her geçen gün artmaktadır. Yaşam alanlarından kopartılan köylülerin yasalarla tehdit edilmesi, kolluk kuvvetlerince saldırıya uğraması sonuç vermeyecektir. Halkın ve haklının mücadelesi kazanacaktır. Ahlak ve vicdandan yoksun olan sermayeyi destekleyen iktidarın halka yaklaşımı ‘Vatandaş’tan ‘Yurttaş’a geçmediği sürece ezilenlerde artış olmaya devam edecektir. Ezilenlerin sesi ezenlerin sesini bastıracaktır.