Annesinin “sırtına hapishane yorganı değdi, bu iflah olmaz!” dediği Sırrı Süreyya Önder yeniden cezaevinde. Kandıra Cezaevi’ne girerkenki fotoğrafı, bugünlerin geleceğini bilen insanın sakinliğini anlatıyordu. Nitekim de T24’te Hazal Özvarış’a 2016’nın başında verdiği röportajda “tutuklanacağız” demişti.
Çözüm Süreci’nde taraflar arası köprü misyonuna en uygun isim olarak seçilen Önder, sürecin başladığı 2013 İstanbul Newroz’unda yaptığı konuşmadan ceza aldı. Avukatların, milletvekillerinin dosyaya ilişkin verdiği bilgilerden öğrendiğimiz garabetlerle hapse girdi. Zira Önder, tam metninin bile dosyada yer almadığı bir konuşmadan yargılandı. Konuşmasına ilişkin tape dökümleri yalan yanlış yazılmıştı. Bu “yargılama” ile kendisine 3 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Söz konusu davanın fezlekesi, konuşmadan 2 yıl 7 ay sonra hazırlanmıştı. Yani barış görüşmelerinde masanın devrildiği zamanlar… Dolmabahçe Mutabakatı”nın yerinde yeller estiği vakitler…
Halkın seçtiği vekillere cezaevinin yolunu açan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Anayasa’ya aykırı” olmasına rağmen “evet” demesinin bedeli olarak Önder şimdi hapiste… Bilmediği bir şey değildi. Yargılandığı dava ile ilgili savunmasında da “Ben Türkiye mahkemelerinden muhtelif cezalar aldım, çok kez yargılandım. 12 Eylül’de zulmün en zirve olduğu zamanda kendi yargılandığım davada siyasi savunma diye adlandırılan savunmayı yaptım. Devrimciyim, sosyalistim, Kürt halkıyla yan yana omuz omuza bir barış mücadelesi içerisindeyiz. Söylediğim hiçbir sözün manasını eğip bükecek hiçbir şeye tenezzül etmem. Hayatımıza, geçmişimize, tarihimize, bu uğurda toprağa düşenlerimize, bu uğurda zindanlarda çürüyenlerimize saygısızlık addederim. Bunun için hiçbir ceza, hiçbir yaptırım benim için tarihimize, toprağa düşenlerimize yapılacak bir saygısızlık kadar ağır olamaz” demişti.
Aynı savunmasında Çözüm Süreci’nin tek yasal çerçevesi olan 6551 sayılı yasadan da söz etmişti. Söz konusu yasada “Bu kanun kapsamında verilen görevler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirilir. Kanunun ikinci maddesinin birinci fıkrasının A, B ve C bentleri kapsamında (silah bırakma, görüşme temas, yurt içi, dışı, kandil) görevleri yerine getiren kişiler hukuki idari cezai sorumluluğu doğmaz” maddesine de atıfta bulunmuştu. Ancak Önder’e “propaganda” dan ceza verildi. Bu “ince” kararın meali, iktidarın kendisini 6551 sayılı yasa ile zırhlandırmasında bir delik açmamaktı. Dolmabahçe fotoğrafı da silindi. Zira o fotoğrafta iktidarı temsil eden herkes bir biçimiyle tasfiye edildi.
Nüktedanlığı ile kendisini “Türktüm aslında ama birtakım dış mihraklar, birtakım iç mihraklarla el ele vererek Kürt yaptılar beni. Bu mesele çözülene kadar Kürt’üm, sonrasına bakarız” sözleri ile tarif eden Sırrı Süreyya Önder’in siyasal CV’si Türkiye’ye dair çok şey söylüyor. Ne de olsa “coğrafyanın kader olduğu” Türkiye siyasetinde, nakaratı farklı yazanlardan biri oldu.
16 yaşında işkenceyle tanışan bir genç olarak, hayat bilgisini hem sinemaya hem de siyasete taşıdı. Türkiye toplumunun “barış ihtimalini” çok sevdiği zamanların yükünü yüklendi. Parlamenter siyaseti artık bırakmak istediği çok konuşuldu. “Dayanışma ve sorumluluk nöbeti” nden sonra sinemaya yeniden dönmek istediği de söylendi. Kandıra Cezaevi’ne sessiz sakin gidişi de buna işaret gibiydi.