Açlık grevi eylemi bir ayı geride bırakan DTK Eşbaşkanı Güven’in avukatları, müvekkillerinin eyleminin kritik aşamada olduğunu vurguladı. Güven ise mesajında, ‘Fiziki değil iradi bir direniş sergiliyorum’ dedi
Tutuklu yargılandığı davanın Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 Kasım’da görülen duruşmasında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin son bulması talebiyle süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladığını duyuran Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevi eylemi 31’inci gününde. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Güven’in açlık grevine destek eylemleri devam ediyor. Türkiye ve bölgede birçok cezaevinde PKK ve PAJK’lı tutukluların başlattıkları süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi de 12. güne girdi.
‘Milyonların talebi’
Kızı Sabiha Temizkan’la dün haftalık telefon görüşmesi gerçekleştirin Güven, kendisine destek için açlık grevine başlayanlara teşekkür etti. Güven’in görüşmede paylaştığı mesaj şöyle: “Öncelikle benim için her yerde greve giren herkese teşekkür ediyorum. Greve girdiği için gözaltına alına yoldaşlarıma geçmiş olsun diyorum. Ben burada fiziki değil iradi bir direniş sergiliyorum. İrademe güveniyorum. Benim talebim milyonların talebidir dolayısıyla karşılık bulacağına inanıyorum. Eylemimi ve bu direnişimi talebim karşılık buluncaya kadar sürdürmekte kararlı olduğumu bir kez daha ifade ediyorum.” Güven avukatları aracılığıyla Jin- News’e gönderdiği mesajında ise şunları belirtti: “Greve başladığım günden bu yana cezaevlerinden mektuplar, faxlar alıyorum. Kadın tutsakların gönderdiği mektuplar büyük bir motivasyon sağlıyor. Talebimin herkesin talebi olması çok değerlidir. Ortak değerler toplumsal özün gücünü gösteriyor. Kürt kadınları olarak; içeride ve dışarıda, her yerde, yaşamın her alanında tecridi parçalamak için mücadelenin öncüsü olacağız. Herkese başarılar diliyorum. Bu mücadelenin kazananları bizler olacağız. Hepimize serkeftin diliyorum.”
Kritik aşama
Öte yandan Güven’in avukatları müvekkillerinin bir ayı geride bırakan eylemine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Avukatlar adına açıklamayı Cemile Turhallı Balsak yaptı. Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipler Birliği’nin yayınlamış olduğu tebliğlere göre açlık grevinin 14 ile 30’uncu gününün çok kritik bir süreye denk geldiğini belirten Turhallı, “Dolayısıyla bugün Leyla Güven’in durumu ciddi anlamda çok kritik bir eşiğe evirildiğini, artık bu kritik eşiğinde üstünde bir takım belirtiler gösterdiğini söyleyebiliriz. Güven son bir hafta içerisinde çok ciddi kilo kaybına uğramış. Ciddi baş dönmeleri baş göstermiş, mide krampları, üşüme, güçsüzlük, baş ağrısı, uyuşukluk, unutkanlık ve konuşma güçlüğü gibi belirtiler kendini ağır bir şekilde artık göstermektedir” diye konuştu.
Balsak, Güven’in 2011 yılında Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ndeyken kendisine “hipofis adenom” teşhisi konduğunu hatırlatarak, bu hastalığın bu gün yaşadığı kritik eşiği daha da ciddi duruma getirdiğini söyledi. Bu hastalığın vücutta ağır hasarlar bıraktığını ve ağır ilaç kullanımı gerektirdiğine dikkat çeken Balkas, “Güven açlık grevine girdiği için bu ağır ilaçları kullanamamaktadır. Ve bu ilaçları kullanamadığı için tümörden kaynaklı bir rahatsızlığı açlık grevinin etkisiyle ciddi anlamda ağırlaşmıştır” diye belirtti. Türk Tabipler Birliği tarafından yapılan birçok açıklamada açlık grevinde olan kişilerin sıvı ve B1 vitaminin alınmasının elzem olduğunun belirtildiğini hatırlatan Balsak, Güven’in açlık grevine girmesinin ardından B1 vitamini alması için idareden bu ilacı Güven için talep ettiklerini fakat bu taleplerinin reddedildiğini söyledi. Balsak, “751 sayılı kanununa göre artık yurt dışından şahsi kullanım olsa dahi kamu kurumlarını bu tarz ilaçları getirtebileceği yönünde bir takım kolaylıklar getirildi. Bu kanuna göre de doğrudan temin edilmesini yasal koşulları açık bir şekilde oluşturulmuş. Ancak bizim ilaçların alınması yönünde yapmış olduğumuz girişimlere idare tarafından henüz bir cevap verilmedi” dedi. Balsak, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sağlık hakkı bir pozitif statü hakkıdır. Anayasamızın 56’ıncı maddesinde ve bizim tabi olduğumuz uluslararası sözleşmelerle de düzenlenmiş bir haktır. Leyla Güven’in şuan sağlık durumunu kritik bir aşamaya getirilmesinin sebebiyle cezaevindeki fiziksel koşulları da tahmin etmek çok zor değil. Buradaki kişi hak ve güvenliğini sınırlandırılmış olması ve cezaevindeki koşullardan kaynaklı olarak da tutuklamanın kendisi açısından ağır bir tedbir olduğu düşünüldüğünde şuan açlık grevine girmesinin kendisinin yaşam hakkıyla direk bağlantılı olabilecek bir hak olması gerektiğini düşünüyoruz.”
Vanlı kadınlar: Arkasındayız
Güven’in eylemini sahiplendiklerini belirten Vanlı kadınlar, “Leyla Güven haklıdır tecrit son bulmalıdır. Biz kadınlar ve Kürt halkı olarak bu davanın arkasındayız” dedi. JinNews’e konuşan Vanlı kadınlardan Besna Gezici, “Sadece İmralı’da değil her yerde bizlerin üzerinde de tecrit uygulanıyor. Bu yüzden Leyla Güven’in eylemi yerinde bir eylemdir. Biz de elimizden ne gelirse yapacağız. Kaybedecek bir şeyimiz yok ama kazanacak çok şey var” ifadelerini kullanırken, Şemsihan Duran ise “Bizler barış ve özgürlük istiyoruz. Bunun için de İmralı’daki tecridin kaldırılması gerekiyor” diye konuştu. Fatma Duran isimli yurttaş da “Daha nereye kadar devam edecek bu kin bu öfke? İsteseniz de istemeseniz de biz mücadele edeceğiz. Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı milletvekillerinin başlattığı açlık grevinin arkasındayız onlar haklıdır” dedi. Cahide İnan ise “Milletvekillerimizin ve açlık grevinde olan siyasi tutsaklarımızın da arkasındayız. Her zaman her yerde destekçileri olacağız” diye konuştu. Meryem Erdem tecridin son bulması çağrısı yaparken, Fadime Aras ise “Kimse savaşın olmasını istemez biz de istemiyoruz. Artık bir çözüm üretilmelidir. Biz eşit, demokrat, özgür bir ülke istiyoruz ama bu ülkede büyük bir ayrımcılık var. Tecridin son bulmasını istiyoruz. Vekillerimizi destekliyoruz” dedi.
HABER MERKEZİ