Geçen yazımda 3. Dünya Savaşı’ndan bahsetmiştim. Suriye Savaşı’nın başlaması bu savaşı tetikler öngörüsünde bulunmuştum. Ama bu büyük savaşın daha ısınmadığını, tencerenin altına daha fazla odun atılmasını destekleyen gelişmelere tanık oluyoruz. İran ve Türkiye tencerenin altını ısıtacak potansiyele sahip. İran mezhep kavgasında yer aldı ama başarılı olamadı, Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsetti ama başaramadı. Her iki ülkenin Suriye politikaları bir şekilde olumsuz sonuçlandı. Bir devletin ordusu neden hiç silah sıkmadan teslim olur? HTŞ nasıl olur da bu kadar silah temin edebilir? (Burada Can Dündar’ın TIR’larla silah taşındı haberi önemlidir.) Ayrıca HTŞ Suriye halkının Esad’a karşı olan bir isyan yapısı mıdır? Esad’a destek veren Rusya neden devreye girmedi? Al Suriye’yi ver Ukrayna’yı politikası mı devreye sokuldu? SMO aynı anda devreye sokuldu, neden? Hizbullah’ın güç kaybettiği ve İran’ın da Şii Suriye’ye destek veremediği bir zamanlamada saldırı tesadüf olmasa gerek. Bu soruların yanında başka konular da akla geliyor.
İsrail Filistin’i bombalarken neden HTŞ ve Türkiye destekli paralı asker ordusu yeni adıyla Suriye Milli Ordusu müdahale etmedi? Türkiye eğit / donat diye silahlandırdığı eski adıyla Özgür Suriye Ordusu kimlerden oluşuyor? Orta Asya’dan ve Kuzey Afrika’dan gelen paralı askerler nasıl Suriye Milli Ordusu olur? Türkiye neden bunlara destek verir? Türkiye hiçbir Kürt kazanımını kabul etmediği için Suriye’deki Kürt oluşumuna da karşı durmayı tercih etmiştir. Suriye Demokratik Güçleri ana vatanında yaşayan Kürtleri ve diğer halkları korumak için savaşmaktadır. Bu insanlar Türkiye tarafından terörist diye adlandırılırken, bugün ise ne üdüğü belirsiz olan kafa kesen, kadınlara tecavüz eden ve yağmalayanlar terörist olmuyorlar, doğrudan doğruya Davutoğlu’nun “öfkeli çocukları” bunlar.
Efrin ve diğer bölgeler T.C. destekli çeteler tarafından işgal edilmek istenmektedir. Erdoğan bir yandan Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsederken diğer yandan bölünmesi için elinden geleni yapmaktan çekinmedi. Hakan Fidan’ın “Suriye’den bizim tarafa bir bomba atarız savaş bahanesi olur” sözlerini de unutmamak gerekir. HTŞ Halep kalesine Türk bayrağını dikince niyetleri iyice belli oldu. Şam’da Emevi Camisi’nde namaz kılmayı dillendiren kişi nasıl olur da Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyar? Onun açtığı yoldan ilerleyenler de Suriye şehirlerine plaka numaraları verirler.
IŞİD’ in devamı olan SMO askerlerinin maaşlarını Türkiye ödedi ve halen de ödüyor. Aldıkları bu paralar ödenmeyince efendilerine başkaldıracaklardır. Bunun örneğine Esad ile Erdoğan yaklaşmasında şahit olduk. Türkiye’yi protesto edip Türk bayrağını ve Erdoğan’ın fotolarını yaktılar. Bunlar ileride Türkiye için büyük sorun olacaktır. Bu ordu aynı zamanda HTŞ ile de çıkarları doğrultusunda sorunlar çıkarmaya devam edecektir.
HTŞ’nin ilerlemesinin görüntüleri kimler tarafından ve ne için desteklendiğinin belgesidir. İsrail bayrakları ile Şam’da gösteriler yapmaları bu belgenin bir yönüdür. Diğer taraftan HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani, “2011’de başladığımız yola devam etmeye kararlıyız” dedi. Colani IŞİD lideri Bağdadi tarafından IŞİD’in Suriye emiri olarak atandı. Aynı sene Nusra Cephesi’ni kurdu. O zaman ABD Colani’nin başına 10 milyon dolar ödül koydu. 2013’te El Kaide’ye bağlılık yemini etti ve IŞİD’e karşı savaştı. Şeriatın hayata geçirileceğini Alevi, Dürzi, Şii ve Hristiyanlara da karşı olduğunu belirten bir terör örgütünün lideri takım elbise giydi diye ılımlı “yeşil kuşak projesine” uyum sağlar mı, ona da ileriki zaman birimi içinde tanıklık edeceğiz. Bu savaş sonucuna göre de İsrail Orta Doğu’da çok daha güçlü bir konuma yerleşti. İsrail destekli HTŞ ile halkların koalisyonu olan SDG karşısında T.C.nin desteklediği cihadist SMO’nun varlığı da tartışma konusu olacaktır.
İsrail-Hamas ve İsrail-Lübnan Savaşları’ndan sonra Erdoğan “İsrail sınırlarımıza yaklaşıyor” demişti. Bunun büyük bir tehlike olduğunu belirtmiş, savaş hazırlıklarına başlamıştı. HTŞ’nin kazanımıyla İsrail artık Türkiye’nin komşusu oldu. “Türkiye sınırında teröristan istemiyorum” dedi ama kendisinin de terör listesinde olan ve gizliden desteklediği HTŞ komşusu oldu. Yeni haritaların çizileceği Orta Doğu’da, bakalım sıra kime gelecek tartışması devreye girdi. Büyük ihtimalle İran topun ağzında görünüyor. Ondan sonra da sıranın kime geleceği de belli olur. Türkiye hükümeti veya hükümetleri yayılmacı politikalardan ve Kürt karşıtı tutumundan vazgeçmemesi durumunda tehlike daha büyük ve kaçınılmaz olacaktır.