1) Hele söyle! Bir umut var mı bize karşı da?
Geçen hafta Erdoğan Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretleri sonrası dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Orada şöyle bir şey söyledi:
“Ben hâlâ Esed’den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var” dedi.
Burada tarif edemediğim bir aşk var. Bitmeyen umutlar, sürekli görüşme talepleri… Çağrı vermeler, gizli numaradan aramalar… Eski sürüm MSN’deki gibi titreşim yollamalar… Neyse, bu özele giriyor, bu konuda çok konuşmayayım.
Konuya dair asıl merak ettiğim, daha doğrusu sormak istediğim bir şey var:
Peki Kürt-Türk ilişkileri için de umudun var mı?
Hani yanı başında olan, hani aynı ülkede yaşadığın yurttaşlar…
Bir umut var mı bize karşı da? Umut ver demiyoruz, umut besle de demiyoruz, umut ol da demiyoruz. Konu umut değil canısı.
Yani çok uzağa gitmeden önce buralarda işleri yoluna koymak iyi olurdu. Yine de sen bilirsin. Senden daha iyi bilecek değiliz… Sevgiler!
2) Trigonometrik uzunlukta ayrışımsal Kürtlük!
Değerli dostlar, sizi de artık bıktırmıştır.
Bahçeli’nin TBMM’de DEM Partililere uzattığı elden bu yana açıklamalarına bakıldığında, herkes terör sorunu ile Kürtler sorununun birbirinden ayrı tutulmasını özellikle vurguluyor. Ayrı tutulacakların listesi herkeste değişiyor. Bir liste yapsak Emine Beder’in yemek listesini geçer. PKK ile Kürtler, Terör ile Kürtler, Kayyım ile Terör, Töre ile Hukuk, Ekmek ile Pîvaz, Dıms û Pekmez… Hızını alamayanlar sürekli bir şeyleri birbirinden ayrı tuttuğunu söylüyor.
Herkesin elinde cetvel Kürtleri bir şeyden ayırıyor. Kaç metre, ne kadar uzunlukta ayırmak lazım. Bunu bilmiyoruz.
Zaten ayırmaktan, bölmekten, ölçmekten kimse de Kürtlere bir şey sorma gereği duymuyor.
Bir önerim olacak. Tüm Kürtlere önce terör deyip daha sonra onlar ayrı diyorsunuz, bunu nasıl ayıracaksınız? Hele önce bu kısmı hal edin. Gerisi bilinçaltınızdan bilinçüstünüze gelir, orası rahat.
Durum biraz şeye benziyor, bu el senin ama parmaklar senin değil. Bu göz senin ama kirpikler başkadır! Temam temam, ikna olduk…
3) Büyük gazete, Büyük ahlak!
Tarihte büyük olaylar vardır, çözülmemiş, çözülmesinin çok zor olduğu.
Bunları çözenlere başta bilim camiası olmak üzere herkes minnettar.
Dinbaz takılarak, dini yayın istismarı ile yobazlık devşiren, en yalancı en ahlaksız olma gibi unvanları da başarıyla salçaya dönmüş bünyesine katabilen Akit Gazetesi, geçen günlerde çok önemli bir haberciliğe imza attı. Gerçekten nadir görülen güneş tutulması gibi şaşırttı insanlığı…
Ne yaptı?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ait bir gizemi çözdü. İmamoğlu mevlide gitmiş, bir yerde oturuyor. Bağdaş kurmuş. Akit gazetesi adamın çorabına zoom yapmış ve markasının Vakko olduğunu görmüş. Eee Vakko’nun sahibi Yahudi olduğuna göre?
Ee şimdi de Gazze’de insanlar katlediliyor. Bunu yapan İsrail olduğuna göre.
Çorap-İsrail-Vakko! İşte…. Bu üçgenden bakınca her şey netleşiyor. İmamoğlu açık şekilde İsrail’e destek vermiş oluyor…
Bu önemli habercilik için Allah belanızı versin diyor, çalışmalarınızda kaza bela diliyorum.
4) Mail gözlüm, hazır köşe yazılım…
Selvi boylu, diyeceğim değil, al yazmalı, diyeceğim hiç değil; mail gözlü, iktidar sözlü, hazır köşe yazılı Abdulkadir Bey, geçen gün yine İmralı üzerinden bir atağa geçti.
Benim çok merak ettiğim bir şey var. Onun adıyla çıkan yazıları kendisi de okuyor mu? Yok bir şeyden değil, bir sonraki hafta bir öncekine tamamen zıt şeyler yazıyor da arada, bu beni kaygılandırıyor, acaba maili mi hacklendi, bir şey mi oldu diye.
Gerçekten her yazıdaki feraseti, nezaketi insanı duygulandırıyor. Evren boşluğunda asılı duran “Nasıl da inanarak bu kadar boş yapıyorsun?” sorusu hala asılı kalmaya devam ediyor.
5) Yatırım Tavsiyesi…
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, başkentin Tahran’dan taşınması için gerekli çalışmaları başlattıklarını belirterek, “Ülkenin yeni ekonomik ve siyasi merkezini daha güneye ve denize yakın bir noktaya taşımak zorundayız” dedi.
REKLAM: Öncelikle buradan İranlı yetkililere başkenti taşıma işlemi için kefil olabileceğim Zebeşoğlu Nakliyat’ı öneriyorum. Jilet gibi servis, jehr gibi sonuç sloganı ile hazırız. Taksitli ödeme imkânı sunuyoruz. Nakil işlemi boyunca tek bir devlet sırrının taşmayacağının, hassas kalplerin kırılmayacağının garantisini veriyoruz.
Denize yakın bir yere taşımak manidar! Kıyılara açılma fikrini beğendim. Fakat rahat suya girme suretiyle topluma yaptığınız kötülükleri üzerinizden atacağınızı düşünmüyorsunuz inşele.
Buradan seslenmek istiyorum Pezeşkiyan’a. Başkent taşıyarak sorunları pek çözemezsiniz ama illa değişim dönüşüm yaşamak ve ülkedeki sorunları çözmek istiyorsanız, başkent için en ideal yer Bismil ya da Yüksekova gibi görünüyor.
Bu bir yatırım tavsiyesi değildir.