İranlı kadılar rejime karşı ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganıyla, hem sokaklarda hem de cezaevlerinde direniyor. Gazeteci Pune Aştiyani, ‘Jin, jiyan, azadî’, sloganı artık İran kadın hareketlerinde eşitlik ve adaletin sembol sloganı olarak kullanılıyor’ dedi
İslam Cumhuriyeti ilk günlerden itibaren iktidarını kadın kimliği ve bedeni üzerinden kurmaya çalıştı. Hicap yasası, 1 Şubat 1979’daki İslam Devrimi’nden beri kadınların kamusal alandaki giysi ve konumlarını düzenledi. Kadınlar da buna 8 Mart 1979’daki büyük yürüyüşleriyle direndi ve İranlı kadınlar 45 yıldır molla rejimine karşı direnişlerini sürdürüyor.
Siyasi, iktisadi, hukuki ve sosyal alandaki yasaklara, kısıtlamalara, başörtüsü yasağına ve baskıya karşı kadınlar, kimi zaman karış bireysel protestolar kimi zaman kitlesel eylemlerle mücadele ediyor. Mevcut şeriat rejiminin tüm toplum üzerinde kurduğu gerici tahakküme karşı şu ana kadar gelişen en geniş protesto ve direniş ise “Jin, jiyan, azadî” sloganı etrafında birleşen direniş oldu.
Ülkede 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne hazırlanan kadınların, bu yılki eylem ve etkinliklerinin ana teması da “Jin, jiyan, azadî” olacak. Kadınlar, “Şiddetsiz İran”, “Kadın idamına hayır”, “Şerife ve Pexşan ile dayanışma” sloganlarıyla alanlara çıkarak, tepkilerini yükseltecek.
Program kapsamında 4 kentte miting, diğer etkenlerde ise eylem ve etkinlikler düzenlenecek. Ülkedeki 25 Kasım hazırlıkları ve mücadeleye dair Şiddete Karşı Uluslararası Koalisyon’u (ICAVI) Sözcüsü Rouhi Shafii ile gazeteci Pune Aştiyani konuştu.
‘Baskılar arttı’
Ülkedeki “jin, jiyan, azadî” eylemlerinin ardından kadınlara yönelik baskının daha da arttığını belirten Rouhi Shafii, “O kadar çok kadın uyarı alıyor, para cezasına çarptırılıyor, tutuklama emri çıkarılıyor ve gözaltına alınıyor ki hareket şu anda çalışma grupları ve kampanyalara dönüştü. Sosyal medya aracılığıyla da bu hareket canlı tutuluyor ve ilerletiliyor” dedi.
Rouhi Shafii, “Jin, jiyan, azadî eylemleri, kadınları ve bedenlerini kontrol etmek isteyen tüm düzenlere karşı verilen amansız mücadelenin meyvesidir. Dünyayı sarstı çünkü dünyanın dört bir yanında insanlar, egemen rejimin baskı ve zulmünü tarihin çöplüğüne itmek için bekleyen büyük bir güce tanıklık etti. Bu miras, kadınların gerçek isteklerinden uzak olsa da hayatın pek çok alanında kendini göstermiştir. Yine de içeride ve dışarıda kadın örgütleri tarafından kadınların taleplerini formüle etmek ve rejimi geri adım atmaya zorlamak için birçok adım atıldı” diye belirtti.
‘Kadınlar mücadelenin ön saflarında yer alıyor’
Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından başlayan aylarca süren “Jin, jiyan, azadî” eylemlerinin ardından birçok kadına idam cezası verildiğini anımsatan Rouhi Shafii, “İran içinde ve dışında idam cezasına karşı çeşitli kampanyalar yürütülüyor. En çok ses getirenler arasında Nobel Ödülü Nergis Mohamadi gibi kadın siyasi mahkumlar yer alıyor. İdam cezasına karşı durmaksızın sesini yükseltti ve zaman zaman açlık grevi yaptı. Cezaevlerindeki diğer kadınlar da, idam cezasının kaldırılmasından genç ve yaşlı kadın mahkumların serbest bırakılması talebine kadar çeşitli nedenlerle grev yapıyorlar. Şu anda 3 kadın siyasi mahkum hakkındaki ölüm cezası kararının iptali için dünya çapında bir kampanya yürütülüyor. Rejime karşı komplo kurmak ve kadınları yaftalamak için eski metinlerden çıkardıkları diğer suçlamalar da dahil olmak üzere çeşitli suçlamalarla çok çeşitli kadın mahkum var. Jîna Emînî’nin hastanede fotoğraflarını çeken ve yayınlayan iki kadın muhabir yıllarca hapis cezasına çarptırılmış durumda. Geçtiğimiz yıllarda İran dışında da çeşitli kampanyalar şekillendi ve bu kampanyalar yasaların değişmesi, kamuoyunun bilinçlenmesi, tutumların değişmesi ve kadına yönelik şiddetin daha iyi anlaşılması için zorunlu. İranlı kadınlar, devlet şiddetine, ayrımcılığa, aşağılanmaya, baskıya ve işkenceye karşı mücadelenin ön saflarında yer alıyorlar. Eşitlik, özgürlük ve insan hakları için mücadele ediliyor ve başarılacağından eminiz” ifadelerini kullandı.
‘Çeşitli direniş yöntemleri geliştirmeyi başardılar’
Kadınların şiddete karşı eylemlerini farklı biçimlerde sürdürdüklerini söyleyen Gazeteci Pune Aştiyani, “İranlı kadınlar, hükümetin baskı ve tehditleri karşısında yaratıcı ve çeşitli direniş yöntemleri geliştirmeyi başardı. Bu yöntemler arasında sanal kampanyalar, yerel dayanışma ve hatta gayrı resmi ittifaklar ile farklı mahalle ve şehirlerde kendiliğinden ağlar yer alıyor. Kadınlar, özellikle ‘jin, jiyan, azadî’ eylemlerinin ardından mücadelelerinin sadece sokakta değil, kamusal alanlarda ve hatta evlerde de sürdüğünü fark etti. İranlı kadınlar, 25 Kasım’a yaklaşıldığı bu günlerde, anıların, kişisel deneyimlerin yayımlanması ve hayatını kaybeden kadınların tanıtılması gibi çalışmalarla kadınların sesini yansıtmaya çalışıyor. Ayrıca metro istasyonları, otobüs ve üniversite gibi kamusal alanlarda küçük ve örgütsüz protesto toplantıları da arttı. Bu toplantılar, genç kadınların ve kızların sembolik protestolara katılarak, slogan ve posterler kullanarak mesajlarını topluma ilettikleri bir tür merkezi olmayan mücadeledir. Özellikle peçesiz kadınlara yönelik artan baskı, kamusal alanlardaki şiddet ve polis karşılaşmaları, bu mücadeleleri yakın zamanda daha yüksek ve daha geniş bir boyuta taşıyacaktır” diye belirtti.
‘Jin, jiyan, azadî sloganı özel bir yere sahip’
25 Kasım çerçevesinde yapılacak eylemlere değinen Pune Aştiyani, şunları belirtti:
“Jin, jiyan, azadî sloganı İranlı kadınlar arasında özel bir yere sahip. Bu slogan kadınlar için yalnızca özgürlük ve yaşam hakkını değil aynı zamanda onurlu bir yaşam hakkı ve insanlık şerefini savunarak zulüm ve baskıya karşı duruşu ifade ediyor. Toplumu etkileyen siyasi ve ekonomik tehditler göz önüne alındığında, ‘Jin, jiyan, azadî-yoksulluğa ve zulme hayır” veya “Jin, jiyan, azadî-idamlara hayır” gibi sloganlar, bu yıl İranlı kadınların sokaklardaki sloganlar arasında yer alabilir.
Jin, jiyan, azadî Hareketi, kadın mücadelesini derinden etkiledi. Baskı ve zulme karşı direnişin sembolü olan bu güçlü slogan, İranlı kadınlara daha fazla umut ve özgüven kazandırdı. Bu hareket, sadece bir sokak protestosu değil, kadınların kimliğini yeniden tanımlayan ve onların haklarını arama cesaretini güçlendiren derin bir sosyal ve kültürel harekettir. ‘Jin, jiyan, azadî’ tüm baskı ve kısıtlamalara karşı koyma ve eşitlik çabasından vazgeçmeme gücü verdi. Bu hareket sadece İranlı kadınlara değil, tüm dünyadaki kadınlara özgür ve eşit yaşama hakkı için mücadele etmeleri ve asla pes etmemeleri konusunda ilham verdi.”
‘İdam cezaları dayanışma dalgası yarattı’
Rejim tarafından tutsak edilen Pexşan Ezîzî, Sharifi Mohammedi ve Werîşe Mûradî’ye verilen idam cezalarına da değinen Pune Aştiyani, “Kürt kadın aktivistlere verilen idam cezaları, İranlı kadınlar arasında büyük bir dayanışma dalgası yarattı. Bu kadınlar hala hapiste ve zor koşullara rağmen hapishaneden İranlı kadınlar için direniş ve kararlılık mesajları göndermektedirler. Her ne kadar bu cezaların uygulanma olasılığı düşük olsa da, temyiz mahkemesinde daha ağır cezalara dönüştürülme ihtimali var. Ancak, halkın tepkileri ve geniş halk desteği, davanın sonucunu değiştirebilir ve cezaların hafifletilmesine katkı sağlayabilir. Bu nedenle bazı İranlı kadınlar, ‘Kadınlara idama hayır’, ‘Pexşan ve Sharifi’ye dayanışma’ ve ‘Şiddetsiz İran’ gibi sloganlarla sokaklara çıkmayı planlıyor. Bu sloganlar, yalnızca idam cezalarına karşı bir protesto değil, aynı zamanda İran’ın dış politikasına ve özellikle İsrail ve Amerika’ya karşı olan düşmanlıklara karşı çıkan kadınların sesidir. İranlı kadınlar, önceliğin iç meseleler ve vatandaşların hakları olması gerektiğine inanıyor. İran dış politikasındaki şiddetçi tutumları ve diğer ülkelerin iç işlerine müdahale politikalarını terk ederse, içerde de kadınların durumu iyileşebilir ve onlara yönelik şiddet azalabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Cezaevindeki direnişler dik durma mesajı veriyor’
Cezaevlerindeki direnişe dikkati çeken Pune Aştiyani, tutsak kadınların gönderdiği mesajların azim ve kararlılığın göstergesi olduğunu söyledi. Pune Aştiyani, şunları söyledi:
“Bu mesajlar, pek çok kadın için motivasyon kaynağı oldu. Bu mesajlar İranlı erkek ve kadınlara, cezaevinin en zor koşullarında olsalar bile daha iyi ve daha adil bir yaşam için mücadelenin devam ettiğini hatırlatıyor. Tutuklu kadınlar, zorlu cezaevi koşullarına direnerek, tıbbi hizmetlere erişim ve adil yargılanma hakkı gibi temel haklarını talep ederek, baskıya karşı direnişin simgesi haline geldi. Eşitsizliklere cesurca karşı çıkan Zeynep Celaliyan, Werişe Muradî gibi isimler bu mücadelenin öncüleri haline geldi ve her biri İran cezaevlerindeki yüzlerce kadın adına hakları için mücadele etmeye devam ediyor. Bu kadınlar, cezaevinin zorlu koşullarına karşı durarak topluma ve özellikle cezaevi dışındaki kadınlara en karanlık koşullarda bile adaletsizliğe ve ayrımcılığa karşı direnmenin mümkün olduğu mesajını açık bir şekilde veriyor. Bu direnişler toplumsal söylemi ve toplumsal farkındalığı da doğrudan etkiliyor. Bu stantları gören pek çok erkek ve kadın, temel haklarını savunmaları, her türlü ayrımcılığa ve adaletsizliğe karşı çıkmaları gerektiği sonucuna vardı. Bu eğilim aynı zamanda kadınların sosyal ve politik değişimler yaratmadaki merkezi rolünü de vurguluyor ve topluma en zorlu durumlarda bile ayakta durmanın ve direnişin adaleti sağlamanın en güçlü aracı olabileceğini hatırlatıyor.”
‘Bakur ve Rojava’da eşitlik için mücadele veriyor’
“İranlı ve Kürt kadınlar yıllardır baskı ve ayrımcılığa karşı direniyor” diyen Pune Aştiyani, Coğrafi farklılıklara rağmen her iki grup da kadınların özgürlüğünü ve hukuki eşitliğini sağlama yolunda ilerlediğini belirtti.
Pune Aştiyani, şu ifadeleri kullandı:
“Bakur ve Başur’da Kürt kadınlar hukuki, siyasi ve sosyal alanlarda eşit haklara ulaşma mücadelesine katılırken, Rojava’daki kadın hareketi, kendine özgü siyasi koşullar ve askeri çatışmalara rağmen toplumsal cinsiyet eşitliği için toplumsal ve siyasal yapılar oluşturmayı başardı. Rojava’daki kadın hareketinin önemli özelliklerinden biri, geleneksel ataerkil kurumlara bağımlı kalmadan bağımsız kadın örgütlerinin oluşmasıdır. Savaş sırasında bir süre Rojava’da gazetecilik ve yardım görevlisi olarak çalışan Pexşan Ezîzî, savaşta ve zor koşullarda değerli ve insani faaliyetlerde bulunabilen militan ve hayırsever kadınların bir örneğidir. Onun Kürt kadın savaşçılarla olan ilişkisi ve yaptığı insani yardım çalışmaları, İran ve Kürt kadın hareketlerinin birbirlerine nasıl ilham verebileceğini ve işbirliği yapabileceğini gösteren dayanışma ve etkiyi gösteriyor. Kürt kadın mücadelesinden doğan ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı artık İran kadın hareketlerinde eşitlik ve adaletin sembolik sloganı olarak kullanılıyor. Bu slogan, İran ve Kürt kadın hareketleri arasında derin ve kapsayıcı bir dayanışma anlamına geliyor ve bu da onların özgürlük ve eşit haklar mücadelesindeki bağlarını ve uyumlarını gösteriyor. Bakur ve Rojava’da Kürt kadınlar eşitlik ve özgürlükleri için yıllardır mücadele veriyor ve bu deneyimler artık İranlı kadınlara da ilham veriyor.”
Haber: Berivan Kutlu \ MA