‘Kadınlar için daha güvenli ve eşitlikçi bir geleceği garanti altına almak istiyorsak kültürel dönüşüm çalışması elzemdir” diyen Rienk’elles Derneği’nin Başkanı avukat Zerrin Bataray, Jin, jiyan, azadî’nin herkesi birleştirdiğini söyledi
Avrupa’da her ne kadar temel hak ve özgürlüklerin elde edildiğine inanılsa da gerçekler çok daha faklı. Özellikle kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitliği, eşit işe eşit ücret, cam tavan etkisi (kadınların çalışma hayatlarında yükselişlerini engelleyen mekanizmaları ifade etmek için kullanılır) ve cinsel şiddetle etkin mücadele gibi birçok konuda hala mücadele veriyor. Savaştan kaynaklı Ortadoğu’dan göç etmek zorunda bırakılan kadınlar ise, Avrupa’da başta dil ve adaptasyon olmak üzere birçok sorunla karşı karşıya.
Sorunlara karşı bir araya gelen kadınlar, örgütlenerek çözüm yollarını arıyor. Bu örgütlülükten biri de Fransız ve Kürt kadınların mülteci ve göçmen kadınların sorunlarına çözüm bulmak amacıyla kurduğu Rienk’elles Derneği. Dernek Başkanı avukat Zerrin Bataray ile Avrupa’daki göçmen kadınların sorunlarını ve mücadeleyi konuştuk.
‘Kadınlar için çalışıyoruz’
Derneğin Fransız ve Kürt kadın aktivistlerin ortak mücadelesiyle kurulduğunu anımsatan Zerrin Bataray, kadınların gelişimi ve toplumda alan yaratmayı amaçladıklarını söyledi. Zerrin Bataray, “Üyeliği, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı da dahil olmak üzere temel özgürlüklerin tanınması koşuluna bağlamayı bir onur meselesi haline getiriyoruz. Bizim için bu kaçınılmaz bir taahhüt çünkü özgürlüğün, adil ve kapsayıcı bir toplumun temeli olduğuna inanıyoruz. Dernek, kadınların özerkliğini destekleyerek, kişisel ve profesyonel projelerle yardımcı olurken, diğer yandan farkındalık yaratma ve eğitim girişimleri yoluyla tutumların değiştirilmesine yardımcı oluyor” dedi.
Derneğin ayrımcılığa karşı mücadele verdiğini vurgulayan Zerrin Bataray, “Amacımız, her kadının haklarını özgürce kullanabildiği, özgünlüklere değer verildiği bir dünya inşa etmek. Değerlerimizi paylaşan diğer kuruluşlarla herkes için adalet, özgürlük ve haysiyete dayalı bir gelecek için çalışıyoruz” diye belirtti.
Amaç toplumsal eşitliği sağlamak
Fransa’nın resmi olarak kadın-erkek eşitliğini tanıdığını belirten Zerrin Bataray, ancak ülkedeki tüm kadınların büyük bir zorlukla karşı karşıya olduğunu söyledi. Zerrin Bataray, “Fransız toplumu kadın-erkek eşitliğini resmi olarak tanımış ve bunu özgürlüklerimizin temeli olarak kabul etmiş olsa da tüm kadınlar büyük bir zorlukla karşı karşıya. Amacımız bu eşitliği gerçeğe dönüştürmek” ifadelerini kullandı.
Mülteci kadınların yaşadıkları
Ülkedeki mülteci ve göçmen kadınların yaşadığı sorunlara da değinen Zerrin Bataray, şunları belirtti: “Zulüm gören azınlıklardan ülkeye gelen kadınlar da aynı engellerle karşılaşıyorlar. Dolayısıyla Fransız kadınlardan daha fazla sorunla karşı karşıya kalıyor ve mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Göçmen kadınlar özellikle kültürel ikilemle karşı karşıya kalıp, çoklu kimlikler arasında sıkışıyor. Bir yandan kendi kimlikleri diğer yandan geldikleri ülkede verilen yeni kimlik arasında kalıyorlar. Eğitim, bilgi ve başarıya ulaşmak için gerekli ağ ve destekten yoksunlar. Yaşanılan travma için psikolojik destek atölyeleri düzenliyoruz. Her kadının engelleri aşması ve cam tavanı kırmasını sağlamak için kız kardeşlik, destek alanı yaratıyoruz. Her kadının potansiyeline ve eşit fırsatlara erişebilmesi için aktif dayanışmanın önemine inanıyoruz. Ne yazık ki kendi içine dönen, bireyciliğe ve milliyetçiliğe giderek daha fazla teslim olan bir Avrupa’da ve dünyada, kişinin yerini bulması zorlaşıyor. Bu, azınlıklar için daha da zorlaşıyor. Devletin toplumsal cinsiyet eşitliği konularına yanıt verme ya da ayrımcılıkla etkin bir şekilde mücadele etme konusundaki yetersizliği ortadadır. Birçok destek derneği var ancak kaynakları genellikle sınırlı bu da zulüm gören azınlıklardan kadınların öncelik olmadığı anlamına geliyor.”
Rojava ile ilişkiler
Avrupa merkezli birçok kadın derneğinin Ortadoğu’daki kadın dernekleriyle temasta olduğunu dile getiren Zerrin Bataray, “Bunların birçoğu ve yerel yetkililer, IŞİD tarafından işlenen vahşetin kurbanları olan Êzidîlerin aktif destekçileri oldu. Söz konusu Başûr olduğunda harekete geçiliyor ancak Rojava ve Rojhilat unutulmuş bölgeler olmaya devam ediyor. Bu bölgelere yönelik müdahale nedeniyle mali yardımın kanalize edilmesi karmaşık bir hal almaktadır. Dahası yerel makamlar, Fransa tarafından diplomatik olarak tanınmayan bölgelere mali destek sağlayamamaktadır. Derneğimiz bünyesinde bölgedeki kadın öğrencilere yardım için fon topladık. Rojava’da faaliyet gösteren diğer kuruluşlarla birlikte çalışıyoruz. Bu kadınların birçoğu IŞİD’e karşı savaşmış, savaşa bağlı sakatlıklardan muzdarip, yaşam ve eğitimlerine devam etmek için yeterli kaynaklara sahip değiller. Yakın gelecekte Fransa’daki üniversitelerle ortaklık kurup, uluslararası alanda geçerliliği olacak diplomalar alabilmelerini ve böylece dünya çapında yeni fırsatlara sahip olmalarının önünü açmayı umuyoruz” diye belirtti.
Kadın dayanışması
Var olan tabloya karşı kadın dayanışmasının 21. yüzyılda daha da güçlendiğine dikkati çeken Zerrin Bataray, “Fransa’daki feminist hareketler oldukça güçlü. Dernek olarak güvenli alanlar yaratıyoruz. Bize aktarılan stereotiplerin aksine kız kardeşlik güçlü. Kadınlar birbirlerini destekler, yardım eder ve anlarlar. Kadınlar arasındaki bu bağlar, gerçek dayanışmanın, onu imkansız veya çatışmacı olarak gösteren önyargılardan uzak bir şekilde var olabileceğini göstermektedir” dedi.
Kürt kadınların İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de verdiği mücadeleye değinen Zerrin Bataray, şöyle devam etti: “Ortadoğu’daki kadınların durumu bir bütün olarak kritikliğini koruyor. Rojava’da Jineoloji deneyimi önemli. İran’da kadınlar, yoğun psikolojik ve ahlaki baskıya karşı devrimci bir hareketin liderliğini cesurca üstlendi. Acımasız baskılara rağmen haklarını talep ederek, ön saflarda yer aldılar. Ancak bu direniş hareketi, Kürt kadınların özel taleplerini göz ardı etme eğiliminde olduğu için bazen kusurlu olabiliyor. Bakur’da Türk yönetimi altındaki Kürt kadınları için ‘iyileşme’ beklentileri kasvetli görünüyor. Türkiye, kadınları aile içi şiddete karşı koruyan ve temel haklarını güvence altına alan çok önemli bir anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Bu çekilme, kadın haklarına düşmanca bir siyasi yönelimi gösteren, endişe verici bir sinyaldir ve bu bağlamda çoklu ayrımcılığa maruz kalan Kürt kadınlar için daha da kötüleşmektedir. Tüm bu durumlar karşısında, kadın haklarında gerçek bir iyileşmenin temeli hem kız hem de erkek çocuklarını eğitmektir. Bu çatışmaları körükleyen ve baskıcı yapıları sürdüren tahakküm ve zehirli erkeklik kültürünün yapı söküme uğratılması elzemdir. Kalıcı bir barış ve gerçek bir eşitlik umudu varsa bu birkaç nesli kapsayan uzun vadeli bir çalışma gerektirecektir. Ataerkil kültürde derin kökleri olan tahakküm ilişkilerine meydan okunmalıdır. Tüm bu topraklardaki kadınlar için daha güvenli ve eşitlikçi bir geleceği garanti altına almak istiyorsak bu kültürel dönüşüm çalışması elzemdir. Jin, jiyan, azadî bunun felsefesi olabilir. Bu felsefe artık evrenselleşti ve hepimizi birleştirdi.”
Haber: Berivan Kutlu / MA