Tevgera Jinen Azad (TJA) dönem sözcüsü olarak, hakkımda verilen 30 yıl hapis cezasını 2021 yılından bu yana çekiyor ve burada (Sincan Kadın Kapalı Cezaevi) 50’nin üzerinde siyasi kadın mahpuslar olarak zindan içinde zindan, tecrit içinde tecrit koşullarında olanlardan biri olarak demokratik kamuoyuna seslenmek istiyorum:
Burada birlikte olduğum arkadaşlarım Nedime Yaklav, Hicran Binici, Şermin Demirdağ, Gülşan Adet, Nuriye Adet (Gülşan ile Nuriye kardeşler) Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) tarafından avukatsız olarak daha çocuk yaşta müebbet hapse mahkûm edilmiş kişilerdir. Kemik testi yapılması talepleri işleme bile konmamış, ağır işkencelerden sonra avukatsız, savunmasız mahkûm edilmişlerdi.
Bugün de Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde 31-32 yıl mahpusluktan sonra İdare Gözlem Kurulu (İGK) koşullu salıverilme haklarını gasp ederek tutsaklıklarının devamına karar vermektedir. Bu uygulama kişiyi-kişileri zorla hürriyetten alıkoyma suçunun işlenmesidir. Yine İGK’nin AİHS’ne ve anayasaya aykırı kararlarının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğu açıktır. Nitekim Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2021/1652 D. iş nolu ve 12.11.2021 kararı “hükümlünün 09.10.1991’den beri hapsedildiği için bu kararı geçersizdir” diyerek tahliye kararı vermiştir. Sanki Sincan Kadın Kapalı Cezaevi başka bir devletin sınırları içerisindeymiş gibi bu karar yok sayılarak 2021’den bu yana tek bir siyasi mahpusun şartlı tahliye hakkı bu 5 kadın da dahil verilmemiştir.
Hukuk dışı İGK korsan mahkeme kurarak bu kez 30 yılla değil 5 kadını (ve onlar gibi arkadaşlarını da) 36 yıla mahkûm etmektedir. Bu korsan mahkemeye karşı onay merci olan İnfaz Hakimliği ve 1. Ağır Ceza Mahkemeleri aşamalarının her birinde adil yargılanma hakları DGM’ler gibi ihlal edilmektedir. Çünkü AİHS madde 6 çerçevesinde yargı mercileri tarafından verilen kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur. Ancak her iki mahkeme aşamasında da İGK değerlendirilmesini yargı makamı olarak değil, bir noter merci gibi gerekçesiz onaylamaktadır.
Yine “eşik puan” değerlendirmesinde (bir sır gibi avukatlarından gizlenerek) eşik puan durumların denetlenmediği alınan tüm kararlarda görülmektedir. Çünkü kaldırılmış disiplin cezaları dahil gerekçeyle konu edilmesi ki bu durumun her iki mahkeme tarafından onaylanması bunun denetimsizliği kanıtladığını, şartlı tahliyeleri ertelenen 31-32 yıldır mahpusta olan bu 5 siyasi kadın mahpus gibi benzer 10 mahpusun daha dosyalarına bakarak çok açık bir şekilde görebilirsiniz.
Ayrıca göreceksiniz ki “toplumla bütünleşme, iyi halli değil” gerekçelerinin soyut kavramlar olarak nasıl pervasızca kullanıldığını ve fiili olarak bunun parçası haline getirilen “disiplin soruşturmaları, disiplinsizlik” sayılan eylemler, açık soruşturmalar ve her iki mahkemenin (İnfaz 1. Ağır), bunu onaylayan noter meclisi olarak çalıştıkları, hukuku yok sayarak şartlı salıverme hakkı engellenmektedir.
Dosyaları incelendiğinde tek gerekçenin siyasi mahpus olmalarından hareket edilerek birlikte değerlendirildiğinden tüm haklarıyla birlikte umut hakları da gasp edilmektedir. Umut hakkı mahpusun 25 yıldan fazla hapsedilmemesi hakkıdır.
32 yıldan sonra Nedime, Hicran, Şermin, Gülşan, Nuriye ve daha birçok mahpusa disiplinsizlik olarak nitelendirilen demokratik itiraz aracı faaliyetlerinin tümünü İGK suç saymaktadır. Oysa Anti-demokratik uygulamalara itiraz etmek insan olmanın, birey olmanın, toplum olmanın, toplumlu bütünleşmenin en somut kanıtıdır.
Çünkü ulusal ve uluslararası sözleşme ve metinlerde özgürlükten yoksun bırakılanların “… hayatın hapsedilmesi; dışında demokratik bir toplumdaki bireylerin özne olarak sahip olduğu tüm haklara mahpuslar da sahiptir.” Mahpusların demokratik haklarını kullanmaları toplumla bütünleştiğini, demokratik itirazda bütünleştiğini gösteren en somut faaliyetlerdir.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde İGK pilot bölge olarak 2021’den bu yana tek bir siyasi mahpusa dahi şartlı tahliye hakkı tanımamıştır. Adeta ant içmişçesine şartlı tahliyeleri engelleyerek suç merkezine dönüşmüştür.
Ama Covid-19 da dahil kadın katilleri, caniler, çocuk katilleri, mafya, çete, uyuşturucu baronları ve üyeleri, hırsız, taciz-tecavüz edenlerin yargı paketleriyle infazları erteleniyor, serbest bırakılıyorlar, toplumdan insanlık dışı suçlarına devam ederek ülkeyi toplu mezarlığa dönüştürüyorlar… Bunlar toplumla bütünleşmiş olarak sunulup şartlı tahliye ediliyorlar.
Kamuoyunun 30+1+2… yıldan beridir özgürlükten yoksun bırakılanların koşullu salıverilme haklarına sahip çıkması elzemdir. Zaten garanti altında olan hukuksal hakları mevcuttur.
Başta TC Anayasası olmak üzere AİHM, AİHS ve BM’nin kişisel ve medeni haklar sözleşmesi metinlerine göre Nedime Yaklav, Hicran Binici, Şermin Demirdağ, Gülşan Adet, Nuriye Adet ve onlar gibi tüm mahpusların serbest bırakılması yasal zorunluluktur.
Tüm bu yasal haklara rağmen “sivil ölüm” olan özgürlükten yoksun bırakılmalarına son verilmesi için demokratik kamuoyunun sessiz kalmayacağını olan inancımla sizleri saygı ile selamlıyorum.