Son günlerde herkesin yönünü çevirdiği bir kadın cinayeti davası Şule Çet davası. Şule, Ankara’da 28 Mayıs’ta Yelken Plaza’nın 20. katından şüpheli bir şekilde düşerek yaşamını yitirmişti. Geçtiğimiz günlerde Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı rapor geldi ve dosyaya girdi. Rapor ‘Şule’nin ölüm nedenini bilemiyoruz’ diyordu. Bilimsel ve teferruatlı araştırma yapılarak hazırlanması gereken bir ATK raporunun, ölüm nedenini ortaya çıkaramaması mümkün olabilir miydi? Ama rapor Şule Çet’in kendisinin mi atladığı, itilerek mi atıldığı ya da öldürüldükten sonra mı atıldığı hususunun tıbben bilinemediğini söylüyordu.
Aylardır beklenen ve herkesin tepkisini çeken ATK raporundan biraz daha önce Biyoloji İhtisas Dairesi 15 Ekim tarihinde bir rapor sunmuştu. Bu rapora göre ise Şule Çet’in tırnak altında zanlılara ait doku örneklerinin çıktığı, anal bölgede yine zanlılara ait DNA örneğine rastlandığı ve mukayese edilemeyecek nitelikte tükürük ve dokularda birden fazla erkeğe ait Y-STR DNA’sının olduğu…” belirtiliyordu. Bu sonuç aslında iki zanlının da Şule’ye cinsel saldırıda bulunduğunun net işaretiydi.
Şule’nin öldürülmesinden bir süre sonra 4 Temmuz’daki otopsi raporuna göre ise, Şule ters ilişkiye zorlanmış, anal bölgede yırtılmalar, vücudunda darp izleri ve kanında uyku getirici madde var. Yine aynı rapora göre Şule’nin tırnak altlarından her iki zanlıya ait deri ve doku kalıntıları çıkıyor.
Zanlılardan biri ‘ben arka odada uyuyordum, olaydan haberim yok’ diyor, diğeri ise ‘deri kalıntıları tokalaşmayla geçmiştir’ diyor. Ancak adli tıp uzmanlarının da aktardığı bilgiye göre tokalaşma ile doku ya da deri kalıntısının geçmesi mümkün değil.
Ortaya çıkan HTS kayıtlarına göreyse, Şule ev arkadaşına mesaj atıyor ve ‘beni buradan acil bir şey varmış gibi çağır’ diyor. Ardından yine Şule aynı arkadaşına, ‘buradan çıkamıyorum, adam bana takmış’ diye yazıyor. Yine aynı kayıtlara göre zanlılardan birinin, sevgilisini ısrarla plazaya çağırdığı ve ‘çok kötü şeyler oldu’ dediğini görüyoruz. Zanlılar polisi de ambulansı da aramıyor. Deliller yok ediliyor, mekanda temizlik yapılıyor, görüntüler silinmeye çalışılıyor, zanlıların her ikisinin de Şule Çet’in ölümünün hemen ardından yurtdışına kaçmak için bir havayolu şirketini 10 kez arıyorlar ve daha pek çok şey… Tüm bu hareketler, bir cinayetin varlığının ve o cinayet bulgularının, delillerinin yok edilmek istendiğinin göstergesi.
Otopsi raporu ve Biyoloji İhtisas Dairesi Raporu bu denli açık, tecavüz bulguları da bu kadar ortada iken, ATK’nin ‘bilemiyoruz’ diyor oluşu insanın aklına bu cinayetin üzeri örtülmek mi isteniyor sorusunu getiriyor. Şüphelilerin iş adamı olması, ortağı oldukları inşaat şirketlerinin devlete ait binaların yapımını üstlendiği gibi sözlerin ortada dolaşması bu şüpheleri açıkçası arttırıyor.
Darp, vajinal ve anal zorlanma,yırtılmalar, tırnak altından başka erkeklere ait dokuların çıkması şüpheye yer bırakmayacak kadar net bir biçimde cinsel saldırı fiilinin göstergesidir. Bir kadının 20. kattan atılıp atılmadığı, itilip itilmediği de adli tıp bilimince genel olarak belirlenebilir. Bize adli tıp dersinde hocalarımızın, bir kişinin ölüm nedeninin belirlenememesinin de ve adli tıp raporunun ‘bilmiyorum’ demesinin de güç olduğunu söylediklerini çok iyi anımsıyorum. Eğer katillerinin açığa çıkması istenmiyorsa, katiller korunmuyorsa tabi…