Hindistan’da onbinlerce insan zirai ilaç fabrikasının atığı ile yaşamını yitirmişti. En son ABD’de kansere yakalanan bir çiftçi Monsanto, firmasını mahkum ettirdi. Monsanto’ya bir dava da Türkiye’den geldi
Yusuf Gürsucu/İstanbul
Tarım ilaçlarının neden olduğu zehirlenme vakaları dünyanın tamamında olduğu gibi Türkiye’de de yaşanıyor. Şirketlere bağımlı hale getirilen tarım üretimlerinde tohum, gübre ve zirai ilaçlara mahkum bir yaşam sürüyor. Türkiye’de patentli tohumun zorunlu kılınmasıyla birlikte geleneksel bilge üretimler ve köylülerin elinde kalmış olan patentsiz tohumlar yasaklandı. Patentli tohumların en önemli özelliklerinden biri de, tohumu patentleyip genleriyle oynandıktan sonra o tohumu üreten şirketin zirai ilaç ve gübresine de üreticilerin mahkum hale getirilmesi.
Nefretle anılan şirket
Dünyada bir elin parmakları kadar şiketin hakimiyeti altında bir tarım süreci yaşanıyor. Bu şirketlerden biri olan ve dünya çiftçilerinin nefretle andığı ABD’li, şimdi ise Almanya’nın en büyük tekellerinden biri olan BAYER şirketi tarafından satın alınan MONSANTO şirketidir. MONSANTO, tohumları GDO’lu hale getirip dünya halklarına işbirlikçi hükümetlerin kolaylaştırıcılığı ile dayatmış olan bir şirkettir.
Çiftçi açtığı davayı kazandı
Nefretle anılan MONSANTO’nun ürettiği Roundup ve RangerPro adlı herbisitlerde (otkıranlar) bulunan glifosat yüzünden kansere yakalanan ve şirkete dava açan Dewayne Johnson, MONSANTO’yu 289,2 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum olmasını sağladı. MONSANTO şirketinin yabani otları yok etmek için ürettiği ilaçlarda kullanılan glifosat çok sayıda davaya konu oldu. Şirket hakkında açılan dava sayısının 8 binleri aştığı biliniyor. Bu şirkete şimdi de Türkiye’den yeni bir dava daha açıldı.
Bergamalı çiftçiler dava açtı
MONSANTO glifosat içeren tarım zehirlerini Türkiye’de reçetesiz ve hiçbir denetime tabi kılınmadan satılıyor. Bu zehirin Türkiye’de rahatça satıldığını belirten Av. Senih Özay Bergamalı çiftçiler Tahsin Sezer ve Hamza Kural’la birlikte dava açtı. Çevre davalarının sevilen avukatı olan Özay, ilk olarak Tarım ve Orman Bakanlığı’na başvurdu. Ancak bakanlık, yasal süre olan 60 gün içinde başvuruya yanıt vermedi. Bunun üzerine dava açma hakkı doğan Özay, Ankara İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Dava dilekçesinde, Glisofat’ın tarım ile uğraşan çiftçi yurttaşlarımızın ve dolayısıyla ilaçlanan zirai gıdalarla beslenen yurttaşların sağlık tehdidi altında yaşamasına sebep olacağı ve ileride telafisi imkânsız zararlara yol açması için ilacın engellenmesi talep edildi.
En büyük katliam!
3 Aralık 1984 günü, ABD kökenli Union Carbide zirai ilaç şirketinin Hindistan-Bhopal’de kurduğu böcek ilacı üreten fabrikadan 40 ton metil isosiyanat gazı havaya karıştı. Bu korkunç olay sonrasında 18 bin kişi o gün ölürken, 550 binden fazla insan ise zehirlenerek hastanalere kaldırıldı. Birçok insanın boğazı ve gözleri yandı, baş dönmesinden nefes darlığına kadar pek çok ciddi dereceli etki görüldü. 38,478 insanın geçici engelli haline geldi. 3900 kişi ise ciddi ve sürekli engelli olarak yaşamını sürdürmeye çalışırken, geçici ve kalıcı engelli haline gelen bu insanların büyük çoğunluğu ilerleyen yıllarda kanser vb. hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdi.
Bölge yaşanmaz bir yer
Ayrıca o dönemde ve sonrasında yakın çevrede yaşayan insanların çocukları fiziksel ve zihinsel engelli olarak doğuyorlar. 2004 yılında yani olaydan 20 yıl sonra bölgede yapılan ölçümlerde, toprakta normalin 6 milyon katı toksik madde bulunduğu açıklandı. Union Carbide firması, bu katliam sonrasında bir “ticari sır” olduğu gerekçesiyle toksik maddenin adını dahi açıklamadı. Bu durum, zehirlenenlere bir tanı konmasını imkânsız kılarken, hastanelerde ölümlerin artmasına yol açtı.
Tazminata devlet el koydu
Birkaç yıl sonra açılan davada Union Carbide firması 470 milyon dolar tazminata mahkum edilirken bu parayı Hindistan devleti kasasına aldı ve bu miktarın çok az bir kısmı ölenlerin yakınlarına kişi başına 500 dolar ödeme yaptı. Hindistan’da kurulu bu şirketin yüzde 49’u Hindistan devletine aitti. Union Carbide şirketi 2001 yılında Dow Chemical tarafından satın alındı. Yeni şirket bu olayla ilgili sorumluluk yüklenmeyeceğini açıkladı. Bugün bu katliamdan geri kalan tek miras ise kirli topraklar ve acılara boğulmuş yaşamlar oldu.