Türkiye/Kürdistan coğrafyası tarihin farklı bir biçimde tekerrürünü yaşıyor. AKP-MHP faşist ittifakı, yerel seçimlerde özellikle de T. Kürdistanı’nda, hezimete dönüşen ağır yenilgisinin intikamını almak için ilk hamlesini Wan Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atayarak yaptı. Ne var ki başta Wan halkı olmak üzere Türkiye ve Kürdistan’da, Kürt halkının, devrimci, ilerici güçlerin sokağa taşan öfkesi ve direnişi sonucu geri adım atmak zorunda kaldı.
Elbette faşist ittifak durmayacaktı.
İktidar, kısa bir süre sonra Hakkâri Belediyesi’ne kayyum atayarak Kürt halkının iradesine yönelik darbeci, talancı ve gaspçı yaklaşımını bir kez daha ortaya serdi. Kürt halkı, devrimci, ilericiler bu kayyuma karşı da direnişe geçti ancak Wan’da olduğu gibi kayyumu geri püskürtmek mümkün olamadı.
AKP-MHP bloku, bu hususta bir süredir sessizdi. Sarayda birtakım hazırlıkların, ince hesapların ve planlamaların yapıldığı besbelliydi. İktidar, saldırının startını Esenyurt’tan verdi. İstanbul’da Kürt halkının en yoğun yaşadığı yerde, ilçenin Kürtlerin oyuyla seçilen belediye başkanı gözaltına alındı. Henüz gözaltı süreci devam edip de “yargılama” sürerken, kayyumun atandığı yandaş basın tarafından duyuruldu.
Saldırının ikinci adımı, 4 Kasım sabahı geldi. İçişleri Bakanlığı DEM Parti’nin kazandığı Mardin Büyükşehir, Batman ve Halfeti Belediyesi’nin seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atadı. Kayyum gaspının, 4 Kasım 2016’da, HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu HDP’li 12 vekil ve siyasetçiye yönelik kayyum darbesinin yıldönümünde gerçekleştirilmesi de tesadüf olmasa gerek.
Bilindiği üzere Türk devleti, AKP eliyle, 11 Eylül 2016’da 28 HDP’li belediyeye kayyum atayarak halk iradesine yönelik başlattığı gasp politikasını, 2019 yerel seçimleri sonrası 48 HDP’li belediyeye kayyum atamasıyla sürdürdü. Ancak Kürt halkı, iktidarın yağma, talan ve ırkçılıkla bezeli kayyum saldırılarına karşılık her yerel seçimde iradesine sahip çıktı. Kayyum atanan belediyeler her yerel seçimde yeniden kazanıldı. 2024 yerel seçimlerinde de iki dönem kayyumla yönetilen belediyelerde DEM Partili adaylar, büyük farklarla belediye başkanlığını kazandı, kayyumu def etti.
AKP-MHP ittifakı, ilkin Esenyurt’a kayyum atayarak geniş kamuoyu nezdinde Kürtleri yalnızlaştırmayı hedefledi. Kayyum, CHP’ye Kürtlerle arasına mesafe koyması mesajı içeriyordu. Öte yandan bu saldırı ile CHP’nin iç dengelerinin sarsılması ve içeride bir ayrışmanın tetiklenmesi de amaçlandı.
Batman, Halfeti ve Mardin’e yönelik gasp ile kayyum politikasının süreceği bu konuda iktidarın ısrarlı olacağı mesajının verildiği ise çok açık. Kayyumla irade gaspının özellikle de genel kamuoyunda yeni bir çözüm süreci beklentilerinin köpürtüldüğü bir dönemin hemen akabinde gerçekleştirilmesinin de mutlaka bir anlamı var. İktidar, bu gaspla, barıştan ne anladığını, çözüm adına ne tasarladığını da açıkça beyan etmiş oluyor: Kürt ulusunun iradesinin yok sayılması ve mutlak itaat!
Faşist MHP’nin şefi Bahçeli’nin çıkışından bu yana, Kürt sorununa dair yaratılan suni gündem ve beklentilerin bile bedeli Kürt ulusuna ödetiliyor. AKP iktidarı, eski oyunu yeni bir senaryo ile yeniden sahneye koymuş bulunuyor. Ne zaman barış sözcüğünü dillerine alsalar ardından Kürt hareketine ve onunla birlikte yürüyen devrimci, ilerici güçlere yönelik kapsamlı siyasi ve askeri operasyonları devreye soktular.
Ne zaman çözüm dedilerse Bakur’da, Irak Kürdistanı’nda ve Rojava’da, ağır bombardıman, katliam ve işgal saldırıları düzenlediler.
Elbette bu duruma şaşırmıyoruz.
Zira, Türk devleti, Kürt ulusunun imhası bu mümkün olamıyorsa inkâr ve asimilasyonu üzerinde kurulmuş ve yükselmiştir. Halkın yarattığı değerlerin yağmalanması, ranta açılması, kadınların kimliği ve iradesinin yok sayılması ve Kürde ait ne varsa yok edilmesi anlamına gelen kayyum zihniyeti, Türk devletinin bu kuruluş kodlarında saklıdır.
AKP iktidarı, kayyumla, Kürt ulusunun iradesini teslim almak ve ona diz çöktürmek istiyor. Ancak Kürt halkı, devrimciler, ilericiler bugüne kadar nasıl direndiyse, ağır bedeller pahasına diz çökmediyse bugün de baş eğmeyecektir! Kayyum rejimine karşı isyan meşrudur ve kazanan da direnişimiz olacaktır!