Kürt halkına ve diline yönelik geliştirilen saldırı ve asimilasyon politikalarını değerlendiren ANKA-DER üyesi Emine Oğuz, ‘Dilimiz kimliğimizdir, kimliğimize sahip çıkalım’ dedi
Devletin Kürt diline yönelik yüzyılları aşan özel savaş ve asimilasyon politikaları her geçen gün daha da derinleşirken, baskılar, gözaltılar ve yasaklamalar yoluyla milyonları bulan bir halk gerçekliğinin inkârı sürdürülmekte. Ancak, bu asimilasyon ve inkâr politikalarına karşı Kürt halkı da her yönüyle büyük bir mücadele veriyor.
Kürdistan’da ve Türkiye’de dil üzerine yapılan çalışmalar, iktidarın özel savaş politikalarını boşa çıkarmak için önemli bir araç olarak öne çıkmakta; Kürt halkına ve diline yönelik bu tahammülsüzlüğe karşı kararlılıkla karşı durulmakta. Anka Dil ve Kültür Merkezi (ANKA- DER) üyesi olan Emine Oğuz, Kürt diline yönelik saldırı ve buna yönelik geliştirilen mücadeleye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Çalışmalarımız Ankara’daki Kürtler için elzemdir’
Öncelik olarak hem dil hem de kültürel olarak yürütmüş oldukları çalışmalara değinen Emine Oğuz, “Bizler burada Kürt dili ve kültürü üzerine çalışmalar yapıyoruz. Kürtçenin lehçelerini öğretiyoruz ve derslerimiz bu esas üzerinden oluyor. Tabi sadece dil üzerinde olmuyor çalışmalarımız, aynı zamanda kültürel yönden de eğitim çalışmalarımız var. Erbane, resim ve bağlama kurslarımız da oluyor” dedi. Emine, Ankara gibi Kürtlerin yoğun olduğu bir şehirde bu çalışmanın elzem olduğunu söyleyerek, dil noktasındaki çalışmalarının böylesi şehirlerde devamlı kılınması gerektiğini belirtti.
‘Yaşatılanları sadece dil, kültür üzerinden ele almamak gerekir’
Kürt dili, kültürü, edebiyatı vb. üzerindeki saldırıları tek başına ele alıp değerlendirmenin yetersiz ve hatalı bir yaklaşım olacağını söyleyen Emine Oğuz, “Biliyoruz ki bu sadece dil üzerinden bir saldırı olarak çıkmıyor karşımıza. Bizler bu topraklarda yaşayıp, bu ulus devletleriyle komşu olduğumuzdan bu yana yaşadığımız şeylerdir. Ve bilindiği gibi her ne kadar Demokratik bir anlayışla Cumhuriyetin kurulduğu söylense de bundan çok uzak olduğunu yaşayarak görüyoruz. O günden bu güne kadar Kürtler üzerinde uygulanan politikalar ve Kürtlere karşı yapılan saldırılar sistematik olarak hep devam etmiştir. Bu baskılar, gözaltılar ve yasaklamalar da geçmişten şimdiye kadar Kürtlerin yok edilmesi istemiyle karşımıza çıkıyor. Sonuç itibariyle de ‘Tek millet, Tek dil, Tek devlet’ anlayışı var. Sırf bu yüzden yaşatılanları sadece dil, kültür üzerindeki baskılar olarak ele almamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Kimliğimize yönelik savaştır’
Bu yok saymaların asıl olarak kimliğe yönelik bir saldırı olarak görmemiz gerektiğinin altını çizen Emine Oğuz, “Bizimle yapılan savaş aslında kimliğimizin savaşıdır, Kürtlerin kimliğidir. Biliyoruz ki dilimiz, kültürümüz, gelenek ve göreneklerimiz kimliğimizin altyapılarını oluşturuyor. Kimlik, dil ve kültür birbirinden kopuk ele alınamaz, güçlü bir bağ vardır. Dil kültürü, toplulukların altyapısını oluşturuyor ve eğer ki bir toplumu temsil ediyorsak şayet, kendi dilimizi konuşmamız, dilimizi yaşatmamız ve kendimizi bu dil ile tanımamız gerekiyor. Bundandır ki dil üzerindeki bu saldırılar direkt olarak kimliğimize, Kürtlüğümüze yönelik oluyor. Farklı dil ve kimliklere yönelik böyle bir saldırı yapılmazken, biri çıkıp da ‘Ben Kürdüm, kendi anadilimde konuşmak istiyorum, kültürümü tanımak ve bu şekilde yaşamak istiyorum’ dediğin de maalesef ki bu zihniyet tarafından tepkiler gelişiyor. İyi bilmek gerekiyor ki bu saldırıların hepsi bu istek ve hissettiklerimize yöneliktir” diye konuştu.
Emine Oğuz, “Çok geçmiş tarihlere dayandığı için bizler sanıyoruz ki her şey o zamanlara ait ve orda kaldı ama biliyoruz ki 1923’ten 1990’lara oradan da günümüze kadar devam eden bir süreçtir bunlar. Evet şekil, çağ, zaman ve kişiler olarak değişmiş olsa da o anlayış ve bakış açısı değişmemiştir. Buna karşın hem varlığımıza hem de kimliğimize daha güçlü bir şekilde sahip çıkmalıyız ki beklentimiz de umudumuz da onlardan yana olmasın. Hakkımız olanın beklentisi içine girmek yerine bizim olanı alıp, sahiplenebilmeliyiz. Bu temel de kendi savaşımızı da, direnişimizi de bizler yapmalıyız. Aksi takdirde kimliğimizden uzaklaşacağız” dedi.
‘Hepimize daha büyük sorumluluklar düşüyor’
Kürt halkına yönelik uygulanan asimilasyon politikalarının çok boyutlu olduğunu söyleyen Emine Oğuz, “Halkımızın kendi dillerini konuşmamaları, çocuklarına Türkçe isimler vermeleri, kendi dillerini bilmiyor oluşları vs. bunların hepsi özel savaş politikaları ile yakından bağlantılı olduğunu” belirtti. Emine Oğuz sözlerine şöyle devam etti:
“1990’lar da görünen, kaba ve sert bir savaş gerçekliği vardı fakat şu an yaşanan hali daha çok alttan yürütülen, zor kullanmadan ama ikna ağırlıklı ve psikolojik açıdan bir politika üzerinden gidiliyor. Yasaklı bir dil var ise devletler nezdinde maalesef ki bu eğitim dili de olmuyor, yaşamda da konuşma halini almıyor. Yaşamda, iş ortamlarında konuşulan dil kendi dilleri değilse haliyle uzaklaşma da, unutma da yaşanıyor. Gençlerin farklı şehirlere okumak için gitmeleri noktasında karşılaştıkları saldırıların yaşattığı korkulardan kaynaklı da uzaklaşmalar yaşanıyor. Elbette ki gelinen aşama da Kürt dilini bir bütünen bitmiş olarak görmüyoruz, bu yönlü çabaların getirdiği bir boyutta var gözle görünen, yaşanan baskılara rağmen Kürt dilinde yazılan birçok kitap, dergilerimiz, Kürtçe yayın yapan kanallarımız, tiyatro oyunlarımız ve Kürt diline yönelik çalışmalarda da kat edilen bir yol da var elbette. Ve bu da gösteriyor ki aslında mücadele ile gelişen bir ilerlemede var. Ama tabi bizler bu gelişime de bakıp esnek yaklaşmamamız da gerekiyor. Elbette ki hepimize daha büyük sorumluluklar düşüyor hem halkımıza hem de özelde bizim gibi böylesi kurumlarda çalışanlara. Ailelerimizin önceliği kesinlikle bir bütün olarak kendi dillerini yaşam da çocuklarıyla, çevreleriyle konuşmaları gerekmektedir.”
‘Kadınlar olarak dil çalışmalarına öncülük edebilmeliyiz’
Kürt toplumunda kadınların yaşamın her alanın da aktif ve direngen bir rol ve misyona sahip olduğunu hatırlatan Emine Oğuz, “Biz kadınlar Kürt dili çalışmalarında kendimizi geliştirip bu çalışmalara öncülük edebilmeliyiz, çalışmaları ilerletebilmeliyiz. Bizim toplumumuzda bu direnişe, devrime öncülük eden ve bunu daha ileri taşıyan hep kadınlar olmuştur, bundandır ki kadınlar olarak Kürt dili çalışmalarına daha fazla katılıp, kimliğimizi daha fazla tanıyarak geliştirebiliriz. Umudumuzu hiç kimseye bağlamadan, kendi dilimizi, haklarımızı, direnişimizi daha fazla büyüterek bunlara daha fazla katılarak yapabilmeliyiz ” şeklinde konuştu.
Emine Oğuz sözlerini şu çağrı ile sonlandırdı:
“Biliyoruz ki dil üzerine yürütülen çalışmalar da daha çok erkeklerin isimlerini duyuyoruz ve bunu değiştirmenin yolu kadınlar olarak daha fazla bu çalışmalar da yer almaktan geçiyor ve irademizi daha fazla görünür kılabilmeliyiz. Sırf bu yüzden sesimin sadece kadınlara değil elbet tüm halkımıza ulaşmasını istiyorum; Nerde olursanız olun dil çalışmalarına katılın, dilinizi öğrenin, yaşınız kaç olursa olsun bunun için geç değil. Dilinize sahip çıkarsanız kimliğinize sahip çıkarsınız aslında. Dilinizi konuşun, bunun için çalışın ve haklarınıza sahip çıkın.”
Haber: Arjin Yüksekbağ\JINNEWS