Urmiye Gölü, yanlış yönetim, baraj inşaatları ve bilinçsiz tarım nedeniyle suyunun büyük bir kısmını kaybetti ve tamamen yok olmaya yüz tuttu
Rojhilat’ta bulunan ve dünyanın en büyük ikinci tuz gölü olarak kabul edilen Urmiye Gölü’nün neredeyse tamamı kurudu. Küresel İklim değişikliğine bağlı olarak azalan yağışlar, buharlaşma ve uygulanan yanlış politikalar, Urmiye Gölü’nün önce alan kaybetmesine ardından da büyük ölçüde kurumasına neden oldu. Gölün kuruması aynı zamanda insanların doğa üzerindeki olumsuz etkilerinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.
İranlı yetkililer gölün kurtarılması için kimi önlemler alındığını belirtse de bu projeler de verimsizliğin yanı sıra peşi sıra farklı felaket ve çevre sorunlarına yol açtı. Kaynakların yanlış kullanımı nedeniyle gölün yüzde 95’inden fazlasını kaybettiği açıklandı.
Köprü ve baraj uğruna göl feda edildi
Urmiye’yi Tebriz’e bağlayan “Kalantari” köprüsünün inşası, gölde yaşanan krizlerden etkili olanlardan biri olarak sayılıyor. Göl yatağının köprü uğruna doldurulmasıyla su akışının durduğunu belirten çevrecilere göre baraj yapımı da felaketin yaşanmasını hızlandırdı. Özellikle son yirmi yılda gölün su toplama bölgesinde onlarca barajın inşa edilmesi, göle giden nehirlerin doğal akışını ciddi şekilde sınırladı. Esas olarak tarımsal su sağlamak ve taşkınları kontrol altına almak amacıyla yapılan bu barajlar, gelen suyun yolunu kapatmakla kalmadı, aynı zamanda gölün su seviyesini de büyük oranda düşürdü.
Tarımda bilinçsizce kullanım
Urmiye Gölü havzası aynı zamanda tarımın yoğun olarak geliştiği bir yer. Bu durum da su kaynaklarının sınırsızca kullanılmasına neden oldu. Elma ve pancar gibi yüksek tüketimli ve suya ihtiyacı olan mahsullerin yetiştirilmesi çevreciler tarafından büyük handikap olarak görülüyor. Bu aynı zamanda sulama için gölün beslendiği yer altı sularının da kullanılması anlamına geliyor. Bilinçsizce yapılan tüketim suyun azalmasını da beraberinde getiriyor.
Çözümler yeni sorunlar doğuruyor
Gölün yeniden canlandırılması için ise çalışmalar devam ediyor. Kandil Dağı’ndan doğan küçük Zab Nehri’nden su aktarılması projesi gündemde. Doğal seyri Dicle Nehri’ne, oradan da Basra Körfezi’ne ulaşan bu nehir, tüneller ve yapay kanallarla Urmiye Gölü’ne yönlendiriliyor. Bu plan, gölün su hacmini artırmaya yönelik acil çözümlerden biri olarak görülse de kesin çözüm anlamına gelmiyor. Üstelik farklı bölgelerde yeni sorunlara de neden olabilir. Nehrin yatağının değişmesi ve bu kaynağın gelişigüzel çıkarılması çölleşme ve su kıtlığı gibi sorunları ağırlaştırdı.
Gölün kurumasının çevresel ve sosyal sonuçları
Ekosistemin tahribatının yanı sıra Urmiye Gölü’nün kuruması da çevrede yaşayanlar için ciddi sorunlara neden oldu. Gölün kuru ve tuzlu yatağı, tuz ve toz fırtınaları yaratarak bölge halkının ve çevrenin sağlığını tehdit ediyor. Göl yatağında tuz ve ağır metallerin neden olduğu toz, solunum yollarında hastalıklara neden olurken tarım arazileri ve hayvanlara da zarar verdi. Toprak tuzluluğu bölgede tarımı da sekteye uğrattı. Bu durumdan kaynaklı insanlar topraklarını terk etmek zorunda kaldı.
Urmiye Gölü’nün yeniden canlandırılması için öneriler
Çevre örgütleri gölün yeniden canlanması için yetkililere bir dizi öneride bulunuyor. Bunlardan biri barajlardan kontrollü su tahliyesi. Bu yolla yağışın doğal akışı göle yönlendirilebilir. Bu da gölün kademeli olarak yenilenmesine yardımcı olabilir. Göl çevresinde ekili arazilerde ürün değişikliğine gidilmesi bir başka seçenek olurken köprü revizyonu ve insanların farkındalığının arttırılması hayata geçirilmesi gereken acil öneri ve önlemler arasında sayılıyor.
Haber: Mahtab Şerifi / NÛJINHA