AKP-MHP iktidarı tüm kurumlarıyla el ele vererek kadınlara savaş açmış durumda. Kadınlar katlediliyor, kırımdan geçiriliyor, tecavüze uğruyor, taciz ediliyor, kaçırılıyor, intihar süsü verilerek katlediliyor
AKP-MHP iktidarının kadınlar üzerindeki baskı politikalarına, hayata geçirdiği uygulamaların toplumsal cinsiyet rollerini nasıl derinleştirdiğine ve bu politikaların eğitim, aile, sağlık ve medya aracılığıyla nasıl kalıcılaştırılmaya çalışıldığına Jinnews’ten Rojda Gülsün yazdı.
İktidarın aile hedefi
AKP, hükümete geldiğinden beri bu rollerin benimsenmesi temelinde aile kurumunu öne çıkardı. Kutsal aile söylemi ile bu kurum dokunulmaz ve tartışılmaz kılınıyor. Kadının toplumda var olmasının yegane yolu bir aile kurmasından geçiyormuş gibi yansıtılıyor. Bu kapsamda genç yaşta evlilikler telkin edilmekte, kadınların aile sınırları dışına çıkmaması için her yola başvurulmakta. Geçmiş süreçte de genç yaşta evlilikleri yaygınlaştırmak için özel krediler vererek evliliği teşvik etmeye çalışıldı. Yine “aile rızası var” denilerek çocuk yaşta evliliklerin önü açılmaya çalışıldı. Türkiye’de çocuk yaşta evlendirilme sorunu olarak gündeme gelen durum bizzat iktidar tarafından teşvik ediliyor. Emine Erdoğan da bu evlilik işinin reklamcılığına soyundu. Emine Erdoğan’ın tüm yurt dışı gezilerinde çeyiz sergileri, evlilik gelenekleri adıyla tanıtımlar yapıp bu işle övündü.
Hala kadının evlendiği kişinin soyadını alması dayatması bu çerçevede işliyor, her yasal teklifte kadınların soyadı gündeme geliyor. Ailenin olmazsa olmazı da çocuk diye sunuluyor. Bu konuda da kadınlara söz hakkı yok. Tek adam rejimi, kadınların kaç çocuk doğuracaklarını ilan ediyor.
Eğitim sistemi
Bir zihniyetin toplumda yaygınlaşması ve yerleşmesi için uygulanan en etkili yöntem eğitimdir. Her iktidar yapılanması kendi düşüncesini topluma empoze etmek için kendine özgü politikalarla eğitim alanını şekillendirmeye çalışır. AKP’nin 22 yıllık iktidarında belki de en çok yara alan sistem eğitim sistemi oldu. Kendi zihniyetleri temelinde eğitimi alaşağı ettiler. Bilimsel eğitim artık ulaşılamaz bir hayal oldu. Eğitimin temel amacı dinin değer yargıları üzerine oturtuldu. Her yerde mantar gibi İmam Hatip liseleri türedi, sayıları o kadar çok arttı ki bu okulların kimi sınıflarında öğrenci sayısının 12 olduğu açıklandı. Gençler bu okullarda sistemin emir erleri olarak yetiştiriliyor, sistem temsilcileri de bunu sürekli denetliyor. İstanbul Silivri’de MHP’nin arka bahçesi ülkü ocaklarının başkanı okulları ziyaret ediyor, açıktan propaganda yapıyor, okul müdürünü de yanına alarak sınıfları teftişe çıkıyor ama buna karşı bir yaptırım olmuyor.
Eğitim sistemi kadının toplumsal cinsiyet rollerini benimsemesi üzerinden kurgulanmış durumda. Son olarak sadece kadın öğretmenlere giyim-kuşam dersinin verilmesi kararlaştırıldı.
Sağlık sistemi
Mevcut sistemin kadın konusunda el attığı alanlardan biri de sağlık kurumları oldu. Sağlık Bakanlığı’nın ‘Doğal Olan Normal Doğum’ sloganıyla yayınladığı bir propaganda videosu ile kadınların nasıl doğuracağına da müdahaleye gitti. Yine kimi hastaneler de kadınların rahim ya da kadın hastalıkları olarak adlandırılan kimi konularda doktora görünmesini erkek bir vasi ile gitmesi şartına bağlıyor. Yani sağlık alanında kadın kendi bedeni hakkında karar alamıyor.
Siyasette kadının rolü
Siyasi alanda da kadınlar açısından tablo değişmiyor. AKP-MHP iktidarının görünen siyasi yüzü erkekler. Mevcut kadınlar ise sadece politikalarını destekledikleri kadar var. Toplumun siyasi temsil alanı olarak gösterilen Meclis’te toplumun ana gövdesini oluşturan kadın oranı hep en düşük seviyelerde seyretti. Meclis’te kadın lehine tek bir araştırma önergesi kabul edilmedi, yaşanan kadın katliamları görmezden gelindi, toplumun en temel sorunlarından biri olan bu katliamları araştırmak için tek bir girişim dahi sergilenmedi. Mecliste kadın oranlarını bir nebze de olsa değiştirmeye çalışan demokratik siyasetin temsilcisi kadınlar ise türlü zorluklarla karşı karşıya geldi.
Yerel yönetimlerde yer alan kadınlar kayyım zihniyeti ile bertaraf edildi. Kayyımların yaptığı ilk iş de kadın kurumlarını kapatmak oldu. En son kadın temsilcilerinin
Güvenlik kurumları
Devletin güvenlik kurumları mevcut siyasetin hayata geçmesinde temel rol oynadı. Tecavüz faili Musa Orhan’ı, Kürdistan’da kadınları tecavüz ederek katleden korucuları, Mêrdîn’de bir çocuğa tecavüz eden asker ve polisler, Şirnex’te onlarca askerin tecavüzüne uğrayan çocuklar oldu. Hakkari’de bu çetelere bağlı bir genç bir kadını fuhuş ağına düşürerek devlet için kullanmaya kalkıştı. Devlet, faili değil haberi yapan gazeteciyi sorguladı. Devletin polisleri kadınların mevcut şiddet düzenini kabul etmesi için özel çaba sarf etti. Erkek failleri şikayete giden kadınları korkuttu, senin adresini öğrenip daha fazla rahatsız edecek diyerek kadınlara gözdağı verip şikayetlerinden vazgeçirdi.
Cezasızlık…
Kadınların bu kadar hukuksuz uygulamalarla karşı karşıya gelmesinde temel sorumluluk sahibi yapılardan biri de yargı erki ve mevcut hukuksal düzen. Kendi yasalarını bile çiğnemekte sakınca görmeyen iktidarın en büyük savunucusu yargı oldu. Birçok kadın karşıtı uygulama bizzat iktidar tarafından devreye konuldu, ancak yargı erki tek bir adım bile atmadı. Aksine iktidarın değirmenine su taşırcasına fail erkekleri korudu. İyi hal indirimi, aşırı tahrik vb. uydurulmuş kılıflar ile failler için cezasızlık politikası geliştirildi. En korkunç yöntemlerle kadınları katleden erkekler mahkemelerde taktıkları bir kravatla yargı nezdinde aklandı. Mevcut cezasızlık politikaları failleri daha da özendirdi. Tutuklanan birçok kişi de bunlara dayanarak ‘pişman değilim, yine olsa yaparım’ söylemini kullandı. Yargının çıkardığı bu sorunlar mevcut hukuksal düzenin yetersizliği olarak lanse edildi. Bu nedenle son süreçte devreye sokulan şeriat kanunları gelsin tartışması başlatılarak esas zihniyetlerini ortaya koymuş oldular. Bu söylemleri de şeriat düzeni hakkında tek bir bilgisi olmayan kişilerin ağzıyla ortaya döktüler. Kadınlara harem yaşamını, recmi, çok eşliliği dayatan bu sistemin hadım ve idam uygulamalarının mevcut hukuksal düzene alternatif olarak sunulması tam bir garabet durumudur.
Medyanın rolü
Tüm bu politikaların topluma uygulanmasında ve ülkenin her kesimine ulaştırılmasında kullanılan temel güçlerden biri de medya. Medya, iktidar zihniyetinin biricik temsilcisi olarak rol oynuyor. Topluma model olarak sunulan kadın profili dizi filmler üzerinden sergileniyor. Toplumsal yaşamın nasıl şekillendirilmek istendiği bu diziler yoluyla gösteriliyor. Son süreçte piyasaya sürülen seküler-dini yaşam çatışmalarını konu edinen diziler ile alttan alta AKP’nin örmek istediği yaşam tarzı model olarak sunuluyor. Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz, katliam bu dizilerde de işlenerek toplum böylesi yaklaşımlara özendiriliyor. Bunun yanı sıra kadın kırım politikaları ise haber ve siyasi programlarda görmezden geliniyor. Şiddet ve katliam çeteleleri verip geçiştiriliyor. Kadın katliamlarında konu daha çok işin magazinsel yönü oluyor. Kadının gerçekte neler yaşadığı ve nasıl bir cendereye alındığı kimsenin umurunda olmuyor. Son olarak Narin Güran olayının ele alınışında medyanın gerçek yüzü bir kez daha gözler önüne serildi. Narin’in kaybolmasında iktidar zihniyetinin parmağı olmasına rağmen medya yasak aşk iddiaları ile haberi gerçekliğinden saptıracak yollara girişildi.
Kadın katliamları servis edilirken özendirme girişimlerine tanık oluyoruz. Kadın lehine bir habercilik mantığı ile yaklaşım günümüz medyasında çok zayıf. Her kırımdan sonra olur olmaz değerlendirmeler, olayın kaynağını görmezden gelmeler, iktidara tek bir eleştiri sunacak düzeyde bu olayları ele almamalar ana akım olarak adlandırılan medyanın başvurduğu temel yöntemlerden. Kendisini muhalif olarak adlandıran medya kuruluşları da sorunun gerçek kaynağına inmede yeterince cesur davranmıyor. Medya bu kırımı görmezden gelerek, doğru ve yeterli işlemeyerek hükümetin suç ortağı konumunda.
Tabloyu nasıl değiştirebiliriz?
Hükümet eliyle uygulanan bu akıl almaz politikalara ilişkin daha da çoğaltılabilecek o kadar örnek var ki… AKP- MHP iktidarı tüm kurumlarıyla el ele vererek kadınlara savaş açmış vaziyette. Ordusuyla, polisiyle, okuluyla, medyasıyla herkes bir cepheden bu savaşı yürütüyor. Kadınlar katlediliyor, kırımdan geçiriliyor, tecavüze uğruyor, taciz ediliyor, kaçırılıyor, intihar süsü verilerek katlediliyor. Savunmasız çocuklar adını dahi bilemedikleri ve anlamlandıramadıkları türlü cinsel saldırılarla yüz yüze bırakılıyor. Bu acı tablonun sorumlusu bizzat AKP-MHP iktidarıdır. Bu gerçeklik ayyuka çıkmış ve kadın cephesinden de türlü tepkilerle karşılanıyor. Bu noktada mühim olan mevcut tabloyu nasıl değiştireceğimiz, iktidarın kırım politikası karşısında kadınlar olarak nasıl bir mücadele yürüteceğimizdir.
HABER MERKEZİ