6 Şubat depremlerinin üzerinden 2 yıla yakın zaman geçmişken, hala enkaz altında olan Semsûr’da yurttaşlar, birçok hastalıklarla mücadele ediyor
Mereş merkezli 6 Şubat depreminde en çok zarar gören kentlerden biri olan Semsûr’da (Adıyaman) resmi rakamlara göre 8 bin 387 kişi yaşamını yitirdi, 17 bin 499 kişi ise yaralandı. Yine resmi verilere göre, 5 bin 826 binanın yıkıldığı kentte, 8 bin bina ise ağır hasar aldı.
Depremin üzerinden yaklaşık 22 ay geçmesine rağmen halk hala enkaz içerisinde yaşarken, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “1 yıl içerisinde evleri teslim edeceğiz” sözü ise havada kaldı. Öte yandan uzmanlar, yıkım kaynaklı hava kirliliğinin ise solunum yolu hastalıklarında artışa neden olduğunu belirtiyor. Hem bölgede yaşayan halk hem de sağlık çalışanları ciddi sorunlarla mücadele etmeye çalışıyor. Konuya dair Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Semsûr Şube Eşbaşkanı Rengin Kılınç değerlendirmelerde bulundu.
‘Koşullar zorlaştı’
Deprem sürecinin yanı sıra deprem sonrasının da bir felakete dönüştüğünü söyleyen Kılınç, birçok sorun ile karşı karşıya olduklarını belirterek, “Depremden sonra bir grup köye yardıma gitmişti. Orada bir kadın ‘Hepimiz öldük, bazılarımız gömüldük’ demişti. Geriye kalan insanların üzerinde hala da devam eden ölü toprak var. Birçok insan psikolojik olarak böyle hissediyor, depremin etkisinden çıkmış değiller. Evet, devam eden bir hayat var ancak koşullar çok zorlaştı. Deprem olduktan sonraki ilk elden kurulan konteyner kentler çok sağlıksızdı. İnsani şartlara uygun yapılmadı. Konteynerin alt yapı sorunları, birbirlerine yakın mesafede olması, konteynerlerin ebatları, ulaşım sorunları; bütün bunlar hesaplanarak yapılmadı. Tabii bu kadar ihmalkarlıklar sonraki süreçlerde kendisini ortaya çıkarmaya başladı” dedi.
‘Enfeksiyona bağlı hastalıklar türedi’
Sağlıksız koşullarda farklı hastalıkların baş gösterdiğini belirten Kılınç, en çok yaygın olanın ise deri hastalıkları olduğunu söyledi. Kılınç, “Enfeksiyona bağlı hastalıklar türedi ve hala bu hastalıklar devam ediyor. Kadınlarda idrar yolu ve vajina enfeksiyonları arttı. Her ne kadar tedavisi yapılmış olsa da bu hastalıklar hala devam etmekte. Konteyner kentlerde cinsel istismarın arttığını, aynı şekilde şiddetin arttığını gözlemliyoruz. Tabii bu durum, sosyal izolasyona da neden oluyor. Beslenme bozuklukları çok fazla, özellikle anne ve çocuklarda çok fazla. Bu konuda yaptığımız bazı çalışmalar var, henüz raporlaştırmadık ama çalışmalarımız devam ediyor” dedi.
‘5 yıl sonra tekrar rapor oluşturmamız lazım’
Kılınç, hava kirliliğinden kaynaklı farklı solunum yolu hastalıklarının da ortaya çıktığını söyleyerek şunları ekledi:
“Astımı olan insanların hastalığı KOAH hastalığına dönüştü. Onun dışında havadan ve sudan kaynaklı ishal çok yaygın. Aynı zamanda su kirli olduğu için farklı deri hastalıkları da ortaya çıktı: saç dökülmesi, kaşıntı, uyuz… Kronik ya da salgın hastalıklar kışla beraber daha da artabilir. Ancak deprem sonrası yaşanan hava kirliliğinden kaynaklı ilerleyen süreçte akciğere bağlı hastalıklar ortaya çıkabilir. En erken 5 yıl içerisinde çıkabilecek kronik rahatsızlıklar var. 5 yıl sonra tekrardan rapor oluşturmamız gerekecek. Depremden 9 ay sonra Semsûr’da sulama yapılmadan, yıkımlar başladı. Bu süreçte de birçok kişi kente geri dönüyordu. Bundan kaynaklı solunum rahatsızlıkları da arttı.”
‘Deprem kış hazırlıklarını da etkiledi’
Yerel yönetimlerle birlikte tüm bunları sık sık ele aldıklarını söyleyen Kılınç, “Bu konuya dair yerel yönetimlerle de görüşüyoruz. Depreme dayanıklı kent olması gerekiyor çünkü insanlarda hala ciddi bir deprem korkusu ve travması var. Onun ötesinde intiharlar çok fazla yaşanıyor. Psiko-sosyal destek alanlarının olması gerekiyor. Semsûr yoksul bir kent; ekonomik olarak da doğru düzgün bir geliri olmadığı için yaşamını idame ettirmesi de zor. Depremle beraber bu daha da ağırlaştı. Semsûr’da genelde kış aylarında kurutmalık meyve ve sebze ile geçiliyor. Ekmeğini, salçasını da yine aynı şekilde kendisi yapıyor. Ancak depremden kaynaklı oluşan hava kirliliğinden dolayı insanlar kış hazırlıklarını da yapamadı” ifadelerini kullandı.
‘İnsanların hayat standartları iyileştirilmeli’
Semsûr’da çalışan sağlık emekçilerinin de depremden kaynaklı yıprandığına işaret eden Kılınç şöyle devam etti:
“Sağlık çalışanlarının sayısının arttırılması gerekiyor. Çünkü burada bulunan sağlık çalışanlarının sayısı yetersiz ve depremden kaynaklı yorgun. Bizim için hasta profili değişti. Sağlıkçılara şiddet oranı çok yüksek. Gelen hastalar hemen sinirlenebiliyor. Bu da depremden kaynaklı yaşadığı travmanın etkisi olduğunu düşünüyoruz. Bu kentin fiziki yapısı değiştirilmedikçe bizlerin deprem travması ve hafızası da iyileşmez. Burada kalan insanların hayat standartları daha da iyileştirilmelidir.”
Haber: Derya Ren \ JINNEWS