Yeni süreç tartışmaları ile kimi Kürtlerin “yine bizi kandıracaklar” ve kimi Kürt dostlarının “Kürtleri yine kandıracaklar” kaygı ve telkinleri açığa çıkıyor.
Kimi kaygıların haklılığı elbette var ancak Kürt Özgürlük Hareketi ve Abdullah Öcalan gerçeği önyargılardan bağımsız bir şekilde analiz edildiğinde, aldanmayacakları ve aldatmayacakları, kandırmayacakları ve kandırılamayacakları” gerçeğine ulaşmak hiç de zor olmayacaktır.
Kürt halkı ve dostları öncülerine sonuna kadar güvenmeli ve özel savaş uygulamalarının etkisiyle dillere dolanan sözcüklere karşı duyarlı ve dikkatli olmalıdır. “Kandırılacağız” sözcüğünün kökeninde ciddi anlamda özgüven, “Kandıracaklar” sözcüğünün kökeninde ise öncülerine duyulan güven zayıflığı vardır. 10 yıldır sürdürülen “Çöktürme Eylem Planı” ile amaçlanan temel şeylerden bir tanesi de Kürt halkının kendisine duyduğu özgüveni ve güveni çökertmektir. Bu yüzden kaynağı belirsiz kimi kimselerin artniyetle sanal medya mecraları ve örgütlü ortamlara döşediği bu kavramlara dikkat etmek gerekir.
Kürt halkının elli yıldır sürdürdüğü özgürlük mücadelesi sahteliklere karşı hiçbir şekilde aldanmayacağını herkese göstermedi mi? Yani ne sahada ne de masada Alicengiz oyunlarına kanacak Kürt öncüsü vardır. Bunu anlamak için at gözlükleriyle bakan değil, bilinç ve yürekle harmanlanan, gören gözlerle bakmak yeterlidir.
Kürt halkının özgürlüğü için gece gündüz, yaz kış zor şartlarda mücadele eden öncüleri 70’lerde kanmadı, 2020’lerde hiç kanmaz! Kümülatif bilinç ve tecrübeye inanmak ve güvenmek gerek, en çok da kendimize. Zira inançsızlık ve güvensizlik öncülerle değil kendimizle ilgilidir. Yani inanılmayan ve güvenilmeyen bizatihi kendimiz oluyoruz. Özel savaşın esas amacı da Kürt halkının başarıya ve zafere dair inancını, birbirine olan güvenini çökertmektir!
Elbette yeminli Kürt düşmanlarının kandırma ve aldatma arzusunda olmayacaklarını söylemek safdillik olur. Onlar hem kandırmak hem de aldatmak isteyeceklerdir ama bu ucuz girişimleri karşısında kanacak ve aldanacak eski Kürdün olmadığını da bilmek gerek.
Amaçlanan köle ve mankurt Kürt çoktan öldü. Yeminli Kürt düşmanlarının Kürt özgürlük hareketine öfkeleri de bu yüzden zaten. Özgürlük mücadelesinin ağır bedellerini her gün ödeyen Kürtler kendilerini her anlamda donattı, bilinçlendirdi. Bunu görmek için Rojava’ya bakmak yeterli. Kimin elinin kimin cebinde olduğu belirsiz bir cehenneme dönüşen Suriye’de bir cennet inşa ediyor Kürtler. Bir öfke de bundan.
Kürtlerin “Türk devleti yine bizi kandıracak” sözü, derin bir tarihsel travmanın ve güven kaybının bir yansımasıdır. Ancak, elli yıldır inşa edilen siyasi-ideolojik bilinç, Kürtleri daha bilgilendirmiş ve temkinli bir tutum sergilemelerini sağlamış, bu durum dolayısıyla geçmişte yaşanan huylanmanın en azından gelecekte tekrar yaşanma olasılığını düşürmüştür.
Dolayısıyla, Kürt halkının özgürlüğü için mücadele eden öncülerin, kendilerine duyduğu özgüven ve stratejik duruşun, onları geçmişteki hatalara karşı daha dirençli hale getirdiğini, gelecekte olası bir “kandırılma” sürecini de minimize etme kabiliyeti kazandırdığını bilmek gerekir.
Son zamanlarda birçok kesim haklı olarak, devletin niyetini sorgulamakta ve geçmişte yaşananlardan dolayı temkinli yaklaşmaktadır. Devletin kandırma ve tasfiye amaçlı politikalarına karşı temkinli yaklaşım ne kadar doğruysa, Kürt halkının öncülerine karşı bilinçli olarak zerk edilen “yine kandırılacaklar” ya da “bizi kandıracaklar” yaklaşımı o kadar yanlıştır.
Burada göz ardı edilmemesi gereken en önemli husus, Abdullah Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketinin, tarihi birikimleri sayesinde hiçbir manipülasyona ne kanacağı ne de aldanacağıdır. Net olan şey şudur: Kanmazlar, kandırmazlar, aldanmazlar, aldatmazlar.
Sonuç olarak; Her türlü baskı, asimilasyon ve yıldırma politikalarına rağmen, özgürlük mücadelesinden asla vazgeçmeyenlerin iradesini kırmak, Osmanlı oyunlarıyla aldatmak mümkün değildir. Bu mücadeleyi yürüten devrimciler, karşılaştıkları tüm zorluklara rağmen yılmadan, özgürlüğe giden yolda emin adımlarla ilerlerken, Kürt halkı ve dostları hem kendilerine hem de öncülerine güvenmelidir.
Unutulmamalıdır ki, Osmanlı geleneğinden gelenlerin oyunları ve tuzakları ne kadar karmaşık olursa olsun, haklı bir davanın öncülerini aldatmak mümkün değildir. Yalan ve hileyle baş edemeyen, oyunlarla kandırılacak, zorbalıkla sindirilecek köle Kürt yok artık. Kürt aklını küçük görenlerin ve özel savaş politikalarıyla aralarına güvensizlik, inançsızlık döşeyenlerin daha da öfkeleneceğini öngörmek hiç de zor değil.