Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen kanun teklifi ‘etki ajanlığı’ teklifinden farklı değil. ‘Yabancı bir devlet veya organizasyonun çıkarları doğrultusunda’ ibareleri AKP rejiminin niyetini ortaya koyuyor
AKP, geçen Mayıs’ta 9’uncu yargı paketi kapsamında “etki ajanlığı” maddesi getirmiş fakat madde tartışmalar sonrasında paketten çıkarılmıştı. Bu kez yer aldığı torba yasa teklifini yeniden gündeme getirdi ve teklif, Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. TCK’nin “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” bölümüne eklenecek maddede, “Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir” ifadeleri kullanılıyor. Daha önce 9’uncu yargı paketinden çıkarılan bu taslakta tanım daha çok “siyasal yarar” üzerinden yapılıyor. Böylece iktidarın izlediği siyaset çizgisine muhalefet, ‘milli güvenlik suçu’ haline getiriliyor.
Düzenlemeyle ilgili maddede, “Devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik olarak gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin cezalandırıldığı” ifade ediliyor ve kapsam olarak ise şu çiziliyordu: “Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir.”
AKP’ye yasa dayanmıyor
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 328. maddesi casusluk suçuna, devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge ya da vesika içeriklerindeki bilgilerin yabancı bir devlet adına “siyasal veya askeri casusluk” maksadıyla temin edilmesine dair ceza içeriyor. Bu haliyle mevcut yasa, casusluk suçunu “bilgi ve belge” üzerinden işlenebilen bir suç olarak tanımlıyor. AKP ise tasarıyı pakete aldığı dönem bunun yeterli olmadığını söyleyerek birçok ülkede farklı teknikler olduğunu savunuyordu.
Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen bu kanun teklifi eskisinden farklı değil. Kabul edilen düzenlemelere göre bu yönde işlenen suçların cezaları da ağırlaşacak. Buna göre; yabancı bir devlet veya organizasyonun çıkarları doğrultusunda Türk vatandaşları Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Kanun teklifine göre bu suçtan yargılananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilecek. TCK’ya yeni eklenecek maddeyle başka devletler lehine suç işleyenler hem casusluktan hem de işledikleri diğer suçlardan ceza alacak. Bu da cezaların daha da katlanacağı anlamın geliyor. Ayrıca bu suçlar savaş sırasında işlenir ve de devletin savaş hazırlıklarını tehlikeye atarsa faile sekiz yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Örneğin devletin sınır ötesi operasyonlarına dair bilgilerin haber yapılması bu kapsama alınabilir. Yine aynı teklife göre bu suç eğer stratejik kurumlarda görev yapanlar tarafından işlenirse verilecek ceza bir kat daha artırılacak.
Basın kurumlarından tepki
Yasaya karşı çıkan Basın Konseyi, DİSK Basın-İş, Diploması Muhabirleri Derneği, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası ortak bir açıklama yayınladı: “Gazetecilik faaliyetlerini hukuki belirsizliklerle suç unsuru haline getirecek olan ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi AKP iktidarı tarafından yeniden TBMM gündemine getiriliyor.
Geçtiğimiz Mayıs ayında 9’uncu Yargı Paketi taslağında yer alan ve tepkilerle geri çekilen bu düzenleme, şimdi farklı bir torba yasa teklifi kapsamında yeniden karşımıza çıkmıştır. Bu yasa, iktidar eleştirisini bastırmak ve gazetecilik faaliyetlerini hukuki belirsizliklerle dolu bir alan içine itmek amacıyla oluşturulmaktadır.
(…) Bu düzenleme, gazetecilerin mesleklerini icra ederken her an “etki ajanı” olarak damgalanma riski ile karşı karşıya kalacakları bir ortam yaratacaktır. Ciddi bir şekilde belirsizlik içeren bu düzenleme Türkiye’de ifade özgürlüğünün daha da kısıtlanmasına yol açacak ve halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını ciddi şekilde ihlal edecektir. Basın ve ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Ancak yapılması planlanan düzenleme, bu temeli sarsmayı ve toplumu baskı altına almayı hedeflemektedir.”
Dünyada genel eğilim haline geldi
AKP de Erdoğan da yaptığı açıklamalarda bunun dünyada uygulandığını belirtiyor. Dünyada uygulamaya konulan birçok yasa da muhalif sesleri bastıran siyasi çerçeveler çiziyor. Dünyadan bazı örnekler şunlar:
* ABD: ABD’de FARA (Foreign Agents Registration Act) olarak bilinen Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası, 1938 yılında yürürlüğe girdi. Nazi propagandasın karşı çıkarılan bu yasa zamanla hukuk sistemi içerisinde bir yere sahip oldu. Bu yasa sadece casusluk faaliyetlerini içermiyor aynı zamanda lobiciliği de bu kapsama alıyor. Örneğin 2020’de TRT World ve AA da bu listeye alınmıştı. Bu kurumların alınması lobicilik faaliyetlerinden ileri geliyor. ABD’de lobicilik yasak değil ama ABD kendi iç güvenlik mekanizmasını bu lobicilik faaliyetlerine karşı korumayı da bu yasa kapsamına sokuyor. Etki ajanlığı yasası geldiğinde Türkiye’de de fon alan medya ve STK’ların bu anlamda hedefe oturtulabileceği sıkça tartışılmıştı. Öte yandan ABD bu yasa kapsamında TikTok’u da kapatmak istedi.
* Gürcistan: Türkiye’de etki ajanlığının tartışıldığı dönemde “Rus yasası” olarak tabir edilen benzer bir yasa Gürcistan’da da tartışılıyordu. Geçen haziran ayında ülkedeki birçok protestoya rağmen yasa yürürlüğe girdi. Heinrich Böll Stiftung’un Tiflis’teki Güney Kafkasya Ofisi Temsilcisi Sonja Schiffers’in Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye temsilciliğinde yaptığı konuşmada, oradaki yasayı şöyle tarif ediyordu: “Gürcistan’da iktidar partisi birkaç yıldır giderek daha muhafazakâr, özgürlük karşıtı sağcı bir gündem ve imaj yaratıyordu. İktidar partisi bunun Macar modeli olduğunu, Rus modeli olmadığını iddia etse de Macar modelini Rusya modelinden ne ölçüde ayırabileceğiniz soru işareti. Dolayısıyla devlet kurumlarının iktidar partisinin tekeline alındığı, bağımsız kurumların yetkisiz hale getirildiği hegemonik bir seçimli otoriterlikten bahsediyoruz.”
* İngiltere: İngiltere’de ise benzer bir düzenleme, 2023 yılında Ulusal Güvenlik Yasası ile “düşman” kavramı değiştirilerek “Yabancı güç” tanımının getirilmesiyle yapıldı. Yasa, casusluk, yasaklı yerler, sabotaj, yabancı müdahale, yabancı istihbarat servislerinden çıkar sağlama ile ilgili yeni suçlar ve tutuklama, gözaltına alma ve arama ve el koyma konusunda yeni yetkiler getiriyor. Ayrıca, İngiltere’de yabancı bir güç tarafından yönetilen siyasi etki faaliyetlerine ilişkin düzenlemelerin kaydedilmesini gerektiren bir Yabancı Etki Kayıt Planı da içeriyor.
* Çin: Çin, 2017 yılında yürürlüğe giren “Yabancı Etki Ajanlığı Yasası” ile ulusal güvenliğini korumayı amaçlayan bir dizi düzenlemeye gitti. Yasa ticari ve ticari olmayan kurumlar 1984 tarihli eski bir yasayla düzenlense de bu yasayla beraber STK’lar daha kapsamlı denetleniyor. Çin’de yabancı STK’ların ekonomi, kültür, bilim sağlık gibi alanlarda faaliyet göstermesi yasalken kar getiren, siyasi veya dini faaliyetlerde bulunması yasak. Ek olarak bu STK’lar doğrudan Çin toprakları üzerinde kurulamıyor. Bu STK’lar faaliyetleri ulusal güvenliğe tehdit oluşturabilecek hallerde yasaklanabiliyor.
* Rusya: Rusya’nın yabancı temsilci yasası, Rusya dışından herhangi bir biçimde destek alan veya yabancı etkisi altında olduğu düşünülen herhangi bir kişi veya kuruluşun “yabancı temsilci” olarak kaydolmasını gerektiriyor. Yabancı temsilciler adına ve onların kontrolü altında hareket edenleri hedef alan Amerika Birleşik Devletleri Yabancı Temsilciler Kayıt Yasası’nın (FARA) aksine, Rus yasası, ne kadar az olursa olsun, herhangi bir yabancı destekten yabancı kontrol varsayar. FARA esas olarak yabancı hükümetler için çalışan profesyonel lobiciler ve siyasi danışmanlar için geçerli olsa da Rus mevzuatı STK’lar, medya kuruluşları, gazeteciler ve özel kişiler de dahil olmak üzere çok çeşitli sivil toplum aktörlerini de kapsıyor.
* Macaristan: Macaristan, 2017’de Yurt Dışından Destek Alan Kuruluşların Şeffaflığı Hakkında 2017 LXXVI Sayılı Yasayı kabul etti ve bu yasa STK’ların yabancı fonlamasını kısıtladı. 18 Haziran 2020’de Avrupa Adalet Divanı, yasanın “ayrımcı ve haksız kısıtlamalar getirerek” Avrupa Birliği hukukunu ihlal ettiğine, sermayenin serbest dolaşımını ve diğer garantili hakları ihlal ettiğine karar verdi.
* Slovakya: Slovakya parlamentosu 30 Nisan 2024’te Slovak Ulusal Partisi tarafından sunulan yasa değişikliğini onayladı. Yasa tasarısına göre Slovakya dışından yılda 5 bin Euro’dan fazla para alan kâr amacı gütmeyen kuruluşların “yabancı destekli kuruluşlar” olarak kayıt yaptırmasını gerekiyor. Bu kuruluşları bağışçıların ve alacaklıların kimliğini ve uyruğunu açıklamaya mecbur eden yasa yılda 50 bin Euro’dan fazla para alan kuruluşların İçişleri Bakanlığı’na yıllık bir rapor sunmakla yükümlü olmasını hükmediyor. Bakanlık, düzenlemelere uymayan kuruluşları feshedebiliyor. Yasa, Macar yasalarından daha katı, ancak Rus ve Gürcü yasalarından daha yumuşak olarak tanımlanıyor.
Hindistan: STK’leri casus ilan etme
* Hindistan: Benzeri bir yasa dünyada ABD’den sonra ilk olarak Hindistan’da 1976’da yürürlüğe giren FCRA’dır (Foreign Contributions Regulation Act). Bu yasada 2010 ve 2020 yıllarında önemli değişiklikler yapıldı. Kapsamı, belirli kişiler, dernekler veya şirketler tarafından yabancı katkı veya yabancı misafirperverliğin kabulünü ve kullanımını düzenlemek ve ulusal çıkarlara zarar veren herhangi bir faaliyet için ve bunlarla bağlantılı veya bunlara bağlı konularda yabancı katkı veya yabancı misafirperverliğin kabulünü ve kullanımını yasaklamak olan bir birleştirme yasasıdır. 1976 tarihli selef yasasındaki eksiklikleri gidermek için 26 Eylül 2010’da yeni bir düzenlemeye gidildi.
Aynı yasada 2020’de tekrara değişikliğe gidildi ve ayrıca hükümete, bir kuruluşun yabancı fon kullanmasını önlemek için bir “özet soruşturma” yapma yetkisi verildi. Hindistan’daki tartışmalarda hükümet STK’ları kalkınma karşıtı olarak görüyor. Yabancı fon alan STK’ların hedefte olduğu bu düzenleme çerçevesinde Hindistan İçişleri Bakanlığı, Jawaharlal Nehru Üniversitesi, IIT-Kanpur ve Jamia Milia Islamia gibi en iyi 8 ulusal eğitim kurumu da dahil olmak üzere bazı kayıtları daha iptal etti ve bu kurumların uygun FCRA hesabı tutmadığını söyledi. Örneğin Eylül 2015’te İçişleri Bakanlığı (MHA), Greenpeace Hindistan’ın FCRA kaydını iptal ederek Greenpeace Hindistan’a herhangi bir yabancı bağış yapılmasını imkânsız hale getirdi. Uygulamanın “kamu çıkarını ve devletin ekonomik çıkarını olumsuz yönde etkileme” gerekçesiyle yapıldığı söylendi.
Kaynak: ANF