Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde faaliyet gösteren Tevgera Azadî’nin bürolarının kapısına kilit vurulmasının değerlendiren gazeteci Seyit Evran, büroların kapatılmasında KDP ve Türkiye’nin rolü olduğuna işaret ederek, “27 Kasım tesadüfi ve rastgele seçilmiş bir tarih değil” dedi
Irak yasalarına göre resmiyeti bulunan ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde 2014 yılından bu yana faaliyet yürüten Tevgera Azadî’nin merkezi bürosu ile Ranya, Kaladizê, Kelar, Kifri ve Koyê’de bulunan büroları geçtiğimiz günlerde Süleymaniye asayiş güçleri tarafından kapatıldı. 30 Eylül tarihinde yapılan Federe Kürdistan parlamentosu seçimlerine katılması da engellenen Tevgera Azadî’nin bürolarının kapatılmasının gerekçesi olarak ise, “resmi kayıt bulunmaması” gösterildi.
‘Karar, ne hukuki ne de yasaldır’
Kararı “doğru yönde atılmış bir adım” olarak değerlendiren Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Hakan Karaçay, Tevgera Azadî’yi “terörist” olarak nitelendirdi.
Tevgera Azadî Eşbaşkanlığı ise, yaptığı açşıklamada şunları kaydetti: “Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki tüm partiler gibi yasalız. Partimiz hakkında alınan kararın kimlerin etkisiyle alındığını ve kimlere fayda sağladığını sormuştuk. İşte bu açıklama ile işgalcilerinin Kürdistan’dan faydalandığı ortaya çıkmıştır. Karar, ne hukuki ne de yasaldır.” Bürolarının kapatılması kararının siyasi olduğunı vurgulayan Tevgera Azadî yetkilileri, şimdi konuyu Irak Federal Mahkemesi’ne taşıma hazırlığında.
Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci Seyit Evran, alınan kararı Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
‘Saldırılar 30 Eylül’de başladı’
Gazeteci Evran öncelikle Tevgera Azadî’nin 2014 yılında yaptığı başvuru üzerinde durdu. Aradan geçen zamana rağmen partinin yaptığı bu başvuruya olumlu ya da olumsuz bir geri dönüş yapılmadığını söyleyen Evran, Tevger’e Azadî’ye karşı baskıların 30 Eylül seçimleri döneminde başlatıldığına dikkat çekti. Tevger’in, Türkiye’nin dayatmaları üzerine Hewlêr’de alınan bir karar doğrultusunda seçimlere katılmasının engellendiğini belirten Evran, “Çünkü Tevgera, Başûrê Kürdistan için yeni bir soluktur. Tevger, siyasetin demokratikleşmesini, kadınlar ve gençlerin siyasette eşit şekilde söz sahibi olmasını istiyordu. İktidar endeksli siyasetten çok toplumsal siyaset çizgisini savunuyordu. Başûrê Kurdistan’da şöyle bir yasa var: Bir siyasi parti, örgüt ya da dernek, resmiyet için başvuru yaptığında kendisine 3 ay içerisinde herhangi bir geri dönüş olmazsa eğer, resmiyeti kabul edilmiş olur. Ancak Tevger’in büroları hukuk dışı bir uygulamayla kapatıldı. Asayiş kapıya gittiğinde hakimlik kararı var mıydı? Öyle bir karar yok. Süleymaniye Hakimliği’nin böyle bir karardan haberi bile yoktur” diye konuştu.
’27 Kasım tarihi tesadüfi değil’
Evran, şöyle devam etti: Bölgesel Yönetimin Başbakan Yardımcısı Qubat Talabani tarafından ruhsatsız parti, örgüt ve kurum merkezlerinin kapatılacağı yönünde açıklamasıyla deklare edilen kararın, PKK’nin kuruluş yıldönümü olan 27 Kasım tarihinde uygulamaya sokuldu. 27 Kasım tesadüfi ve rastgele seçilmiş bir tarih değil. Kürt Özgürlük Hareketinin kuruluş yıldönümüdür. Aslında Türk devletine bazı mesajların verilmesine dönük olduğunu düşünüyorum” dedi. “Irak yasalarına göre resmi olan Başûrê Kürdistan’da resmi olmuyor mu?” diye soran Evran, büroların kapatılmasında Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Türkiye’nin rolü olduğuna işaret ederek, “Türkiye’nin talebiyle KDP’nin hazırladığı tezgah üzerinden böyle bir yönelimin olduğu konuşuluyor” dedi.
‘Soran halkı tepkili’
Kararın, KDP yakın basın kuruluşları tarafından “YNK’nin kararı” şeklinde servis edildiğini de sözlerine ekleyen Evran, halkın karara ilişkin tepkisini ise şöyle aktardı: “Bu baskınlara ilişkin YNK basınında bir habere rastlamadım. YNK’nin kararı olup olmadığı tartışmalıktır. YNK’den bir açıklama yapılmış değil. YNK yetkililerinin yaklaşımı bilinmiyor. Ancak Soran halkından karara ilişkin ciddi bir tepki var. 3 gün boyunca yüzlerce, binlerce kişi büroların önünde ayrılmadı. YNK’li olduğunu bildiğim kişiler de bu karardan rahatsız. Peşmergeyê Dêrîn (eski peşmergeler) de kararın siyasi ve yerinde olmadığını söylüyorlar.”