Kadın katliamları artarken, yurtlardaki güvenlik sorunları da dikkat çekiyor. Eğitim Sen Toplu İş Sözleşmesi Hukuk Sekreteri Özlem Tolu, ‘Kadınların güvenliği sağlanamıyor, bu durum eğitimden uzak kalmalarına neden oluyor’ diyerek acil önlem çağrısında bulundu
Kadın katliamları, cins kırımı boyutuna ulaşmışken ve kadınlar bulundukları her alanda tehdit altındayken, bu durum devlet bünyesindeki yurtlar ve yurtların bulunduğu bölgelerde de görülmeye başla. Türkiye’deki eğitim kurumlarında kalan kadınların “intihar” olarak sunulup kaybedilmesi veya katledilmesi vakaları, Gülistan Doku’nun kaybedilmesinden bugüne kadar devam eden katliamlar gündemdeki yerini koruyor.
Son olarak, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş, kaldığı kamu yurdundan 27 Eylül akşamı çıktıktan sonra kaybolmuş, 18 gün sonra cenazesi Van Gölü Molla Kasım Mahallesi sahilinde bulunmuştu. Rojin’in şüpheli ölümü, “intihar” olarak lanse edilse de otopsi raporunda darp izlerine rastlanmıştı. Ayrıca, Rojin’in göl kenarına oturmak için yanında su ve kek götürdüğü ileri sürülmüştü. Aile, kızlarının katledildiğini söyleyerek, “Haydi kızlar okula diyerek kızımızı koruyamadılar” şeklinde tepki göstermişti.
Devlet bünyesindeki kamu yurdunda dahi kadınların korunamaması ve güvenliklerinin sağlanamaması konusunda Eğitim Sen Toplu İş Sözleşmesi Hukuk Sekreteri Özlem Tolu değerlendirmelerde bulundu.
Güvenlik sorunları aşılamadı
Son zamanlarda artan kadın katliamları ve çocuğa yönelik her türlü suç nedeniyle teyakkuzda olduklarını söyleyen Tolu, ayrıca, kadın katliamında “intihar” ihtimalinin öne sürülerek, algı yaratma amaçlı kimi açıklamalara dikkat çekti. Tolu şu ifadeleri kullandı: “Biz bunu derinlemesine incelediğimizde görüyoruz ki, bu intihar diye lanse edilen meseleler, çoğu zaman bir kadın cinayeti vakası olarak sonuçlanmış. Özelde son yapılan otopsi bilgileri sonrası bir darp ve buna bağlı bir ölüm olabileceği üzerinden bakıldığında bunun bir kadın cinayeti olduğunu gösteriyor. Bu ülke, kadın öğrencilerin, orta öğretimden üniversiteye kadar her zaman bir güvenlik sorunu söz konusu. Ama eğitim açısından baktığımızda sadece üniversitelerde değil, lise ve ortaokullarda da çeşitli barınma sorunlarının giderilememesi ve yerleşim alanlarımızın güvenlik sorunlarının aşılamaması gibi nedenler, her yaştan kadının güvenliğini riske atıyor.”
Yurtlarda güvenlik yetersiz
Üniversite yurtlarının şehir merkezine uzak olmasının, kadınlar için güvenlik sorunu oluşturduğunu kaydeden Tolu, kadınların yurtlara gidiş ve gelişleri sırasında maruz kaldıkları tacize işaret etti. Tolu şöyle devam etti: “Üniversite öğrencilerinin kaldığı yurtların yerleşim yerlerindeki güvenliğin zayıf olması, şehrin dışında olması, ulaşımdaki yetersizlik vb. durumlarından kaynaklı bu yetersizlikler çok ciddi güvenlik tehditleri oluşturuyor. Özelde ulaşım noktasında belediyeciliğin yetersizliği, ya sabah erken geç saatlerde ulaşımın sağlanması ya da hiç olmaması gibi yurt çevrelerindeki aydınlatmaların yeterli düzeyde olmama halinin getirmiş olduğu tedirginlik, tüm bunlar tehdit oluşturuyor. Yurt çevrelerinde kim oldukları çok bilinmeyen, araçlarıyla yurt çevrelerinde dolaşıp öğrencileri tehdit edip korkutan, tacize varacak durumlar da yaşanıyor. Var olan şikayetler de bir karşılık bulmamakla beraber bunlar için bir önlem de alındığı söylenemez.”
Öğrenciler okula devam edemiyor
Rojin’in ailesinin açıklamalarına değinen Tolu, sadece dışarıda, toplumsal alanlarda değil, yurtların içerisinde de kadınların ve çocukların güvenliğinin sağlanmadığını söyledi. Tolu, “Hatırlarsanız, yurt içerisinde bir asansör kazası yaşanmıştı ve duruma ilişkin babanın söylemleri hala hatırımızda. ‘Hayatımda ilk kez kızımı devlete emanet ettim ve sadece 20-25 gün sağ kalabildi’ diye. Bu çok çarpıcıdır. Var olan bu barınma, güvenlik sorunları, aileleri, çocuklarını başka bir şehre göndermeme konusunda tedirgin ediyor. İstatistiklere baktığımızda da görüyoruz ki, kazandığı halde binlerce öğrencinin kayıt yaptırmadığını, gittiği şehri güvenli bulmadığı için geri döndüğünü ya da barınma sorununu çözemediği için okula devam edemediğini görüyoruz. Tabi ki burada kadınların sayısı çok daha fazladır. Dolayısıyla bütün bunlar, kadınları eğitim ve öğretimden uzak tuttuğu gibi, ailelerin de çocuklarını başka şehirlere göndermeleri zorlaşıyor” sözlerini kullandı.
‘Bugünden daha fazla örgütlenmeye ihtiyacımız var’
“Genel anlamıyla ülke genelinde kadın cinayetleri sorunu var” diyen Tolu, şöyle devam etti: “Bu sorunlar, bizi aktif bir mücadeleye zorluyor. Bundan sonra asla geri adım atmıyoruz. Kadın hareketi, aktif bir rol üstleniyor, ama görüyoruz ki, bu ülkenin elit, görece sosyoekonomik düzeyi yüksek olan üniversitelerinde bile söz konusu kadın cinayetlerine gösterilen tepki olunca, en son Koç Üniversitesi’nde de gördüğümüz üzere kadınlar, saldırıya uğrayabiliyor. Kadın cinayetlerini, tacizler, kayıpları, saldırıları dile getirmek bile suç olabiliyor. Hatta orada güvenlik güçlerinin kadınları koruması gereken yerde, saldıranları koruma gibi bir tavra bürünüyor.
Bizim burada sadece üniversitelerde değil, toplumsal olarak kadına yönelik şiddeti, cinayetleri değil, çocuk istismarlarını, kayıplarını önlemek için bugünden daha fazla örgütlenmeye ihtiyacımız var. Tabi diğer yandan da baktığımızda bizi koruyan yasaların, imzamızı çektiğimiz sözleşmelerin yeniden imzalanması ve güvence altına alınmasını istiyoruz. Tabi ki ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ demeye devam edeceğiz. Bunun yeniden gündeme alınması ve imzalanması için mücadele edeceğiz. Erkek egemenliğinin yaşatıldığı, baskıcı rejimin olduğu bizim gibi ülkelerde bu kolay değil, fakat mücadelemizi her anlamda sürdüreceğiz. İran’da da kadınlar, kendi bedenlerine saldırılar nedeniyle sokağa çıktılar, öldürüldüler, bedel ödediler. Bizde de olan bu. Ne olursa olsun geri adım atmadan mücadelemizi devam ettireceğiz.”
‘Yerel yönetimlere sorumluluk düşüyor’
Güvenlik sorunlarının aşılabilmesi için atılacak adımlardan birinin, kadın öğrencilerin barınma sorununun çözülmesi olduğunu belirten Tolu, daha fazla güvenli yurt yapılması gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: “Asıl önceliğimiz, eğitimine devam eden kadınlar için barınma sorununun giderilmesidir. Çünkü Kredi Yurtlar Kurumu’nun son yıllarda yurt sayısının artmamasına rağmen kapasitesinin arttığını görüyoruz. Bu durum ekonomiyle de bağlantılı. Özellikle kiraların yüksek olması, barınma problemlerinin en önemli nedenlerinden birini oluşturuyor ve bunun sonucunda yurtlara daha fazla kayıt yapılmasına sebep oluyor. Daha fazla yurt yapılmalı, belediyeler bu yurtların altyapılarıyla, ışıklandırmalarıyla, yollarının güvenliğiyle ve toplu taşıma araçlarının yurtların en yakınına kadar gidebilecek şekilde düzenlenmesiyle ilgilenmelidir. Hem yerel yönetimlerin hem de siyasilerin ortaklaşıp bu sorunu çözmesi gerekiyor. Elbette biz bunları talep etmeye devam edeceğiz, ama onların da en temel görevlerini, kadınların güvenliğini sağlayacak şekilde yerine getirmesi gerekmektedir. Bizler hem Eğitim Sen hem de sendika olarak taleplerimizi dile getirmeye devam ediyoruz. Güvenlik ve yaşam hakkı vazgeçilmezdir; hepimiz için çok önemli konular bunlar. Bu mücadelenin sonuna kadar sürdürücüsü olacağız.
Son olarak, var olan denetimlerin kadınların güvenliğiyle ilgili olması gereken yerde, daha çok imza yöntemiyle kadınların giriş çıkış saatlerinin kontrol edilmesiyle ‘makbul’ ve kendilerine dayatılan yaşam biçimleriyle denetlemelerin gerçekleştiğini görüyoruz. Yani, ‘geç saatte gelmesin, dışarıda kalmasın’ yönünde bir denetim yapılıyor. Oysaki bu enerjilerini can güvenliği için harcamalıdır devlet. Tüm bunlar bir bütün olarak ele alınmalı ve asıl amaç tamamen can güvenliğinin sağlanması olmalıdır.”
Haber: Arjin Yüksekbağ / JINNEWS