Gezi direnişi döneminde gözaltına alınarak ‘bombalı araç’ın kendisine ait olduğu yönünde ifade imzalatılmak istenen Aydın Aydoğan, polisler hakkında yaptığı suç duyurusu yedi yıl sonra hazırlanan ATK raporu gerekçe gösterilerek takipsizlik kararı verildi
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Gezi olaylarına katılanlara yönelik hakaret içerikli sözleri sözlerine suç duyurusunda bulunan Aydın Aydoğan, 13 Aralık 2017’de gözaltına alındı. Bomba yüklü olduğu iddia edilen bir aracın yanına götürülmeyen çalışılan Aydın’a gözaltında işkenceyle bomba yüklü araç suçunu üstlenmesi istendi. Aydın, olaya ilişkin yaptığı suç duyurusunda Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına rağmen bir kez daha takipsizlikle sonuçlandı.
Aydın, Gezi olaylarına katılanlara yönelik sarf ettiği “çapulcu”, “kemirgen”, “terörist”, “dış mihrakların piyonu” gibi sözleri nedeniyle Erdoğan hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına “halkı kin ve düşmanlığa tahrikten” suç duyurusunda bulundu. Aydın, suç duyurusunun ardından 13 Aralık 2017’de İstanbul’un Bahçelievler ilçesinde 3 sivil polis tarafından kendi aracıyla seyir halindeyken durdurularak gözaltına alındı. Polisler, Aydın’dan aracıyla kendilerini takip etmelerini istedi. Daha sonra polis, Aydoğan’ı “bomba yüklü” olduğu iddia edilen bir aracın yanına götürmek istedi. Polis, Aydoğan’ı, “bomba yüklü olduğu iddia edilen ve etrafı güvenlik şeridiyle kapatılan alana” götürmeye çalıştı. Aydın, toplanan kalabalıktan birinin “Orada bombalı araç var gitmeyin” demesiyle aracın yanına gitmemek için direndi. Durumu cep telefonuyla çekmek isteyen Aydın, polisin saldırısına uğradı. Daha sonra emniyette götürülen Aydoğan’dan 3 gün haber alınamadı. Aydoğan hakkında dönemin milletvekili Barış Yarkadaş’ın Meclis’e soru önergesi vermesinin ardından Aydoğan serbest bırakıldı.
7 yıl sonra muayene
Aydoğan, kendisine kumpas kurmaya çalışan ve saldıran polisler hakkında 29 Haziran 2018’de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Savcılık 4 Eylül 2018’de “kovuşturmaya yer yok” kararını verdi. Aydoğan bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi, 2022’de “etkin soruşturma yürütülmemesi” nedeniyle ihlal kararı verdi. Anayasa Mahkemesi’nin etkin soruşturma yürütmesi istemiyle dosyayı gönderdiği Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, bunun için yeniden soruşturma başlatan savcılık, aradan geçen 7 yılın ardından Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) rapor istedi. 7 yıl sonra Aydoğan’ın muayene eden ATK, “Aydoğan’da darp izinin bulunduğunu, ancak olayla illiyet bağının kurulamadığı” yönünde rapor hazırladı. ATK, raporunda darbın “Aydoğan’ın hayatını etkileyecek” şekilde olmadığını belirtti.
Savcılık ATK’nin raporuna dayanarak 27 Eylül’de bir kez daha polisler hakkında “kovuşturmaya yer yok” kararı verdi. Kararın ardından Aydoğan, Bakırköy Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulundu.
Erdoğan hakkında suç duyurusunda yaşananları anlatan Aydoğan, “Gündüz evimden dışarı çıktım. 2-3 genç indi ve polis olduklarını beyan ettiler, ‘Hakkınızda bir ihbar var, bizimle karakola gelmeniz lazım. Bizi kendi aracınızla takip edin’ dedi. Ben de aracımla peşlerinden giderken evimin yakınında bir caddeye indiler. Sağda büyük bir kalabalık olduğunu fark ettim. Polis şeritleri çekilmiş, ambulans, itfaiye var. Onlar durdu, ben de durdum. Polis, ‘Burada birkaç dakika işimiz var. Onu halledip gidelim’ dedi. Daha sonra beni de araçtan indirdiler. Bir polis arkamda öbürleri önümde beni olay yerine doğru yürüterek, sürüyorlar. O esnada orada bulunan yaşlı bir kadın, ‘Gitmeyin orada bombalı araç varmış’ dedi. O sıra Tahir Elçi yeni öldürülmüştü. Ben orada çakıldım kaldım. Arkamdaki polis beni itmeye çalıştı, ama ben gitmedim. O an telefonumu açtım fotoğraflarını çekeyim, dedim. Fotoğrafları çekerken, birisi arkadan sert bir şekilde vurdu ve ağzımdan tutarak beni yere yatırdı. Orada beni yüzüstü yatırıp ters kelepçelediler. Ayağa kaldırdılar yüzümün bir kısmı betona çarptı. Daha sonra beni polis aracın içine soktular ve o dönem daha sonra emniyet amiri olduğu ortaya çıkan polis, yüzüme vurdu. Ağzım kanadı. O esnada fotoğraflarımı çekti. Daha sonra birileriyle konuştu ve ‘Bunu götürün canını almayın daha sonra ben alacağım’ dedi. Beni bir yere götürdüler, türlü türlü işkence ve hakaretler ettiler” diye konuştu.
‘İfade hazırlattılar’
İşkenceli geçen 3 günlük gözaltından ailesiyle tehdit edildiğini ifade eden Aydoğan, “Akşama doğru bir ifade hazırlayıp geri getirdiler. İfadede, güya bombalı aracı ben getirmişim. Aracıma dokunmayın, diye bağırmışım, koşmuşum ve örgütsel sloganlar atmışım. Bu ifadeyi imzalamamı istediler. Ben imzalamadım. Daha sonra dönemin milletvekili Barış Yarkadaş Meclis’e soru önergesi verince, 3 günün sonunda beni hızlıca savcılığa çıkardılar. Savcılıktan sonra olayla bağlantım olmadığı için serbest bırakıldım, fakat soruşturma devam ediyor. Olay yüzünden ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla yargılandım, daha sonra ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı verildi” ifadelerini kullandı.
‘AYM, etkin bir soruşturma yapılmadığını belirtti’
Olaydan sonra olay yerinden görüntü ve fotoğraflara ulaştığını ve bunlarla birlikte polisler hakkında suç Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı bulunduğu suç duyurusunda takipsizlik kararı verildiğini hatırlatan Aydoğan, buna karşı Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvuruda bulunduğunu belirtti. AYM, etkin bir soruşturma yapılmadığı, kişinin olayla ilgili araç plakalarını vermesine ve kişilerin görüntülerini vermesine rağmen savcılığın soruşturmayı genişletmemesi nedeniyle dosyada ihlal kararı verip savcılığa gönderdiğini vurgulayan Aydoğan, “Dosya aynı savcının önüne geldi. Ancak dönemin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Aydıner, dosyayı alıp ‘Ben inceleyeceğim’ dedi. Dosya 2 buçuk yıldır, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bekletiliyordu. Şu an yeni bir savcı geldi” şeklinde konuştu.
7 yıl sonra işkence izi arandı
Kendisinin muayene için 2023’ün Şubat ayında ATK’ye giderek muayene olduğunu dile getiren Aydoğan, 2 yıl sonra ATK’nin kararını açıkladığını ifade etti. ATK’nin “olayla bir illiyet bağının bulunmadığına” değerlendirmesi yaptığını söyleyen Aydoğan, “Ben savcıya, 7 yıl sonra işkence izi mi kalır, o döneme ilişkin bütün raporlarımız var, dedim. Savcılık ise 16 Ekim’de ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı verdi. Gerekçe, ATK raporu gösterilmiş. Savcılığın yapması gereken, olay anında geniş ve etkin bir soruşturma kapsamında götürüldüğüm karakolların kamera görüntülerini, MOBBESE’ler tespit etmeliydi. 7 yıl sonra ‘İşkence izleri kişinin hayatını etkileyecek şekilde değil’ demiş. Yani işkence var, ama hayatını etkilememiş demiş. O gün beni ağır şekilde engelli bıraksalardı. Ondan sonra mı ATK raporu uygun verecekti” diye belirtti.
‘Siyasi karar’
Savcılığa araç plakası ve MOBBESE kameralarının yerini gösterdiğinin altını çizen Aydoğan, savcılığın buna rağmen bir şey yapmadığını söyledi. Savcılığın “kovuşturmaya yer yok” kararına itiraz ettiklerini belirten Aydoğan, kararın siyasi olduğunu vurgulayarak, “Bu arada bunlardan biri o dönem emniyet müdür yardımcısıyken, Yozgat Emniyet Müdürü yapıldı. Yozgat Valiliği’nde verdiği ifadesinde, ipe sapa gelmez hakaretlerle bizi ‘terörle iltisaklı’ göstermiş. Yozgat Emniyet Müdürü, ‘Bu adam Gezi olaylarına karışmış. Barış Yarkadaş önerge verdi, o da CHP’nin milletvekili. Bunun haberini yapanlar da terörü öven gazeteler’ demiş” diye belirtti.
Muayene raporu değiştirildi
Hastane evraklarının değiştirildiğini ifade eden Aydoğan, “Beni hastanede erkek doktor muayene etti. 2019 yılında lösemi olan bir çocuğum vefat etti. Ben de o dönem Bakırköy Hastanesi’ne gittim ve hafif depresif tanısı kondu. Daha sonra savcılık ‘Aydoğan hakkında her şeyi istiyorum’ demiş. Bunlar muayene raporumu ‘alkol ve madde kullanımı’ şeklinde düzenlemişler, imzayı da bir kadın doktor atmış. Bunları da şikâyet ettim. Daha sonra hastane ‘sehven’ bu işlemi yaptıklarını söyledi. Hastane çalışanlarını şikâyet ettim, ama İstanbul Valisi Davut Gül, soruşturmaya izin vermedi” diye kaydetti.
Mualiflere yönelik tutum
Muhalif duruşu bulunan kişilerin akıl sağlıklarının yerinde olmadığına yönelik hastanelere sevkini hatırlatan Aydoğan, şunları söyledi: “Dokunan yanıyor. Hatırlarsanız Erdoğan’a bir çiftçi sitem etmişti. Erdoğan o çiftçiye, ‘Ananı da al git’ demişti. O kişiye deli raporu aldırdıkları, hastaneye yatırdıkları basına yansıdı. Yine Avukat Dilek Ekmekçi için yurtlardaki çocuk tacizi ve istismarıyla ilgili çalışmaları nedeniyle ‘akıl sağlığı yerinde değil’ diye rapor aldırılmak isteniyor. Öyle bir sistem ki hakkınızı aradığınız an bunları önünüze koyuyorlar. Ama biz bunları kabul etmiyoruz. Gerekirse yine AYM’ye kadar gideriz. AYM’ye, AYM kararları uygulanmıyor, diyerek gideceğiz.”
Haber: MA / Ömer İbrahimoğlu