DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu, Sêrt’te ‘Alimler, Analar ve Pirler Buluşması’ çalıştayı gerçekleştirdi. Çalıştayda konuşan İlahiyatçı Dünayser Mendelkani, toplumun yeniden inşa edilmesi gerektiğini söyledi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Halklar ve İnançlar Komisyonu, Sêrt’te (Siirt) “Alimler, Analar ve Pirler Buluşması” çalıştayı düzenledi. Belediyenin konferans salonunda gerçekleştirilen çalıştaya, Sêrt Belediye Eşbaşkanları Sofya Alağaş ve Mehmet Kaysi, DEM Parti milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Milletvekili Hüda Kaya, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile DEM Parti il yöneticilerinin yanı sıra Kürdistan kentlerinden çok sayıda kişi katıldı.
Açılış konuşmasının ardından Komisyon Eş Sözcüsü Mahfuz Güleryüz ile Komisyon Üyesi Songül Tunçdemir’in moderatörlüğünde yapılan oturumlara geçildi.
‘Değerli olan insan yaşamıdır’
İlk olarak Alevi Anası Menşure Doğan, “Devletin inançlar üzerindeki hegemonya etkisini kırmak” başlığı ile konuştu. İnançların samimiyetle ilgili olduğunu belirten Doğan, “Yaşadığımız toplumlarda tek bir inanç, dil, ırk yaşamıyor. Hemen her milletten, dilden, ırktan, inançtan insan topluluğu yaşıyor. Hal böyleyken değerli olan insanın yaşamıdır. Birbirimize insanca bakarsak, birbirimizi iyi anlarız. İktidarın yaptığı kötü itici davranışlarla birbirimizi iyi tanıyamayız, sevgi besleyemeyiz” dedi.
‘Toplumumuz yeniden inşa edilmeli’
Akademi alanında çalışma yürüten İlahiyatçı Dünayser Mendelkani, “Her iki inanç toplumları arasındaki ön yargıları kırmak” başlığı ile bir sunum gerçekleştirdi. İslam’ın ortaya çıkmasıyla ilk başta bir tepkimenin ortaya çıktığını belirten Mendelkani, devrimsel bir hareket olan İslam’la birlikte Ortadoğu’da çok farklı inançların ortaya çıktığını söyledi. Kürtlerin Şemrexe ve Havârî şeklinde iki inancı olduğunu sözlerine ekleyen Mendelkani, bu inançların ahlak merkezli, doğayla iç içe iki inanç olduğuna dikkat çekti. Bu iki inancın değişik İslami sentezler ortaya çıkardığını kaydeden Mendelkani, bunun ise sahip olunan inanca aykırı bir durum olmadığını söyledi.
Havari inancının devamı olan Babâîlik asimilasyona karşı sadece anadilde ibadet edilen bir hareket olarak ortaya çıktığını ifade eden Mendelkani, “Babâîlik hareketinin ortaya çıkmasıyla Kürtler içindeki ekoller keskin bir mücadeleye büründü. Ebul Vefa’nın ortaya çıkmasıyla sadece seyitlerden oluşan, iktidarın seyitlerde olmasını iddia eden, kendini devrimci gören seyitler grubu Kürtlerin arasına sığındılar. Eğer biz kendimize Kürt diyorsak, Müslümanlığımız değişikse bunun nedenlerinden biri Ebul Vefa’nın yaptıklarından kaynaklıdır. 40 tane halifesi vardır. Bir ekoldür. Her değişik inançtan, milliyetten, mezhepten insanlar var. Ebul Vefa ekolüne göre 3 şeyde kesinlikle birleşeceksiniz: Madde yoktur, mana vardır. Tek enerji vardır, o enerji de Allah’tır. O yüzden canlı olan her şey değerlidir. İnsan kutsaldır. İkinci olarak kadın-erkek birdir, birlikte zikir yapar. Kadın çok önemli bir mevkidedir. 3’üncü olarak Ebul Vefa’ya göre sözlü zikir var. Kürdistan’da yaşayan inanç gruplarının yüzde 90’ı sözlü zikir yapar. Vefa’yi tarih çok derin bir tarih. Vefailik Kürdistan’ın 4 bir yanına dağıldı. Vefailer dünyanın her tarafına alim göndermeye başladı. İslam tarihinde sessizce büyük bir devrim yaptılar. İnanç olarak biz İslam’da Vefaiyiz. İnançlarımız ve kültürlerimiz birdir. Köylerde, her yerde vefailiğin izini görebilirsiniz. Toplumumuzun kodları vefailikte gizlidir. Toplumumuzun yeniden inşa edilmesi lazım” ifadelerini kullandı.
‘Katlederek yapamadığını, liberal bir şekilde yapıyor‘
“Sünni ve Alevi toplumunun dinamik yapıları ile güçlü bağlar kurmak” başlığı ile sunum yapan Alevi Dedesi Veli Büyükşahin de, inançların birbirini tanımlamasından ziyade anlamasına ihtiyaç olduğuna işaret etti. İktidarların geçmişten bu yana Alevileri tanımlamaya çalıştığını ve bazı sınırlar çizdiğini belirten Büyükşahin, buna karşı bütün farklılıklarla bir arada olunması gerektiğini kaydetti. Büyükşahin, şunları belirtti:
“Farklılıklarımızı tanırsak, bir birimizi daha da güçlendirebiliriz. Yeni toplum inşa süreçleri de böyledir. Bir ulus inşa edilirken ‘toplum mühendisliği’ diyorlar. İki tane temel yöntem kullanıyorlar. Birincisi baskıyla, zorla farklılıkları, insanı yok etmeye çalışıyorlar. Bunu Türkiye’de fazlaca yaşadık. Kürt toplumu da bütün tarihi boyunca bunları yaşamış. İktidar bunları uygulamış. Alevilerin ocakları, pirleri, dedeleri yok sayılmış; aynı zamanda Kürtlerin medreseleri yok sayılmış, kapatılmış. Bu şekilde başaramıyorsa ikinci olarak; yumuşak yüzle yapmaya çalışıyor. Hedef aynı. Katlederek yapamadığını daha liberal bir şekilde yapıyor. Asimile etmeye çalışıyor. Bütün inançları, dilleri ortadan kaldırmak istiyorlar. ‘Tek dil, inanç, devlet, millet’ diyorlar. Devlet kendini bunun üzerine inşa etmiş. Kürt ve Alevi sorunu o yüzden çözülmüyor. Devlet aslında kendi hegemonyasını kuruyor. Birbirimizi anlamaya, farklılıklarımızla kabul etmeye ihtiyacımız var. Ne kadar bir birimize benzediğimizi anlatmanın da bir faydası yok. Yapmamız gereken; birbirimizi nasıl daha iyi tanıyabiliriz, bizi yok etmeye çalışan, asimile etmek isteyen bu iktidara karşı nasıl bir ortak tutum alabiliriz, dayanışma içinde olabiliriz? Kürt coğrafyasında gerek Alevilerin gerek Sünnilerin bir birilerini tanıması ve bir birlerine çok özenli olması gerekiyor. Bunlar toplumun en dinamik güçleri.”
‘Zulme karşı vicdanın sesini çıkaralım’
Halklar ve İnançlar Komisyonu üyesi Diba Keskin ise, “Ortak bir dil ve pratiğin oluşabilmesinin zeminini yaratmak” başlığı ile sunum yaptı. Keskin, şöyle devam etti:
“Biri 2 yaşındaki Sıla bebeğe el uzattığı zaman ayağa kalkmazsak zaten bittik. Leyla’da, Narin’de insanlık ayağa kalkmazsa kendimizi kurtaramayız. Alimlerimiz, pirlerimiz bir araya gelmezse, zulüm evimizi yıkacak. Bugün Türkiye, Kürdistan toplumuna bakıyorsun ahlak nerede? Hırsızlık, zulüm, ölüm… Toptan toplumun imhası olmuş mu, olmamış mı? Bunun önünü tartışmayla mı durduracağız? Hayır. Bugün 70 belediyemiz var. Kadın meclislerimiz var. Pirlerimiz, annelerimiz, alimlerimizi bir araya getirelim, bu ölümlere, zulümlere karşı insanlığın, vicdanın sesini çıkaralım. Bir araya gelelim. Kent kent dolaşıp toplumu vicdana davet edelim. Ahlaklı toplum, vicdanlı toplum inşa etmekten geçiyor.”
Oturum, soru-cevap bölümü ve deneyim aktarımlarıyla sona erdi. Çalıştay ise, “Deneyim paylaşımı ve ortak mücadele olanakları” başlıklı oturumla devam edecek.
Kaynak: MA