Küresel su krizi nedeniyle 2050’ye kadar dünyadaki gıda üretiminin yarısından fazlasının risk altında olduğu bildirildi. Diğer yandan su döngüsünün bozulduğu dünyada su savaşları ise yakın tehdit
Küresel Su Ekonomisi Komisyonunun, “Suyun Ekonomisi: Hidrolojik Döngünün Küresel Ortak Fayda Olarak Değerlendirilmesi” başlıklı raporu yayımlandı. Rapor, acil şekilde harekete geçilmemesi halinde, giderek dengesizleşen su döngüsünün insanlığa ve dünya çapında ekonomilere büyük zarar vereceği konusunda uyardı. Komisyona göre, zayıf ekonomi, yıkıcı arazi kullanımı ve su kaynaklarının süregelen kötü yönetimi, kötüleşen iklim kriziyle birleşerek küresel su döngüsünü daha önce görülmemiş bir baskı altına soktu.
Şehirlerde çökme tehlikesi
Buna bağlı olarak, derinleşen su krizi nedeniyle 2050’ye kadar dünya gıda üretiminin yarısından fazlası risk altında olabilir. Yaklaşık üç milyar insan ve dünya gıda üretiminin yarısından fazlası, kuruma yaşanan veya toplam su varlığında istikrarsız eğilimlerin görüldüğü bölgelerde bulunuyor. Ayrıca, yer altı sularının kaybı nedeniyle birçok şehir çökme (Örnek: Konya obruklar) tehlikesiyle karşı karşıya. Rapora göre, mevcut yaklaşımlar ağırlıklı olarak nehirler, göller ve akiferlerdeki “mavi su” ile ilgilenirken, genellikle kritik bir tatlı su kaynağını ve bitki örtüsündeki nem olan “yeşil suyu” göz ardı ediyor.
Kişi başı ideal su miktarı 4 bin lt
Ancak bu su, atmosfer yoluyla geri dönüp dolaşıma girerek karadaki yağışların neredeyse yarısını oluşturuyor. Bu nedenle sürdürülebilir bir yeşil su arzı, ekonomiler ve geçim kaynakları için kritik öneme sahip olan kararlı yağış düzenleriyle doğrudan bağlantılı. İnsanların temel sağlık ve hijyen ihtiyaçlarını karşılamak için günde 50 ila 100 litre arası su gerekiyor. Ancak yeterli beslenme ve tüketimi de içeren ideal bir yaşam için kişi başına düşen günlük su ihtiyacı 4 bin litreye kadar çıkabiliyor.
Çiftçiler teşvik ediliyor
Çoğu bölge bu miktarda suyu yerel olarak sağlayamıyor. Ticaret yoluyla su kaynaklarının daha adil dağıtılması sağlanmaya çalışılsa bile uyumsuz politikalar ve su krizi bu miktarın sağlanmasını engelliyor. Öte yandan, dünyada her yıl sağlanan yaklaşık 700 milyar dolar tarım sübvansiyonu ile çiftçileri ihtiyaç duyduklarından daha fazla su kullanmaya teşvik edebiliyor. The Guardian’da yer alan habere göre, küresel su krizinin “yeni bir su ekonomisi” geliştirilerek ele alınmasına ihtiyaç duyuluyor. Komisyona göre, bu ancak kolektif olarak her ülkede uyumlu eylemler ve politikalarla yapılabilir.
Küresel su döngüsü
Potsdam İklim Etkisi Araştırmaları Enstitüsü (PIK) Direktörü ve komisyonun dört eş başkanından biri olan Johan Rockström, rapora ilişkin değerlendirmesinde, “Bugün dünya nüfusunun yarısı su kıtlığıyla karşı karşıya. Bu yaşamsal kaynak giderek kıtlaşırken, gıda güvenliği ve insani gelişim risk altında ve biz bunun olmasına izin veriyoruz. İnsanlık tarihinde ilk kez küresel su döngüsünü dengesizliğe itiyoruz.” uyarısında bulundu. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Genel Direktörü ve komisyonun eş başkanlarından Ngozi Okonjo-Iweala ise küresel su krizini bir “trajedi” olarak nitelendirirken, bunun aynı zamanda suyun ekonomisini dönüştürmek ve yeniden şekillendirmek için bir fırsat olduğunu söylüyor.
Ortadoğu ve K. Afrika’da su kıtlığı
Sular insan dahil tüm canlılar için yaşamsal olan müştereklerden biriyken günümüzde su, parası olmayanın ulaşamayacağı pahalı bir ticari metaya dönüştürüldü. Su stresinin en çok yaşandığı bölgelerin başında Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya geliyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da nüfusun yüzde 83’ü, Güney Asya’da da nüfusun yüzde 74’ü su stresine maruz kalıyor. Bununla birlikte küresel su talebinin yüzde 20 ila yüzde 25 artmasının beklendiği 2050 yılına gelindiğinde 1 milyar kişinin aşırı derecede yüksek su stresiyle karşı karşıya kalacağı, Orta Doğu ve Kuzey Afrika nüfusunun tamamının ‘son derece yüksek’ su stresi altında yaşayacağı tahmin ediliyor.
Su savaşları
2050’ye kadar su talebindeki en büyük değişikliğin Sahra Altı Afrika’da yaşanacağı ve bölgedeki ülkelerde su talebinin yüzde 163 artacağı öngörülüyor. Bu bölgeyi yüzde 43 oranında bir artış beklentisiyle Latin Amerika takip ediyor. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bu yıl yayımlanan Dünya Su Kalkınma Raporu’na göre, sınırları aşan nehirler, göller ve akiferler dünya tatlı su akışının yüzde 60’ını oluşturuyor. 310’dan fazla nehir ve 468 su akiferi, iki ya da daha fazla ülke tarafından paylaşılırken 153 ülke paylaşımlı nehir, göl ve akiferlerden gelen suyu kullanıyor. Bu durum ise ülkeler arasında su savaşlarına yol açarken, en büyük savaş tehditleri ise Fırat-Dicle Nehirleri ile Nil Nehri coğrafyalarında ortaya çıkıyor.
EKOLOJİ SERVİSİ