Defile ve moda gösterilerinin geçmiş ve günceli bir ve aynı ana taşıyacak gücü onun tahakkümcü boyunduruk biçimlerinden kurtulmasının teminatı olabilir. Kemer tokasında parıldayan binlerce yıllık geçmiş kendi toprağı ve kültüründe özgürce yaşamak isteyen bir halkın yolunu aydınlatabilir
Muaz Doğan
Kıyafet sunumları ve moda gösterileri bu alanın tasarımcıları tarafından genellikle mevsimler dikkate alınarak sahnelenen ve dolaysızca kapitalist pazar mantığını takip eden etkinlikler olarak görünürler. Bu mantığa uygun olarak moda gösterileri dönemsel trendi, tüketim enternasyonelinin ihtiyaçlarına göre, en üst sınıflardan en alt sınıflara kadar kurgular, çoğaltır ve dağıtır. Bu anlamıyla defileler ve moda gösterileri egemen sınıfların buyruğu altındaki arenada boy gösterir; egemen sınıfın arzusunun, ölçüsünün ve doğrultusunun himayesindedir. Defileler bugün, ulusal birliklerini tasdik ve tahkim etmiş, kendi sermaye sınıfını yaratıp bir süre sonra onun boyunduruğu altına girmiş uluslarda, bu boyunduruğun hükmü altında zamansal derinlik ve mekansal genişlik kazanmaya girişmişlerdir. Ezilen uluslar, sömürgeler ve böylece anti-kolonyalist mücadele bu zamansal ve mekansal harekete direnme gücünü yitirdikçe egemen ulusun ve kapitalist pazar mantığının yankısını çoğaltacaktır.
Defileleri bu noktada ikiye ayırabiliriz. İlki, buraya kadar bahsettiğimiz egemen sınıf arenasında faaliyet gösteren etkinliklerdir. Diğeri egemen sınıfa direnme gücü olarak bir kültürel mücadele, ezilen ulusun haysiyet perspektifine sahiptir. Bu bahiste bir de mikro-tarih meselesi vardır. Ezilenin, nesnenin tarihini Leopold von Ranke’den mülhem büyük anlatıların, büyük sistemler öneren ana akım felsefi eğilimlerin ve sermaye hareketinin muzaffer alay geçitlerine kurban eden tarihyazımına karşı olan tarihyazımı. Bu tür bir tarihçiliğin de sakıncalarına işaret edilmiştir; anlamlandırma, açıklama ve bütünleştirmeden geri duran böylece sadece anlatmaya önem veren sakıncalardır bunlar. Biz şimdilik bu sakıncaları askıya alıyoruz.
Diyarbakır’da faaliyet gösteren Kadın Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği’nin (KASED) düzenlediği etkinlik (Cil û Bergên Kurdî) bu direnme gücünün, egemen sınıfların ve sermayenin ölçü ve doğrultusuna karşı koymanın temsili olarak boy gösteriyor. Mikro-tarih bahsinde ise sergilenen kıyafetler bölgenin ve yörenin yaşam pratiğini kayıt altına alıyor. Kaç bin yıllık tarihin izleri bir kemerden doğru takip edilebiliyor. Etkinliğin/kıyafetlerin sunumu Kürdistan’ın bölge, yöre ve kentleri olarak üç kısımda sahneleniyor. Bir tercih olmaktan çok zorunluluk gibi görünen bu sunum formatı kültürel soykırımın sildiği izlerden kaynaklanıyor gibidir. Endüstri öncesi ihtiyaç temelli kıyafetlerin endüstri sonrası mübadele temelli modern temsillere geçişinin, bu geçiş aralığının bulanık kalması da yine kültürel soykırımın tahribatı olarak kayıt altına alınabilir. Son birkaç gözlem olarak, etkinliğin sahneleneceği mekan etkinliğin kendisiyle bütünleştirici, tamamlayıcı bir unsur olarak öne çıkıyor. Etkinliğin kendi selameti açısından sahneleneceği her yerde uygun mekanı bulması çok önemli görünüyor.
Kültürel ve dilsel soykırımın bütün şiddetiyle yaşandığı bir konjonktürde zaman ve mekanı örgütleme kabiliyetinin KASED etkinliğinde (Cil û Bergên Kurdî) ortaya çıkan ifadesi umudun ve mücadelenin ifadesidir. Etkinliğin sunulduğu festivalin amacını dile getiren KASED başkanı Saliha Ayata da şunları kaydediyordu: “Bu festivaldeki en büyük amacımız, özelde Kürt kadınlarının ve halkının kültür çalışmalarına ulaşabilmesidir. Kürt diline, kültürüne, sanatına sahip çıkılması için mücadelemiz devam edecek. Yaşasın Kürt kültürü, sanatı ve dili”.
Etkinliği KASED öncülüğünde düzenleyen Deniz Terece ise mikro-tarih olarak ele alınabilecek şu kısımlara ilgimizi çekiyordu; “Bu etkinlikte (Cil û Bergên Kurdî) sergilenen kıyafetler sadece bir kıyafetten ibaret değildirler. Kıyafetlerimizi süsleyen kemerler, yelekler, kofiler sadece bir aksesuardan ibaret değildirler. Bir bütün olarak defilemizi gören gözler için bin yıllara uzanan Kürt gerçekliğinin, kaç bin yıllık tarihin taşıyıcısıdır. Bir kemer, bir yelek ve bir kofi tam bu anda sadece bir aksesuar olmaktan çıkar, binlerce yıllık tarihin taşıyıcısı haline gelir. Bu haliyle etkinliğimiz hafıza tazelemeyi, geçmişi günümüze taşıyıp buradan ilerlemeyi amaç edinmektedir. Amacımız artık bütün kamuoyunun malumu olan Kürt kıyafet, kilam ve stranlarına, eğlence ve kutlamalarına yönelik müdahaleye karşı koymadır. Herkesin bu bilinç ve farkındalıkla etkinliğimize katılmasını ve değerlendirmesini isteriz.”
Defile ve moda gösterilerinin geçmiş ve günceli bir ve aynı ana taşıyacak gücü onun tahakkümcü boyunduruk biçimlerinden kurtulmasının teminatı olabilir. Kemer tokasında parıldayan binlerce yıllık geçmiş kendi toprağı ve kültüründe özgürce yaşamak isteyen bir halkın yolunu aydınlatabilir. Son sözü modanın en yoğunlaşmış tarifini sunan düşünüre bırakalım: “Moda, geçmişin çalılıklarının arasında dolanıp duran güncelin kokusunu alma yeteneğine sahiptir. Bir başka deyişle moda, geçmişe atlayan bir kaplan gibidir. Yalnız bu atlayış, egemen sınıfların buyruğundaki bir arenada gerçekleşir. Aynı atlayış, tarihin gök kubbesi altında, Marx’ın devrim olarak adlandırdığı diyalektik hamledir.