Yarın Amed’de gerçekleşecek ‘Özgürlük mitingi’ne bir çok kentten yüzbinlerin katılması bekleniyor. Bu miting ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü talep edilecek. Mitinge dair konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, ortak ses çıkarmak istediklerini ifade etti
Demokratik Kurumlar Platformu (DEKUP) öncülüğünde “Komploya karşı direniyoruz, özgürlük için Amed’de buluşuyoruz” şiarıyla PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün talep edileceği “Özgürlük Mitingi” bugün Amed’de yüzbinlerin bir araya gelmesi bekleniyor. Bu miting ile dünyanın 74 ülkesinde 10 Ekim 2023’te startı verilen “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyasının ikinci yılına girmesiyle başka bir aşamaya evirilecek.
Kürdistan ve Türkiye kentlerinden binlerin katılımının beklendiği miting, İstasyon Meydanı’nda saat 13.00’te başlayacak. Mitingde, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Asrın Hukuk Bürosu’ndan Rezan Sarıca konuşmacı olarak yer alacak.
‘Demokratik Ortadoğu Perspektifi’
Abdullah Öcalan’a dönük komplo ve İmralı’da ağırlaşan tecride dair ANF’ye değerlendirmede bulunan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları aktardı: “Uluslararası Komplo’nun 26 yılı geride kaldı. Belki en net tarifle söylenmesi gereken şey; komplo, Sayın Öcalan’ın Ortadoğu coğrafyasında bütün halkların ortak bir şekilde yaşayabileceğini ifade eden ‘Demokratik Ortadoğu Perspektifi’ne bir müdahaledir. ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayat bulması için de ona alternatif olarak açığa çıkan ‘Demokratik Ortadoğu Perspektifi’ ve onun öncülerinin ortaya koyduğu fikriyatın sonlandırılması gerekiyordu. Uluslararası Komplo’yu belki böyle tarif etmek gerekir. Bugün özellikle Uluslararası Komplo’yu gerçekleştiren Amerika ve İsrail eliyle Ortadoğu’nun nasıl bir savaş cenderesine sürüklendiğini de görüyoruz. Komployu üreten ve komployu gerçekleştiren güçler, bugün de Ortadoğu’da yeniden demokratik, halkçı, toplumsal olmayan bir dizaynı üzerinden varlıklarını savaşla meşrulaştırmaya çalışıyorlar.”
‘Öcalan’ın tek çözüm yoludur’
“Sayın Öcalan, ilk günden bugüne barışla ilgili tartışmalarını yeni ifade etmiyor” diyen Kılıçgün Uçar, “Suriye’den çıktığı zaman diliminde de kendisi, ‘Ya dağı tercih ederek savaşı derinleşmesi ve insanların ölümü tercih edilecekti ya da oradan çıkılarak aslında demokratik bir çözümün, onurlu bir barışın temelleri atılacaktı’ demişti. İlk günden bu yana İmralı’da yeşertilen, korunan şey Ortadoğu başta olmak üzere aslında bütün dünyayı alternatif olarak açığa çıkan demokratik halkların birliği, halkların demokratik zeminde bir arada yaşayabilme zeminidir. Küresel güçlerin en çok korkutan şey de budur. Çünkü kapitalist sistem, uzun bir zamandır ciddi bir kriz içerisinde. Bu kriz karşısında tek çözüm önermesi Sayın Öcalan’ın fikriyatlarındadır. Yaklaşık bir yıldır süren ‘Kürt Sorununa Demokratik Çözüm, Abdullah Öcalan’a Özgürlük’ kampanyasının Avrupa’da yankılanması bu fikriyat üzerindedir. Bu fikriyat, hem savaş konusunda hem de Ortadoğu’daki halkların geleceği konusunda neredeyse tek çözüm yolu ve tek çözüm önerisidir” diye konuştu.
“Kürt halkının özgürlük talebi olsa bile bugün Türkiye’deki demokratik bütün güçlerin tecritle karşı karşıya kaldığını ifade etmek mümkün” diyen Kılıçgün Uçar, “Tecrit, sadece hukuki başlık değil, aynı zamanda politik, sosyolojik bir başlık. Tecritle yapılmak istenen şeyi, iktidar eliyle Türkiye’de mümkün olan demokratik bir çözümün ve onurlu bir barışın hapsedilmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.
Mitinge çağrı
Amed’de 13 Ekim Pazar günü yapılacak ‘Özgürlük Mitingi’ne değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “13 Ekim’de ‘Komploya karşı direniyoruz, Amed’de buluşuyoruz’ şiarıyla bir miting gerçekleştireceğiz. Özellikle 9 Ekim 1998’den beri dayatılan ve yaşanılan sürecin kendisinin toplumun hak ettiği ya da toplumun mücadelesine denk bir tutum olmadığına karşı uzun zamandır gösterdiğimiz tavrı bugün bütün Türkiye olarak göstermek istiyoruz. Dolayısıyla bu miting sadece bir fiziki özgürlük mitingi değil, bu miting sadece hukuki anlamda bir şeylerin değişmesi değil, tam tersine bir dönüşümü, demokratik bir dönüşümü, toplumun bir arada yaşama iradesine dair verilen mücadelenin ortaklaşmasını ifade ediyor. Bizler 13 Ekim mitingimizde hem tecridin hukuksuzluğunu hem tecritle açığa çıkan politikaların ülkeyi nasıl kuşatma altına aldığını ve bunun çözümünün de mümkün olduğunu gösterecek bir ortak ses çıkarmak istiyoruz. Dönüşmesi gereken toplumun kendisi değil, dönüşmesi gereken bu devletin kendisidir.”
HABER MERKEZİ