‘Savunma bizimle özgür’ şiarıyla Ankara Barosu seçimlerine katılan ÖÇAV Grubu Başkan Adayı Doğukan Cankurt, ÖÇAV’ı ‘Savaş politikalarına, insan hakları ve demokrasi sorununa karşı bir duruş’ olarak nitelendirdi
Ankara Barosu, 68’inci Olağan Genel Kurulu’nu 12-13 Ekim tarihlerinde Atatürk Kapalı Spor ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirecek. 23 bin 684 üyesiyle seçimlere giden Ankara Barosu’nun mevcut başkanı Mustafa Köroğlu, Demokratik Sol Avukatlar Grubu’ndan bir kez daha adaylığını ilan ederken, baro başkanlığı için 8 aday yarışacak. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu (ÖÇAV) adına Doğukan Tonguç Cankurt, Avukat Hakları Grubu adına Ebru Dönmez, 100’üncü Yıl Demokratik Sol Avukatlar Grubu adına Bülent Yücetürk, Türk Milliyetçisi Avukatlar Grubu adına Hakan Erdem’in yanı sıra avukat İbrahim Akın, Mehmet Zeki Kaplan ve Özgür Piroğlu yeni dönem başkanı olabilmek için aday oldu.
Seçimlere, “Savunma bizimle özgür” şiarıyla katılan ÖÇAV da, seçim kampanyasında, özgürlükçü, çağdaş ve eşitlikçi bir meslek örgütünü yeniden inşa etmek üzere yola çıktı.
Özellikle Türkiye’deki yargı mekanizmasının siyasallaşması ve adeta iktidarın bir aparatı olarak kullanılmasına karşı “Bağımsız yargı” vurgusuyla seçimlere hazırlanan ÖÇAV, mevcut yönetim kurulunun bu siyasal baskılara ve savunma dokunulmazlığının ihlal edilmesine karşı direnç gösteremediğini belirtiyor.
Kadın ağırlıklı liste
Türkiye’deki baroların birçoğu erkek ağırlıklı kurullar tarafından yönetilirken, ÖÇAV belirlediği yönetim kurulu listesiyle eşitlikçi baro anlayışını da pusulaya yansıtacak. Başkan adayı, yönetim kurulu, disiplin kurulu, denetleme kurulu ve delegasyondan oluşan 26 kişilik listenin 15’i yani yüzde 57’si kadın üyelerden oluşuyor.
Seçimlere bir kala, ÖÇAV adayı Doğukan Tonguç Cankurt, yargıdaki krizler, savunma üzerindeki baskıların yanı sıra seçim sürecine dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu. Cankurt’a göre güncel gerçekliğin aksine baroların öncelikli görevi, avukatların savunman pozisyonunu güçlendirmek olmalı.
İktidarın yargı sopası!
Sözlerine, Türkiye’deki insan hakları, demokrasi ve adalet başlıklarında yaşanan büyük çaplı sorunlara dikkat çekerek başlayan Cankurt, “Muhaliflerin yargı sopasıyla herhangi bir müdahaleye maruz bırakılmadığı bir günden bahsetmek mümkün değil” dedi.
İktidarın bu aracı sadece muhaliflere dönük değil, kendi içindeki çatışmalarda da kullandığını ifade eden Cankurt, AKP’nin, Fettullah Gülen Cemaati ve dönem dönem MHP’yle yaşadığı gerilimlere işaret ederek, “İktidardaki farklı klikleri yok etmenin, teslim almanın bir yolu olarak bunu kullandı. O yüzden yeni rejimin inşasında yargı çok kritik bir rolde. Hakimlerin, savcıların belirlenmesi aşamasından itibaren siyasi iktidarın müdahalelerini görmek mümkün” diye belirtti.
‘Yargı aklama mekanizmasına döndü’
Yargı kararlarının sermayedarlar, mafyalar, kadın ve çocuk katilleri için bir “Aklama mekanizması”na dönüştüğüne dikkat çeken Cankurt, “Mesela Soma Davası’nda iş işverenlerin daha yüksek miktarlarda ceza alacağı bir Yargıtay kararının, üyeleri bir anda değiştirilerek düşük cezalara düşürülmesi önemli bir emsal. Yakın zamanda da yine kara para akladığı konusunda ciddi şüpheler olan kişilerin yargılamaları önce tutuklu sürerken sonra bir anda tam tersine dönecek şekilde sonuçlandı. Çok yakın zamandaki MHP içindeki çatışmayla alakalı başka bir yargılamada da gerçeğin sönümlendirilmeye çalışıldığını görüyoruz” diye ifade etti.
Savunmaya dönük saldırılar
Savunmaya dönük saldırılara da işaret eden Cankurt, avukatların yargının üçayağından biri olduğu belirterek, “Siyasal yargılamalardaki avukatlara yönelik müdahaleler, onların konuşmasını engelleyecek yasal düzenlemeler var. Aynı zamanda da avukatlar çoğunlukla mesleklerini yaptıkları için siyasetçiler tarafından baskı ve tehdit altında bırakılıyor. Bunun karşısında baroların temel görevi avukatların savunman pozisyonunu güçlendirmek olmalı” dedi.
Ankara Barosu’nun bugüne kadar sorunlara ılımlılık ve diyalog adı altında yok saydığını söyleyen Cankurt, baronun demokrasi ve insan hakları sorununa tali olarak baktığını ancak kendilerinin bu konuda güçlü mücadele eden bir baro yaratmayı amaçladığını ifade etti.
Cankurt, ÖÇAV’ın seçimlere katıldığı 2016 yılından itibaren içerisinde birçok farklı kimliğin yer aldığı ortaklaşmanın nedenini, “Özellikle savaş politikalarına, insan hakları ve demokrasi sorununa karşı bir duruş” olarak nitelendirdi.
ÖÇAV nasıl bir baro istiyor?
Cankurt, “ÖÇAV nasıl bir baro istiyor” sorusunu da şu sözlerle yanıtladı: “Bizim tahayyül ettiğimiz baro anlattığım tüm sorunlara karşı tavizsiz etkin bir mücadele verecek bir baro olmalı. İkinci meselemiz ise genç, yoksul ve işçi avukatların yaşadığı ciddi problemlerin üzerine giderek bu sorunun ortadan kaldırılmasını sağlamak. Şu anda bu avukatlar çok kötü koşullarda yaşıyorlar. Çoğu asgari ücret alıyor hatta bazen asgari ücret altında farklı iş tanımlarıyla çalışıyorlar. Bu avukatların acımasız piyasa koşullarında barodan hiçbir yardım gördüğünü söylemek mümkün değil” dedi.
Temel meselenin sınıf sorunu olduğuna dikkar çeken Cankurt, “Gerçekten inanılmaz kötü şartlarda ve koşullarda işçi avukatlar, yoksullaşırken ve bir pek çoğu da işsiz kalırken aynı zamanda da büyük ofislerin, büyük şirketlerin patron avukatlarının büyüdüğünü, koşullarının inanılmaz derecede iyileştiğini ve zenginleştiğini görüyoruz. Bu ayrımın farkına varmayan hiçbir grubun işçi ve genç avukatlar için gerçek bir çözüm önerisi ortaya koyması mümkün değil” ifadelerini kullandı.
ÖÇAV’ın logosundaki “Venüs Sembolü”ne atıfta bulunan Cankurt, mevcut aday gruplar arasında kadınlara dair gerçek politikalar üreten tek grup olduklarına vurgu yaptı
Listede farklı kimlikler yer aldı
“Mümkün olduğunca farklı alanlarda mücadele eden arkadaşlara yönetimde yer vermeye dikkat ettik” diyen Cankurt, listede görme engelli bir avukatın da yer aldığını belirterek, “Bunu yaparken de Ankara Barosu’nda görme engelli avukatların kütüphanesinin kapandığı bir baro gerçekliğine dikkat ederek, sözde değil gerçekten onların eşit bir katılım ve temsiliyetle engellerin sorunlarını yönetime taşıyabilecekleri ve onları temsil edebilecekleri bir kanal yaratmak istedik” dedi.
ANKARA