Cezaevi Sağlık Çalıştayı’nda bir araya gelen Uluslararası Delegasyon üyeleri, Kürtlerin Kürt kimliği nedeniyle cezaevinde olduğunu belirterek, tutsakların cezaevindeki temel haklarından yoksun bırakılarak bilinçli cezalandırıldığını ifade etti
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Sağlık Meclisi, cezaevlerindeki siyasi tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla 6 Ekim’de “Uluslararası Cezaevleri Sağlık Çalıştayı” düzenledi. Çalıştaya uluslararası heyetlerin yanı sıra, Asrın Hukuk Bürosu’ndan avukatlar, tutsak yakınları, hak savunucuları ve milletvekilleri katıldı. Çalıştaya katılan aileler, yakınlarının cezaevlerinde karşılaştığı hak ihlallerine dair heyetle detaylı bilgiler paylaştı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ndeki mutlak tecrit uygulamaları ise öne çıkan başlıklardan oldu.
İmralı’daki hak ihlalleri
Gün boyu süren çalıştayın sonunda ortak bildiri yayınlandı. Bildiride, Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerinin kötü tasarlanmış mimarisi, tutsakların nitelikli gıdaya erişimindeki sıkıntılar ve sağlık hizmetlerindeki ihlaller nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşandığı ve bu ihlallerin birçok tutsakta ölümcül hastalıklara yol açtığı ifade edildi. Ayrıca PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde insan haklarının ve yaşam hakkının sistematik olarak ihlal edildiği, bu uygulamaların dünya halklarının özgürlük hukukuna aykırı olduğu vurgulandı. Uluslararası dayanışmanın artırılması gerektiği mesajı, çalıştayın sonuç bildirgesinde öne çıkan çağrılardan biri olarak dikkat çekti.
Uluslararası Delegasyon’da yer alan Dr. Lorenzo D’Innocenzo, Dr. Lucrezia Vagnoni ve Dr. Anna Rita Sallustio, çalıştayda konuşulan başlıkları ve hak ihlallerini Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferdi Bayram’a değerlendirdi.
‘İnsan hakları ve temel haklar cezalandırılıyor’
Dr. Lorenzo D’Innocenzo, ailelerin kendilerine aktardıkları hak ihlallerini hatırlatan D’Innocenzo, “Hapishanelerde fiziki cezalandırmanın ötesinde, bilinçli bir cezalandırma durumu var. Sadece birey cezalandırılmıyor aynı zamanda insan hakları ve temel haklar da cezalandırılıyor. İnsan olarak ve hekim olarak herkesin sağlık haklarına erişebileceği bir dünya yaratma sorumluluğundayız” diye belirtti.
Tutsakların cezaevindeki temel haklarından yoksun bırakıldığının altını çizen D’Innocenzo, “İnsan sağlığını iyi besin, iyi su, iyi motivasyon, iyi havalandırma ve iklimlendirme (soğutma ve sıcaklatma) koşulları belirler. Tüm bu etkenler politik tutsakları cezalandırmak için bir araç olarak kullanılıyor. Bunlar politik stratejilerdir ancak bunlara karşı annelerin mücadelesi çok değerli. Mücadele ve kararlılıkları bu zorluklardan etkilenmiyor. İyi bir dünya ve iyi hapishane şartları için hepimize moral oluyorlar” dedi.
‘Sorumluluk almalıyız’
Dr. Lucrezia Vagnoni de Türkiye ve İtalya başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde tutsaklara dönük hak ihlallerinin olduğunu dile getirdi.
Tutsaklar üzerindeki baskıya karşı ortak mücadele çağrısında bulunan Vagnoni, “Her gün toplumun kıyısında yaşayanlar, göçmenler ve siyasi tutsaklar gibi, sistemin en savunmasız kesimleri karşısında yer alıyoruz. Onlar için sorumluluk almalıyız. Tutsakların kim olduğu ve neden orada bulundukları konusunda bireysel anlatıların ötesine geçerek, kolektif bir bilinç yaratmaya devam etmeliyiz” diye konuştu.
‘Tutsakların mücadelesine odaklanmak istiyoruz’
Dr. Anna Rita Sallustio ise tutsakların ve yakınların mücadelesini önemine değinerek, “Bu konuda çalışmak ve yakın gelecekte buna odaklanmak istiyoruz. İtalya’da iki büyük hapishane var, Rebibbia ve Regina Coeli, ayrıca özellikle göçmenler için Ponte Galleria’da CPR adında bir hapishane var. Bu yerlerde, bu ay içinde, tüm yıl boyunca, mahkumlardan ve siyasi olarak bize yakın olan birçok gruptan, siyasi gruptan çok sayıda isyan ve mücadele vardı. Onları destekliyorlar ve sağlık ve marjinalleştirilmiş insanların genel durumu ile ilgili olarak sesimizi ve gerçekliğimizi yayıyorlar” dedi.
‘Kürt oldukları için hapisteler’
İtalya’nın Torino kentinde bulunan Centri di Permanenza per il Rimpatrio (CPR) göçmenlerin tutulduğu cezaevini örnek veren Sallustio, Türkiye cezaevlerinde yaşanan sorunlarla aynı olduğunu belirterek, Kürtlerin Kürt olmalarından kaynaklı cezaevinde olduklarını belirtti.
Sallustio, “Bizim için de sesimizi duyurmak çok önemli ve ayrıca CPR özel bir durum, çünkü içerideki insanlar sadece belgeleri olmadığı için oradalar. Bu durum Kürtler için de geçerli, çünkü Kürtler sadece Kürt oldukları için hapisteler. İtalya’da da göçmenler için aynı şey geçerli, bağlam farklı ama benzer bir durum söz konusu. Türkiye’deki cezaevleri ile İtalya’daki cezaevleri arasında pek çok benzer unsur gördüm ve dinledim” diye konuştu.
Cinsiyetçi muamele
Cezaevlerinde ataerkil bir sistemin olduğunu vurgulayan Sallustio, kadınlar için cezaevleri şartlarının daha da zor olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bence hapishanedeki durumun kadınlar için daha kötü olması mümkün. Çünkü toplumda olduğu gibi ırk, cinsiyet, sınıf gibi baskı alanları var. Bu durumda, kadınlar için çok fazla sorun var, çünkü çok özel olan jinekolojik sorunlar var ve hapishanede bunu karşılamaları çok daha zor. Ayrıca, bazen çocuklu kadınlar oluyor ve hem hapishanede çocuklarla kalmak hem de bir çocuğu dışarıda bırakmak çok zor. Ayrıca genel olarak hapishanelerde çok fazla ataerkil talimatlar/yönelimler olduğunu düşünüyorum. Hapishanede olduğu gibi toplumda da cinsiyetçi bir muamele olduğunu düşünüyorum.”
İSTANBUL