Antropolog-sosyolog Felix Padel, ‘Dünyanın büyük bir kesimi tarafından büyük saygı gören biri tecrit altında. Öcalan barışa giden yolları gösterdi ve barış için, demokrasi için, demokratik uygarlığı savunan müzakereler yaptı’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de startı verilen uluslararası komplo 26 yılında. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde mutlak tecrit altında tutulan Öcalan’dan 43 aydır haber alınamıyor. Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılarak fizik özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorunun demokratik yollarla çözülmesi talebiyle başlatılan “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyası ise devam ediyor.
Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması için 2020’de Türkiye’ye gelen “Uluslararası Barış Heyeti” delegasyonunda yer alan sosyolog ve antropolog Felix Padel, Öcalan’ın fikirlerinin kendisine ilham verdiğini belirtti. Mezopotamya Ajansı’ndan Hivda Çelebi’ye konuşan Padel, Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için birçok yürüttüğünü kaydederek, düşüncesinin ve kitaplarının sadece kendisini değil, çok sayıda sosyal bilimciyi de etkilediğini vurguladı. Padel, “Pek çok sosyal bilimci ondan çok etkilendi. Siyasi anlayışa sahip insanlar için demokratik uygarlık ve tabiî ki demokratik konfederalizm fikri büyük bir ilham kaynağı olmuştur” ifadelerini kullandı.
Öcalan’ın “demokratik uygarlık ve demokratik konfederalizm” kavramını geliştirdiği eserlerini okuduğunu dile getiren Padel, “Öcalan’ın eserleri Ekvador ve dünyanın birçok ülkesinde okunuyor ve bulunuyor” diye ekledi.
‘Çalışmaları inanılmaz derecede önemli’
Öcalan’ın jineoloji alanındaki çalışmalarına değinen Padel, “Bana göre Öcalan’ın çok net bir şekilde ortaya koyduğu anlayışlardan biridir. Dünyadaki en büyük ezilen grubun kadınlar olduğu doğrudur. Öcalan, farklı türlerdeki kapitalist hegemonyayla yüzleşirken; aynı zamanda ataerkillikle de yüzleşmek için çok net bir yol haritası verdi. ‘Jin jiyan azadî’nin fikirlerinden biri de şu: Öcalan kadınların nesneleştirilmesine bakıyor, ben de yerli halkların nesneleştirilmesine antropoloji üzerinden pek çok farklı şey üzerinden bakıyorum. Yani özne nesne hiyerarşisinin yıkılması… Buna benzer bir şey yok. Öcalan’ın çalışmalarının inanılmaz derecede önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
‘Komplonun nedeni Öcalan’ın sistemi’
Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun nedeninin Öcalan’ın yarattığı sistem ve düşünceleri olduğunun altını çizen Padel, “İstihbarat örgütlerinin her zaman komplolarla çalıştığını düşünüyorum. Yunanistan, Kenya, İsrail, Türkiye ve neredeyse kesin olarak İngiltere ve Amerika’nın istihbarat teşkilatları arasında bir koordinasyon söz konusuydu. Çünkü Öcalan’ın tüm sistemi, kapitalizmi sorgulamak, aynı zamanda ulus devleti ve 19’uncu Yüzyıl’da genel hale gelen bu yapay yapının hegemonyasını sorgulamak üzerinedir. Öcalan’ın soruları, olayları organize eden kapitalist elit için fazla radikal ve bu yüzden komployu koordine ettiler” şeklinde konuştu.
‘Yol bulmaya çalışmanın sembolüdür’
Bir kaç yıl önce Türkiye’ye gelerek Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit sistemi hakkında bilgi aldığını söyleyen Padel, tecridi “insanlık dışı bir durum” olarak değerlendirdi. Padel, “Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit, tüm uluslararası ve ulusal hukuka aykırı. Ailesiyle görüştürülmüyor. Hayatta olduğuna dair tek bir kanıt yok. Dünyanın büyük bir kesimi tarafından büyük saygı gören biri tecrit altında. Öcalan barışa giden yolları gösterdi ve barış için, demokrasi için, demokratik uygarlığı savunan müzakereler yaptı. Öcalan bir bakıma, içinden çıkılmaz çatışmalar ve zorluklar karşısında bir yol bulmaya çalışmanın sembolüdür” diye belirtti.
‘Uluslararası sessizlik şok edici’
Öcalan’a yönelik tecrit karşısında sessizliğine değinen Padel, “Uluslararası hukuk ve yerel yasaların ihlali konusunda uluslararası sessizlik gerçekten şok edici. Özellikle medyanın sessizliği de aynı derecede şok edici. Bakın ben özellikle Kürt halkının karşı karşıya olduğu zorluğu görüyorum. Çünkü Kürtler, Ortadoğu’nun tam kalbindeler. Bir bakıma, dünya tarihinin kalbinde olduklarını söyleyebilirim. Dolayısıyla Öcalan’ın serbest bırakılması son derece önemli bir konu” diye kaydetti.
“NATO, Ukrayna konusunda çok güçlü ama Kürdistan ve Kuzey Suriye ile Kuzey Irak’ın işgali konusunda hiçbir şey söylemiyor” diyen Padel, bu durumun da dünyayı yöneten güçlerin mafya yapısını gösterdiğini dile getirerek, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin diğer tutsaklara da sirayet ettiğinin altını çizdi.
‘Uluslararası baskının bir şeyler yapabileceğini gösteriyor’
Padel, 2006 yılında gizli belgeleri yayımlayarak şeffaflık sağlamayı amaçlayan Wikileaks’in kurucusu Julian Assange’ın tutuklanması ve tutukluluğunun son bulmasıyla Öcalan’ın durumunu kıyaslayarak, şöyle devam etti:
“Hepimiz Julian Assange’ın sesini bir daha asla özgür duyamayacağımızı düşünüyorduk, ama o özgürlüğüne kavuştu. Birkaç gün önce Avrupa Konseyi’nde bir konuşma yaptı. Ve o kadar güzel konuştu ki, yıllarca süren tecritten sonra, bu umudun mümkün olduğunu, umut etmemiz gerektiğini, uluslararası baskının bir şeyler başarabileceğini gösteriyor. Çünkü başlangıçta da söylediğim gibi; sadece o ya da sadece Öcalan değil, dünya üzerindeki iyi niyetli binlerce insan hapiste. Yakın zamanda Hindistan’daki bazı arkadaşlarım hapisteydi ve bu değişmesi gereken bir şey. Öcalan sadece Kürtler için değil, çoğumuz için bir sembol.”
‘Türkiye’de kadim medeniyetten bahsemezsin’
Padel antik tarih üzerine de çalışmalar yaptığını ve Kürtleri dünyanın en önemli yerli halklarından biri olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Türkiye’de de neredeyse Hindistan’da olduğu gibi, Hindistan’daki kadim medeniyetten bahsedemezsiniz ve Türkiye’de de benzer şekilde Kürtlerin yerli olduğundan bahsedemezsiniz. Bu arkeolojik olarak açık bir şey. Yerli halkları tanımlayan şeylerden biri sadece antik tarih değil, toprağa kök salmış olmaları, toprakta kök salmış kimlikleridir. Ve tabii ki bu Öcalan’ın ekolojik vizyonuyla, Murray Bookchin’in özgürlük ekolojisinden nasıl etkilendiğiyle ve çok güçlü olan topluluk duygusuyla bağlantılı.”
‘Kürtler dört devlete karşı direniyor’
Kürtlerin tarihine değinen Padel, şöyle devam etti:
“Her ne kadar Kürt toplumu 100 yıl önce ataerkil bir yapıya sahip olsa da topluluk duygusu vardı. Ve hepsinden önemlisi; ortak olan şey Filistinliler de dahil olmak üzere her yerde yerli halkların soykırımla karşı karşıya kalmış olmaları. Kürtler de dilleri, kültürleri, dansları, etnik kimlikleri ya da adına ne derseniz deyin bastırıldığında; kültürel soykırımla karşı karşıya kaldılar. Ama aynı zamanda ekolojik soykırımla da karşı karşıya kaldılar. Suriye’nin kuzeyinde, Irak’ta ve diğer yerlerde insanların karşı karşıya kaldığı şey de bu. Özellikle Latin Amerika’daki pek çok yerli halkın Kürtlerle dayanışma içinde olduğunun bilincinde olduğunu biliyorum ve yerli olarak tanımlasak da tanımlamasak da hepimizin bu dayanışmayı hissetmeye ihtiyacı var. Öcalan, Kürt kelimesinin kökeninin Sümerce bir kelime olan ‘Kurti’ dağ halkı olduğunu söylüyor. Ve bir bakıma; Sümerler zamanında bir devlete entegre olmaya direniyorlardı ve şimdi de onlara özerklik bile vermeyen dört devlete karşı direniyorlar. Bu yüzden bu yerli meselesinin büyük bir önemi olduğunu hissediyorum.”
‘Kürtleri dahil etmeden barış gelmez’
BM’nin, Avrupa Konseyi’nin ve insan hakları alanınca çalışma yürüten kurumların görevini yapmadığını söyleyen Padel, şunları kaydetti:
“Türkiye; NATO’nun kilit bir üyesi. Ama o zaman Ukrayna’yı destekliyor gibi ya da NATO’nun özgürlüğü savunuyormuş gibi yapmaya çalıştığı başka bir savaşı ya da sorunu destekleyen herkese nasıl bir sinyal gönderiyorsunuz? Bu bariz bir çelişki. Öte yandan, Almanya’daki Uzun Yürüyüş’ün Strazburg’daki nöbetin ve insanların dünyanın dört bir yandaki açıklamaları hatırlatmak istiyorum. Ayrıca Julian Assange’ı vurgulayarak bitirmek istiyorum; o özgür kaldı. Şunu söylemek istiyorum, bu türden uluslararası baskının tüm önemli insanlarla buluştuğunu, insanları tek tek etkilediğini gösteriyor. Bunun çok önemli olduğunu hissediyorum. Sayın Öcalan’ın gündemde tutulması ve durumu öne çıkarılarak bu başarılabilir. Şunu da söylemek gerek; Kürt halkının geliştirdiği demokratik yapıları sürece dahil etmeden Ortadoğu’da barışı sağlamak mümkün değildir.”
HABER MERKEZİ