En başta da belirttiğim gibi, arasında tam 4.5 yıl olan her iki mektubumu karşılaştırdığımızda aynı tabloyla karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor. Bizim buralarda yeni bir şey yok, anlayacağınız. Gerçi televizyon ve gazetelere yansıyan dışarıdaki olayları görüp, duyunca, insan buradaki kendi sorunlarını unutuyor
İçeriden / Hüseyin Aykol
Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Cihan Alkan, 26 Eylül 2024 tarihli faks mesajında şöyle diyor: “Müjdeli kartınızı aldım. 4.5 yıl önce yazdığım mektubun sonunda size ulaşmasına sevindim! Zamanında ‘sakıncalı’ bulunmuş bir mektuptu o. Bilinen safhalardan geçtikten sonra, Anayasa Mahkemesi’nin ‘hak ihlali’ kararı vermesinin sonucunda ‘sakıncalı’ olmaktan çıktı, çok şükür. İşin garip bir yanı da şu: O mektupta yazdığım meseleler, halen olduğu yerde duruyor. Üstüne eklenebilecek sorunlar da hiç eksik olmuyor. Yani mektubum eski olsa da içeriği büyük oranda güncelliğini koruyor.
On dört arkadaş aynı koğuşta kalıyoruz. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olan Emrecan Demir ile Kenan Ferhanoğlu ise tekli hücrelerde kalıyorlar. Birlikte kaldığımız arkadaşlar çoğunlukla yaşlı, hasta ve sakat arkadaşlar. Otuzlu yaşlardakilere genç diyoruz. Yazık ki, onlar da yakın zamanlarda yapılan tahlillerin sonucunda Tip-2 şeker hastası çıktılar. Bir nevi revir koğuşu bizimkisi. Yıllardır aynı arkadaşlarla beraberiz. Ayda iki kez spor sahasına çıkmanın dışında, herhangi bir kurs, kültürel ve sanatsal etkinlikten yararlanamıyoruz. Bu yönlü taleplerimiz ‘güvenlik’ gerekçesiyle hep reddedildi. Son talebimize yanıt bile verilmedi.
Şartla salıverilme süresi üç yıldır dolmuş olan Mehmet Paksoy arkadaş hep aynı gerekçelerle tutulmaya devam ediliyor. ‘İyi halli’ olmadığına hükmedilerek tüm cezasını yattıktan sonra tahliye edilen İshak Yılmaz adlı arkadaşımız, buradan çıktığından beri, dışarıda kanser hastalığıyla mücadele ediyor. Meğer hastalığa son zamanlarında yakalanmış. Kadir Kurnaz arkadaş, aylardır ‘kırık’ şüphesi olan ayak parmağı üzerinde yürüyor. Ağız içi aramayı kabul etmediği için hastaneye götürülmediği gibi, bir de ‘aramaya karşı çıktığı’ gerekçesiyle kendisine bir ay ziyaret yasağı verildi.
En başta da belirttiğim gibi, arasında tam 4.5 yıl olan her iki mektubumu karşılaştırdığımızda aynı tabloyla karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor. Bizim buralarda yeni bir şey yok, anlayacağınız. Gerçi televizyon ve gazetelere yansıyan dışarıdaki olayları görüp, duyunca, insan buradaki kendi sorunlarını unutuyor. Küçük kız çocuklarına, bebeklere, kadınlara yapılanları; yaşanan açlık, yoksulluk ve sefaleti, yakılıp yıkılan ormanları, koca kentleri, kuşatılmışları görünce, üzerine taş bile yağdırılsa hapisteki insan dayanmalı diyoruz. Her şeye rağmen dayanıyoruz, dayanacağız…”
* * *
Sincan 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan İsmet Karak, İnsan Hakları Derneği’ne gönderdiği 9 Eylül 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bulunduğumuz zindanda karşı karşıya olduğumuz keyfi, hukuk dışı kimi uygulamaları ve temel haklarımızın elimizden alınmasına karşı siz ve sizin gibi duyarlı kurum ve kuruluşlar ile duyarlı yazar ve gazetelere iletmek, bilgilendirip duyarlığın artırılması ve karşı karşıya olduğumuz hukuksuzlukla ilgili olarak kimi mercilerde girişimlerde bulunmalarını istemiyle yazdığım mektubuma cezaevi idaresince el konuldu ve gönderilmedi.
Postaya gelen zamlarla son zamanlarda normal bir mektup 29 lira, taahhütlü bir mektup 81 lira, faks ise 90 lira olmuş. Durum böyle iken mektuplarımızı ailelerimizle sosyal medya üzerinden sizlere ve sizin gibi duyarlı kesimlere iletmek istedik. Ancak idare mektuplarımıza keyfi gerekçelerle el koymaktadır.
Zindandaki uygulamaları anlatmak istiyorum. Ancak bu mektuba da el konulma ihtimalini göz önüne alarak yazıyorum. Durumun ne kadar ciddi olduğunu sizler tahmin edebiliyorsunuzdur.
Gönderdiğim el koyma kararında da göreceksiniz ki, mektupta değindiğim hiçbir sorun gerçekdışı değil, tam tersi hakikatin ta kendisidir. Kürt düşmanlığı bunların ruhuna o kadar işlemiş ki, bulunduğumuz zindanı kendi bakış açımızla tarif etmemizi dahi kabullenemiyorlar; el koyma gerekçelerinde ilk madde olarak yazıyorlar.
Size ve diğer kurumlara burada yaşanan hak ihlallerini içeren mektupları yazmaya devam edeceğiz. Bu konu üzerinde duracağınıza olan inancımla, şimdiden teşekkürlerimizi iletiyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.”
* * *
TEŞEKKÜR: Halen Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Hüseyin Güçlü’nün Murad Yildeniz ile birlikte yazdığı “Newaye Berxwedanê Zarokên Mala Hecî Emer” isimli Kürtçe kitap bana ulaştı. Bin sayfayı aşan bu dev eseri kaleme alan arkadaşlarımızı kutlarken; iki ciltlik bu kitabı yayınladığı için Aryen Yayınları’na da teşekkürler…
MEKTUBU GELENLER:
Cihan Alkan – Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi
Hüseyin Güçlü – Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi