Netanyahu katliamları ‘Yeni Düzen’ mottosuyla yapıyor. Egemenler kendi karanlık düzenleri peşinde koşarken Ortadoğu’da yeni saflaşmalar içinde yeni haritalar kaçınılmazlaşıyor. Ayakta durabilenler yeni dönemde söz sahibi olacak
Mehmet Ali Çelebi
Netanyahu yönetimi, sivilleri düşünmeden Beyrut’ta bombardıman yaptı. İsrail ordusu Gazze’de Hamas kol-kanadını kaldıramaz hale gelince Lübnan Hizbullahı’na odaklandı ve 27 Eylül 2024 Cuma akşama doğru F-35 savaş uçaklarıyla Lübnan’ın başkenti Beyrut’un Dahiye bölgesindeki Haret Hreik semtinde altı binayı yerle bir etti. Binaların altındaki Hizbullah Merkez Karargahı’nı yok eden ve katliama neden olan operasyona “Yeni Düzen” adı verildi. Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, Güney Saha Komutanı Ali Karaki, Füze Birliği Komutanı Muhammad Ali İsmail, İstihbarat Sorumlusu Hasan Halil Yasin ve hipersonik-balistik füze tedarikçisi İran Devrim Muhafızları Acil Müdahale Komutan Yardımcısı Tuğgerenal Abbas Nilforuşan dahil çok sayıda komutan ve apartmanlardaki onlarca sivil hayatını kaybetti.
Tufayli, Musevi ve Nasrallah
Şii Amal (Afvaj Al-Mukavmat al Lubnaniyya-Lübnan Direniş Tugayları) hareketini İsrail’e karşı istenilen seviyede manevra yapmamakla eleştiren bir grup, İran’da 1979’da iktidar olan molla rejiminin, rejim ihracı ve Şii direniş ekseni oluşturma stratejisinin ayağı olarak 1985’te Hizbullah’ı resmen ilan eder.
Sovyetler Birliği ve İran’daki molla rejiminden destek alan Hizbullah, 1989’da Suudi kentinde yapılan Taif Anlaşması’yla sona eren iç savaş sırasında zaman zaman Amal ile de çatışır.
Hizbullah’ta 2024’e kadar üç isim genel sekreter koltuğuna oturdu: Subhi Tufayli, Abbas Musevi ve Hasan Nasrallah.
Hizbullah kurucularından ve ilk Genel Sekreter General Subhi Tufayli, İran yönetimiyle kritik konularda anlaşmazlığa düşer. Askeri mücadele yanında seçimlere katılarak siyasi mücadele konusunda, otonom olma konusunda anlaşmazlıklar yaşanır. Farsi kimlik yoğunluğu yerine yerel Lübnan kimliğini öne çıkarmayı savunur ve 1991’de ihraç edilir. Subhi Tufayli, videolarla Hizbullah kadrolarına eleştirilerde bulunur. Subhi Tufayli, son dönem açıklamalarında da Hizbullah’ın İran’dan gelen talimatla Suriye’ye savaşçı gönderdiğini, Baas rejimi ve Rusya’nın yanında savaşmaktan vazgeçmesi gerektiğini söylüyordu.
Subhi Tufayli, 17-18 Eylül 2024’teki çağrı cihazları ve telsizlerin patlatılması sonrası yayınladığı videoda da, sorumlunun İran Dini Lideri Hamaney olduğunu, olanların yolsuzluğa batmış İran’ın başarısızlığı olduğunu, Hamaney ve Nasrallah liderliğinden hesap sorulması gerektiğini söylüyordu.
Hizbullah kurucularından ve ikinci Genel Sekreter Abbas Musevi, 1983 Beyrut’taki ABD ve Fransız askerlerine saldırıdan sorumlu tutuluyordu. Abbas Musevi, Şubat 1992’de Güney Lübnan’da Nebatiye’de İsrail saldırısında hayatını kaybediyor. Hasan Nasrallah 16 Şubat 1992’de Genel sekreter oluyor.
Beyrut’un Şarşabuk bölgesinde 1960’da sebze-meyve satan yoksul ailenin çocuğu olarak doğan Nasrallah, Irak’ın Necef İran’ın Kum kentinde eğitim alıyor. Nasrallah önce Amal’a (Afvaj Al-Mukavmat al Lubnaniyya-Lübnan Direniş Tugayları) katılıyor. Bekaa Vadisi’ne askeri eğitim alan Nasrallah, hem soğuk savaş dönemi dengeleri arasında hem soğuk savaş sonrası NATO-ABD’nin konsolide jeopolitik düzleminde ayakta kalmayı başarmış, 32 yıldır Hizbullah’ın başındaydı.
Hamas Lideri İsmail Haniye için yas ilan edip bayrakları yarıya indirten Erdoğan, Şii olan Nasrallah için yas ilan etmedi. Yazılı açıklamasında da bir kez bile Nasrallah adını kullanmadı, genel olarak İsrail’in hedefinde Lübnan ve Lübnan halkı olduğundan söz etti. TSK’nin maaş ve silah verip Suriye kentlerinde ortak üs kurduğu SMO grupları Azez ve İdlib’de lokma dağıtarak, davul çalarak, camilerden tekbir getirerek kutlamalar yaptı. Nasrallah için Lübnan 3 günlük, İran, 5 günlük, Irak 3 gün yas ilan etti.
Kanlı Eylül’de diğer saldırlar; İsrail 17-18 Eylül 2024’deki Lübnan ve Suriye’deki 5 bin kadar çağrı cihazı ve telsizin patlatılmasıydı.
Fuad Şükür’ün yerine geçen İbrahim Akil (ABD 1983’te askerlerine saldırılardan sorumlu tutup hakkında arama çıkarmıştı), Merkezi Eğitim Birimi sorumlusu Ahmed Vehbi 20 Eylül 2024’te Beyrut-Dahiye’de; 24 Eylül günü füze sistemi sorumlusu İbrahim Muhammed Kubeysi, Dahiye’de; 28 Eylül günü Hizbullah Güvenlik Birimi komutanı, Hizbullah Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Nebil Kavuk Dahiye’de öldürüldü.
Hizbullah’ın Genelkurmay başkanı seviyesindeki İmad Muğniye 2008’de Şam’da, yerine geçen Mustafa Bedreddin 2016’da Şam’da öldürülmüştü. Bedreddin’in yerine geçen Fuad Şükür 30 Temmuz 2024’te Beyrut-Dahiye’de öldürülmüş, eylülde saldırılar en üst organa ulaşmıştı.
İsrail, 29 Eylül 2024 günü Beyrut’un Sünni Müslüman nüfusun ağırlıkta Kola Mahallesinde bir apartmanı vurdu ve Marksist hareket Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FHKC), üç lideri Muhammed Abdul Al, Emad Aoda ve Abdurrahman Abdullah öldürüldü. 2006 savaşında Beyrut havadan vurulmuştu. Bu son saldırıyla İsrail 2006 savaşından beri ilk kez Beyrut’ta Dahiye dışındaki bir semti vurmuş oldu. Hamas’ın Lübnan’daki lideri Fetih Şerif Ebu El-Emin de El-Bass Kampı’ndaki evine düzenlenen saldırıda eşi, oğlu ve geliniyle birlikte öldü. Eylül saldırılarında onlarca sivil hayatını kaybetti, binlerce kişi mültecileşti.
Hamas Lideri Haniye’yi Tahran’da yatak odasında bulup vuracak (31 Temmuz 2024) kadar İran istihbarat şemsiyesi altına sızan, Hizbullah Merkez Karargahı’nı vuracak kadar Hizbullah ve Lübnan istihbarat çemberine kadar sızan İsrail’in son dönem saldırıları hatırlandığında dehşetin, trajedinin boyutları daha net görülebilir. İsrail’in sadece teknik değil, yerden, anlık istihbaratçı desteği alacak durumda olmasının bir nedeni cihadist grupların Türkiye-Suudi Arabistan-BAE desteğiyle Lübnan’ın komşusu Suriye’yi altüst etmesiydi.
İran Hizbullah’ı ateşe attı
İran, İsrail Arap ülkeleriyle İbrahim Anlaşmaları yapınca telaşa kapılmıştı, Hamas da Filistin davasının külleneceği endişesindeydi. En büyük silah destekçisi İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dini Lider Ali Hamaney teşvik edince Hamas, 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı başlatmıştı. Ancak İsrail yoğun ABD-NATO desteği alnınca, Türkiye de Azerbaycan hattında, Zengezur Koridoru’nda, Irak sahasında kendisine zorluklar çıkaran İran’a karşı NATO balyozu gibi aportta beklemeye geçince İran doğrudan sahaya inemedi. İran, Haması’ı barut fıçılarının arasına sürmüş oldu. Reisi ve Hamaney ikilisi birşeyler yapıyor görünmek için Hizbullah’ı da savaşa neden olmayacak ölçekte roketler atmaya teşvik etti.
İsrail 2000 yılında Güney Lübnan’dan çekilince, 2006 savaşında Güney Lübnan’da ağır darbe alıp çekilince, 2006’da suikast girişiminden kurtulunca Hasan Nasrallah ve Hizbullah’ın popülaritesi artmıştı. Suriye iç savaşına dahil olunca Nasrallah ve örgütü prestiji kaybetmişti.
2006’da Suriye ayaktaydı ve İran-Suriye hattından ciddi silah ve lojistik akıyordu. İç savaş nedeniyle Suriye, İsrail’e karşı bir şey yapamaz duruma gelmişti. Beşar Esad yönetimi iç savaş başladığında Hamas’ın, mezhepçi ideolojisini öne çıkarıp Türkiye-Suudi-Katar ekseni için Şam’ı terk ettiğini de not etmiş durumdaydı. İran’ın kontrollü roket atma isteğini kabul etti, çünkü Gazze’de savaş başlayınca büyük dalgalanma ortaya çıkmıştı İslam dünyasında. Nasrallah da bundan yararlanmayı, İslam dünyasındaki prestiji yeniden artırmayı hedeflemişti.
Nasrallah, Lübnan içinde de farklı odakların desteğini, antipatisini kazanmıştı. Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerindeki rezervleri eleştiriliyordu, cumhurbaşkanının 2022’den beri seçilmemesinin sorumlusu olarak gösteriliyordu. Beyrut Limanı’nda yıllarca tutulan amonyum nitratın 2020’de patlayıp büyük yıkıma yol açmasından sorumlu tutulduğu için de Hizbullah yıpranmıştı. Hizbullah, molla rejiminin klasik dış düşman hedefi koyarak Lübnan içinde de itibar toparlamak istiyordu. İran, Gazze sonrası sıranın Güney Lübnan’a yani Hizbullah’a geleceği noktasında da Nasrallah’ı ikna edince Hamas-Gazze’ye angaje oldular. İsrail 2006 Savaşı sonrası başlattığı ve 2011’de devreye aldığı Demir Kubbe sistemi ile roketleri boşa çıkarıyordu.
İsrail, Hizbullah’a ağır darbeler vurdu, ancak İran hareketsiz kaldı. Netanyahu’nun gözünü karartmış İran’a savaş açma bahanesi aradığı kanaatine varınca Tahran frene bastı. Sonuçta İran, Hizbullah’ı da bir nevi ateşe atmış oldu.
Türkiye gibi ülkeler de kışkırtıcı açıklamalar yapıp, İsrail’e karşı İran, Hizbullah, Yemen Husilerinin harekete geçmesini sağlamaya çalışıyordu. Husiler ve Hizbullah İsrail’e roket attığında ellerini ovuşturan AKP yönetiminin; Suudi Arabistan, Mısır, BAE, ABD, İngiltere gibi ülkelerin Şii Husi gücünü yok etmek için 2015’te Yemen’i işgal etmesine destek verdiğini hatırlayalım.
Örgütlerin, ülkelerin birbiriyle ittifaklar kurması, destekler alması olağandır, ancak Hizbullah’ın en büyük hatası otonom kalmak yerine İran’la organik ilişki içinde hareket etmesi olmuştur.
1980’de İran-Irak Savaşı’nda beri cephede olan, 1998’de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani; Hasan Nasrallah ve İmad Muğniye ile birlikte Hizbullah’ın balistik füze, hipersonik füze, dron teknolojisi, kamyonların geçtiği yeraltı silah depoları ve tünellerin oluşturulmasında rol almıştı. Süleymani 2006 Lübnan Savaşı’nı İmad Muğniye ile birlikte yönetmişti. Hamas’ın da serpilmesinde, füze ve dron teknolojisi edinmesinde, ağır silah sistemleri tedarikinde Süleymani önemli rol oynamıştı. Ardından Suriye-Lübnan örgütleriyle bağlantı görevini Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi ile Muhammed Hadi Hacı Rehimi almıştı. Onlar da 1 Nisan 2024’te Şam’daki İran konsolosluğu bombalanınca ölmüş, İran Devrim Muhafızları Acil Müdahale Komutan Yardımcısı Tuğgerenal Abbas Nilforuşan devralmıştı. Hizbullah’a dağıtılan cihazlardan biri İran’ın Beyrut büyükelçisinin elinde patlamıştı. Nilforuşan, Nasrallah ile birlikte ölmüştü.
Lübnan ordusu ve partiler
Bursa büyüklüğünde ve 6 milyon kadar nüfusu olan Lübnan ne durumda? Saha avantajı, Gazze’de de Lübnan hattında da Suriye hattında da İsrail’e geçmiş durumda. İsrail uçakları Beyrut hava sahasını eleğe çevirirken gözler Lübnan hükümeti ve Lübnan Ordusu’ndaydı. Ancak Lübnan’ın siyasi ve ekonomik kriz ordunun savaşa dahil olmasına ket vurdu. İç savaşı bitiren 1989 Taif Anlaşması gereği cumhurbaşkanı Hristiyan, Başbakan Sünni, Meclis Başkanı Şii oluyordu. Özgür Yurtsever Hareketi Lideri Michel Aoun 2022’ye kadar Hizbullah desteğiyle cumhurbaşkanıydı. Ondan sonra defalarca oylama yapılmış, yeni cumhurbaşkanı seçilememişti.
Saad Hariri’nin Müstakbel Hareketi, Şubat 2005’te eski başbakanlardan Refik Hariri’nin suikast sonucu öldürülmesinden Hizbullahı sorumlu tutuyordu. İki Hizbullah üyesi ömür boyu hapis almıştı. Dürzi İlerici Sosyalist Partisi lideri Velid Canbolat, Hizbullah’a İsrail’le savaştan kaçınması için çağrılar yapıyordu. Maruni Ketaib Partisi Lideri Samy Cemayel, Suriyeli mültecilerin sorumlusunun Hizbullah olduğunu söylüyor, cumhurbaşkanlığı seçimlerini manipüle edip, cumhurbaşkanlığı seçimlerini gasp etmekle suçluyordu. Lübnan Kuvvetleri Partisi Başkanı Semir Caca, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını isteyenlerdendi. Yani Arap ülkeleri de bu partiler de seyirci kalacak.
Umman-Suudi-İsrail Koridoru
Bundan sonra neler yaşanabilir? İletişim sitemi ve askeri yeteneği yok edilmiş durumda Hizbullah’ın. Güven bunalımı da bundan sonra yıpratıcı olur, yeni yönetim bulanık suda tasfiye çalkantıları içinde kalır. Netanyahu yönetimi Suriye’ye “gel gel” diyecek ve Golan’ın tamamını ele geçirmek adına bahane oluşturacak bir saldırı bekleyecek. İran’dan da bekleyecek. İran, savaş kararı veremeyecek durumda. Netanhayu 27 Eylül’de BM 79. Genel Kurulu’na hitap ederken de mesajını verdi. İran saldırırsa vuracaklarını kaydediyordu. İran karar alıcıları, iç halklarıyla barışamadığı için savaşın ülkeyi parçalayacağını gördü ve bu nedenle mevcut “Direniş Ekseni” politikasında büzüşme yaşayacaktır.
İsrail, Hizbullah’ı Litani Nehri’nin kuzeyine atmak, kuzey İsrail’den göç edenlerin evlerine dönmesini sağlamak istiyordu. Hizbullah’ın elinde uzun menzilli roketler olsa da sınırdan uzak Hizbullah’ın küçük gerilla birlikleriyle kentlerine sızmasını engellemek istiyordu. İsrail, bunu, ABD, AB, Suudi Arabistan, BAE, Katar gibi ülkelerin talep ettiği 21 günlük ateşkes ve müzakereyle yaptırmaya çalışacaktır. Yani karadan girmeden önce Litani’nin kuzeyine çekmeyi kabul ettirmeye çalışacaktır. Kara savaşının riskli oluğunu İsrail de biliyor. Çünkü kara savaşına, Suriye’deki şehir savaşında pişen Hizbullah savaşçıları gelecek. Gazze, Yalova’nın yarısı kadar bir şehirdi. Güney Lübnan başka. İsrail hem kentlerdeki hem kırsal alandaki tünellerle baş edebilmek zor.
İsrail ve Lübnan 27 Ekim 2022’de Deniz Yetki Alanları anlaşması imzalamıştı, Netanyahu, Doğu Akdeniz gazı ve planlanan enerji koridorları masadayken güçlü bir Hizbullah’ın bu denklemde söz sahibi olmasını istemiyor.
Yemen’de Husi Ensarullah hareketinin Kızıldeniz-Süveyş denizyolundaki gemileri vurup tedarik zincirini darbelemesinden de yararlanarak İsrail, Asya’dan gelecek gemilerin yükünü Umman ve Suudi Arabistan üzerinden bir demiryoluyla İsrail ve Akdeniz’e bağlaması gibi bir koridor projesi ortaya koyarsa şaşırtıcı olmaz. Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz kıyısında İsrail’e yakın on milyonlarca dolar harcadığı teknoloji kentleri NEOM’u kapsayan kentlerden bir ucu Eilat Limanı’na bir ucu Gazze ve Hayfa Limanı’na ulaşacak bir demiryolu hattı.
SMO ve F-35
Türkiye-SMO, Suriye’yi yaralamasaydı İsrail Lübnan’da bu kadar pervasız olamazdı. AKP’nin İsrail’e tepkileri samimi bulunmuyor. Roboski’nin, Sur-Cizre-Nusaybin’in, Zaxo-Perex’in acıları hala taze. YNK Başkanı Bafil Talabani dahi suikastla tehdit edildi. Karar gazetesi, İsrail’le ticaretin üçüncü ülkeler üzerinden sürdüğünü belgelerle açıklamıştı. AKP-MHP yönetimi, dramatik tablonun ülkeler üzerinde yarattığı etkiden yararlanmak için Suriye dosyasını revize etmek zorunda kalacak. Bir an önce Beşar Esad ile yüz yüze görüşmek, benzer operasyonları Kürtlere karşı yapabilmek için bazı Suriye Milli Ordusu gruplarını satarsa şaşırtıcı olmaz. Bu da yeni semptomlar ve SMO iç savaşı demek olacaktır. Bundan Suriye’deki TSK üslerinin ve askerlerin de etkilenmeyeceği düşünülemez. AKP, Rusya’nın İsrail’e karşı Suriye’de bir şey yapamamasının da şaşkınlığını yaşadı. ABD’ye Türkiye’yi yeniden F-35 uçakları havuzuna dahil etmesi için tavizler verip, Rusya’dan aldığı S-400 sistemini başından atmak için formüller önerebilir.
Bağlarsak Netanyahu katliamları “Yeni Düzen” mottosuyla yapıyor. Egemenler kendi karanlık düzenleri peşinde koşarken Ortadoğu’da yeni saflaşmalar içinde yeni haritalar kaçınılmazlaşıyor. Fay hatlarında halklarla kardeşlikle özgürlükler temelinde buluşabilenler ve ayakta durabilenler, yeni dönem enerji denklemlerinde, su-gıda güvenliği denklemlerinde söz sahibi olacak.