Erken seçim meselesini yazmaya devam edelim.
Konumuz “Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa çözüm” hamlesinin erken seçimle olan ilişkisi.
Yurtdışı demokratik diplomasi kurumları üstlerine düşen görevi, her geçen gün biraz daha başarıyla yerine getiriyor. Uluslararası komplo güçleri Kürdistan diplomasisi karşısında, henüz tümüyle olmasa da saldırıdan savunmaya geçiyor. “Savunma” yenilginin ön aşamasıdır.
Yurtiçine gelirsek. Elbette yurtiçinde konunun diplomasiyle ilgisi yok. Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa çözüm diplomatik değil, politik.
DEM Parti’nin tüm bileşenleri bunun bilincinde. Öcalan’a özgürlük hedefinin Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bütün temel sorunlarını çözmede, tutulacak ana halka olduğunu herkes görüyor. Savaş bütün sorunların ana sebebi. Özgürlüğüne kavuşan Öcalan, defalarca yazdığım gibi savaşı sona erdirebilecek güce, otoriteye ve paradigmaya sahip tek kişi. Dört parça Kürdistan’ı yalnızca O birleştirir ve Üçüncü Dünya Savaşı’nı başladığı coğrafyada, Türkiye’yi, İran’ı, Irak’ı ve Suriye’yi bu kuvvete dayanarak barış masasına oturtarak son erdirir. Bizim barış alternatifimizi “gerçekçi” bulmayan ve bir başka barış alternatifi olan varsa çıksın ortaya, anlatsın ve bizi ikna etsin.
Madem İmralı sorunu bu kadar önemli, sorunu çözmek için ne yapıyoruz?
Soruyu sorunca hiç kimse “bu soru polemik sorusu” sanmasın. Cevap pozitif: Yapılması gereken her şeyi yapmak için herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor. Konu gündeme getiriliyor, halk bu konuda uyarılıyor. Hazırlıkları yapılan kitlesel mitinglerle konu gündemin merkezine yerleştiriliyor. Emeği olan herkese selam olsun.
Bütün bu çalışmalar demokrasi güçlerinin örgütlenmesine, kitleselleşmesine, farklı güçleri birleştirmesine hizmet ediyor. Kitleler arasında bu çalışmalar yapılmadan, bırakalım İmralı kapısını kırmayı, kapıda bir çentik bile açılamaz.
Açılamaz ama eğer bütün bu yapılan çalışmaları bir eylem programıyla somut, güncel ve acil bir politik hedefe bağlayamazsak İmralı kapısını kırmayı belirsiz bir zamana yaymış oluruz.
Parti programı, stratejik bir aşamanın analizi temelinde ulaşılacak hedefi saptar. DEM Parti programının hedefi Demokratik Cumhuriyet’tir.
Soru açık: Demokratik Cumhuriyet hedefine şu anda, somut olarak hangi taktik adımla (“ulaşılacak değil”) nasıl “yaklaşılacak?”
Bu soruya barışçı ve istikrarlı koşullarda “örgütlenerek, kitleselleşerek, ittifakları gerçekleştirerek, sömürüye, haksızlığa, eşitsizliğe karşı günlük mücadeleleri örgütleyerek, halkın taleplerine destek vererek, -parti devrimciyse- devrimin politik ordusunu örgütleyerek, –parti reformistse- değişimin seçmen kitlesini hazırlayarak v.s.” diye cevap vermek mümkündür.
Ama “süreç içinde faşizmin” tırmandığı, dünya savaşının yeni aşamasında çatışmaların kızıştığı, çoklu krizin derinleştiği, yarının ne getireceğinin belli olmadığı şartlarda bu cevaba bir “ek” yapmak gerekir.
Bu “ek” Demokratik Cumhuriyet’in önündeki bugün için en büyük engeli aşma hedefidir. Şu anda bu engel AKP-MHP iktidarıdır ve özel olarak da onun İmralı sistemidir.
AKP-MHP iktidarını ve İmralı sistemini nasıl aşacağız?
Soru legal, parlamenter ve barışçı alanda çalışan güçlere sorulan sorudur. Diğerleri ne yapılması gerektiğini biliyor.
Şu anda bu soruya somut gerçekliğe dayanarak cevap verilebilir.
Durum şudur: Devleti gerçekte yönetenler birinci olarak dünya savaşının yeni aşamasında maceracı adımlar atmak üzereler; ikinci olarak krizi aşmak ve emperyalist yeni savaş kararı almak için, CHP-AKP koalisyonunun koşullarını yaratıyorlar; üçüncü olarak, bu planların önündeki en büyük engel olarak gördükleri Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek için yeni saldırılar planlıyorlar; dördüncüsü, bu saldırıların sivri ucunu Öcalan’a karşı yönlendiriyorlar.
Sonuç: Demokratik güçlerin kaybedecekleri bir saniyeleri bile yoktur.
Buna karşılık devletin bugünkü siyasi iktidarı derin bir kriz içindedir. Kitle tabanını hızla kaybetmektedir. Halkın çoğunluğu henüz iktidara karşı, onu geriletecek ve alaşağı edebilecek güçte kitlesel eylemlere yönelmemekle birlikte, AKP-MHP iktidarından kurtulmayı “erken seçimde” görmektedir.
CHP yönetimi, halkın demokratik erken seçim eğilimini bir bakıma “çalma” politikası izlemekte, bu demokratik talebi sulandırmakta, halkı eylemsiz bir şekilde “erken seçimi” beklemeye mahkum etmektedir.
DEM Parti’den yapılan son açıklama, demokratik muhalefetin halk tarafından gündemleştirilmiş erken seçim talebine sahip çıktığını ortaya koymuştur.
Şimdi netleştirilmesi gereken husus, “erken seçim, ama nasıl bir erken seçim?” sorusudur.
Kürt halkının talebi açıktır: Kürt sorununun çözümü için şu anda kaldırılması gereken engel AKP-MHP iktidarıdır. O nedenle Kürt seçmen “Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa çözüm için erken seçim” demektedir. Halkın “beklemeye” tahammülü olmadığı için de “erken seçim, hemen şimdi” sloganını benimsemektedir.
Kürdistan’da halkın tek alternatifi elbette seçim değildir. Orada devrimci süreç işliyor. Kürdistan’da halkın mücadelesini ve umudunu ister zamanında, ister erken olsun salt seçime bağlamak kesinlikle yanlıştır. Buna karşılık Türkiye’de halk çoğunluğu henüz devrimci sürecin aktif öznesi değil, onun şu anda tek alternatifi “erken seçimle” iktidardan kurtulmak.
Sorun şu: “Seçimi tek alternatif” olarak gören halkı CHP’nin sulandırdığı erken seçimin peşinde beklemeye mahkum olmaktan çıkarmak için “erken seçim, ancak gerçekten demokratik erken seçim” diyerek harekete geçmek gerekmekte.
Gerçekten demokratik erken seçim nedir? Birincisi, “erken seçim, hemen şimdi.”; ikincisi Erdoğan istifa, geçici seçim hükümeti; üçüncüsü, rejim seçime ve erken seçim hükümetine yanaşmadığı durumda TBMM’yi boykot; dördüncüsü rejimi seçime zorlamak için genel grev, sivil itaatsizlik.
Bu eylem programının hedef kitlesi sistem içi partiler değil, halk kitleleri. Yani halkın erken seçim talebine destek vererek onlarla birlikte yürüyoruz ve radikal demokratik hedeflere yönelmelerinde kitlelere yardım ediyoruz. Öcalan’ın özgürlüğüne, Kürt sorununun çözümüne ve Demokratik Cumhuriyet’e sınıf mücadelesinin bütün sorunlarıyla ilgili mücadeleler içinde, bir de bu yolla yaklaşmaya çalışıyoruz.
Denemeye değer diye düşünmekteyim.