DEM Parti milletvekilleri Ayşegül Doğan ve Dilan Kunt Ayan, kadınların evlilikten sonra kütüğünün eşinin kütüğüne kaydedilmesinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açtığını belirterek, maddenin değişikliği için kanun teklifi verdi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Dilan Kunt Ayan ve Şirnex Milletvekili Ayşegül Doğan, kadının nüfus kaydının evlilik ile birlikte değişmesi nedeniyle “Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi” verdi. Meclis Başkanlığına sunulan teklifte, kadının kütüğünün evlendikten sonra eşinin kütüğüne geçirilmesi zorunluluğunun “ayrımcı” bir yaklaşım olduğu belirtildi.
Eşitlik ilkesine vurgu yapılan teklifte, “Eşitlik ilkesi, temeli insan onuruna, herkesin insan olmasından kaynaklı eşit haklara sahip olmasına dayanan bir kavram olup, insan hakları ve özgürlüklerden yararlanmada kimsenin kimliğinden kaynaklı ayrımcılığa maruz kalmamasını ifade eder,” denildi. Anayasa’nın eşitlik ilkesini kapsayan 10’uncu maddesine yer verilen teklifte, eşitlik ilkesinin toplumsal düzenin ve bireylerin haklarının korunmasında temel rol oynadığı, eşitlik ilkesine rağmen Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini devam ettiren yasalar ve uygulamaların yürürlükte olduğu ifade edildi.
Teklifte, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan kanun maddelerinden birinin de Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 23’üncü maddesi olduğu vurgulanarak, “Herkes doğumundan itibaren içinde bulunduğu ailenin kütüğüne kaydolur ancak kadınlar açısından evlenmekle birlikte kütüğün kocanın kütüğüne geçirilmesi zorunludur. Temel anlamda bir eşitsizlik ve ayrımcılık oluşturan bu madde nedeniyle, kadınlar hayatları boyunca kayıtlı oldukları ve kişiliklerinin bir parçası olan kütüklerinin zorla değiştirilmesine maruz kalmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nda ve Türkiye mevzuatında çeşitli maddeler, tarihsel seyir içerisinde ve kadınların mücadeleleri sonucunda değişikliğe uğramıştır. Örneğin, ‘ailenin reisi kocadır,’ ‘çalışmak isteyen kadın, kocasının iznini almak zorundadır’ gibi kadının bireysel, sosyal ve toplumsal haklarını ellerinden alan ve onu erkeğe tabi kılan köhnemiş yasalar Medeni Kanun’dan çıkartılarak eşitlik adına adımlar atılmıştır,” diye belirtildi.
‘Yürürlükte olan yasa gerçek eşitliğe aykırı’
Son yapılan yasa teklifi ve kadının nüfus kütüğüyle ilgili yürürlükte olan yasanın gerçek eşitliğe aykırı olduğunun ifade edildiği teklifte, bu bakış açısıyla kadının yalnızca ailenin bir parçası olarak görüldüğü ve ailenin içinde bir unsur olarak tanımlandığına dikkat çekildi. Evlenen kadının eşinin soyadını mecburen almasının ve erkeğin nüfus kütüğüne taşınmasıyla kadının aile içinde ikincil, erkekten sonra gelen, erkeğe tabi olan bir konuma sahip olduğu algısının yasalarca güçlendirildiğinin vurgulandığı teklifte, “Evlenen kadının kütüğünün kocasına nakledilmesi, hukuk sistemi tarafından pekiştirilmiş bir ikincil cinsiyet ve ayrımcılık yaratmaktadır. Kadının evlendiği erkeğe tabi olduğu, kendisine ait bir hak ve bilginin erkek üzerinden tanımlandığı anlamına gelmekte ve ömrünün uzun bir süresince taşıdığı kimliğinin parçasını değiştirmeye mecbur bırakmaktadır. Oysaki modern ve demokratik toplum gerekleri, cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmayı hedef almış toplumlarda bu uygulama ve yasalar kaldırılmıştır,” denildi.
‘Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiren madde değişmeli’
Teklifte son olarak şu ifadeler yer aldı: “Nüfus Hizmetleri Kanunu gibi teknik ve kamu yararını düzenleyen bir kanunda yer alan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiren ve sürdüren ilgili maddenin değiştirilmesi, hukuki ve toplumsal bir ihtiyaç olup, kadının evlendikten sonra kendi nüfus kütüğünde kalmaya devam etmesinin yasal zeminde imkânı sağlanmalıdır.”
ANKARA