‘Mahpusta Kadın Olmak Çalıştayı’ kitabı söyleşisinde konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, ‘Tecrit karşısında mücadele etmedikçe diğer cezaevlerinde bu tecrit derinleşmeye devam eder’ dedi
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, gazeteci Esra Çiftçi ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Hacer Özdemir’in de yazarları arasında bulunduğu kolektif olarak kaleme alınan “Mahpusta Kadın Olmak Çalıştayı” kitabı üzerine bir söyleşi düzenlendi.
TJA tarafından Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Wan Şubesi’nde düzenlenen söyleşide, TJA aktivisti Özdemir, kitapla ilgili çalışmaları anlattı.
‘Cezaevleri AKP-MHP’nin laboratuvarı oldu’
“Egemenlerin amacının zindanlarla mücadeleyi bitirmek olduğunu” söyleyen Özdemir, bu anlayışa karşı çok güçlü bir direnişin de ortaya çıktığını belirterek, “Zindan, Kürt hareketi için bir direniş alanı oldu. Bizim tarihimizde Amed zindanını bilmeyen yoktur. Bizim varlık ve yokluk mücadelemiz işte orada başladı. Cezaevinde kadınların direnişini yazmak istedik. Onların sesi olmak için bir çalışma başlattık. Bir kitap ortaya çıktı. ‘Kadınlar nasıl bir direniş gösterdi ve bugüne kadar nasıl getirdi’ bunu işledik. Kadın hareketi olarak birçok çalışma yaptık, ama tarihimizi yazmada biraz eksik kaldık. İşte bu eksikliği küçük de olsa gidermek için bu çalışmayı yaptık. Türkiye’de uzun bir zamandır cezaevleri AKP-MHP’nin laboratuvarı oldu. İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan üzerinde başlatılan tecrit tüm cezaevlerini yayıldı. Biz halk olarak bu tecridi tüm yönleriyle açığa çıkaramadık. İktidar, Kürt halkına karşı bir düşman hukuku uyguluyor ve bu hukuka karşı da kadınlar ve halk direniyor. Tüm bu ahlaksızlığa karşı birlikte direnmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Devlet her zaman suç işledi, Kürtler ise ceremesini çekti’
Tutsak kadınların durumunu anlatan ve hasta tutsaklara dikkati çeken gazeteci Esra Çiftçi, “Hasta tutsakların büyük bir bölümü cezaevi koşullarında yaşamlarını sürdüremiyorlar. Bu insanlar dışarıda hasta değillerdi, onlar cezaevi koşullarında bu hale getirildiler. Şuan 651 ağır hasta tutsak var. ATK, bağımsız karar alamıyor. Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurum bağımsız bir karar alamaz. AKP öncesi kısmen de olsa bağımsızdı, ama şuan tamamen iktidarın güdümünde. Devlet kindarlığını halen Kürt tutsaklar üzerinde yürütmeye devam ediyor. Devlet her zaman suç işledi ve Kürtler ise ceremesini çekti” diye konuştu.
‘Hapishaneler ölüm hanesine dönüştü’
Söyleşide konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Cezaevlerinde yaşananlara herkesin ortak bir ses çıkarması gerekiyor. Bu devlet 100 yıldır Kürt halkına karşı suç işliyor ve Kürt halkına bedel ödetiliyor. Hapishaneler devletin nasıl bir devlet olduğunu gösteriyor. Biz, her gün devletten yeni cezaevlerinin açılışlarını duyuyoruz. Bu ülkenin demokratik değerlerle kurduğu ilişki yeni cezaevlerinin açılmasıdır. Bir tutsağın cenazesi tabutu kan damlarken aileyi verildi. İnsan bu duruma nasıl bir yorum yapabilir ki? Tüm bu yaşananlar devletin bizi getirdiği ilişkinin biçimidir. Hapishaneler ölüm hanesine dönüştü. ATK ve devlet eliyle hasta tutsaklar öldürülüyor ve ferman çıkarılıyor. Şuan yaşam hakkımıza kast edilmiş durumda. Cezaevlerinin mimarisi bile sizin düşünmenizi engeller, sizin gökyüzüne bakma sürenizi bile onlar belirler. Cezaevindekiler kelepçeli götürüldükleri ve ağız içi aramaya maruz kaldığı için hastaneye gitmiyorlar. Buna hapishane değil, başka bir şey demek gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘Mücadele ile ablukayı dağıtacağız’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride değinen Uçar, “Türkiye’nin politik durumunu görmek için İmralı’ya bakın. 42 aydır Sayın Öcalan’dan ses yok ve her seferinden disiplin cezası veriliyor. Devlet ve iktidar ise sürekli tecridi inkar ediyor. Bu ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorunu konusunda her hangi bir mekanizmada bir tartışma yok. Devleti bu çıkmaza getiren tek şey Kürt sorunun çözülmemesidir. Devlet Sayın Öcalan’a itibar suikastı yapıyor. Çözüm sürecinde herkes Sayın Öcalan’ı barış elçisi kabul etti. Ama ne zamanki süreç bitti, tecrit her yere yayıldı, İmralı’daki tecrit hukuki sınırları aştı ve her birimizin hayatına sirayet etti. İmralı’daki kör ve derinleşen hukuku açığa çıkarmadan başka cezaevlerinden söz edemeyiz. Çünkü İmralı’da Kürt sorunun demokratik çözümü tecrit ediliyor. Tecrit karşısında toplumsal bir mücadele gerekiyor. Biz bununla mücadele etmedikçe diğer cezaevlerinde bu tecrit derinleşmeye devam eder. Biz birlikte mücadele ederek bu ablukayı dağıtacağız” diye belirtti.
Söyleşinin ardından kitaplar imzalandı.
Kaynak: MA