AKP-MHP, ‘lütuf’ olarak görüp, Suriye’nin elektronik saldırıyla artan paniğinden yararlanmak isteyecektir. Erdoğan, bazı SMO gruplarını tasfiye eder ve eğer ikna ederse Esad’ı Kürtlere karşı bir konsepte taşımaya çalışacaktır
Mehmet Ali Çelebi
Bir bilim-kurgu romanı değildi. Korku filmi sahneleri değildi. George Orwell’in 1984’ü fersah fersah aşan distopyaydı Lübnan ve Suriye’de eş zamanlı olarak yaşananlar. Elektronik Harp (Siber Savaş) yöntemiyle hedef Lübnan Hizbullahı idi. Siviller gözetilmediği için, savaş suçu ve insanlık suçu olduğu için İsrail üstlenmese de Tel Aviv’deki alarm hali, dolaylı açıklamalar, yöntem, elektronik iletişim araçlarını üreten şirketlerin durumu İsrail’e işaret etti.
Doğuran dehşet verici dakikalar 17 -18 Eylül 2024 günlerinde yaşandı. Hizbullah telefonlar üzerinden izlenmemek için sesli mesaj ve SMS atabilen çağrı cihazları (Pager) ve telsizler kullanıyordu. İsrail, 17 Eylül 2024 Salı günü dünya tarihinde, savaşlarda ve savaş sonrasında benzeri görülmemiş bir Elektronik Harp (Siber Savaş) yöntemi kullandı. Saat 15.30’dan hemen sonra bir dakika içinde Lübnan Hizbullah’ının yaygın olarak kullandığı 4 bin çağrı cihazını Beyrut, Bekaa dahil Lübnan şehirlerinde ve Hizbullah güçlerinin olduğu Suriye kentlerinde patlattı. Daha ilk saldırı dalgasında çok sayıda Hizbullah üyesi yaşamını yitirdi. Elektronik iletişim aygıtlarının patlatılmasıyla sivillerin de olduğu en az 3 bin kişi yaralandı. Hizbullah’ın legal siyasi kanadı olarak Lübnan Temsilciler Meclisi’ndeki Direnişe Sadakat Bloğu milletvekili Ali Ammar’ın oğlu Mehdi Ammar da ölenler arasındaydı. Hayatını kaybedenler arasında 8 yaşındaki Fatıma Cafer Abdullah ve adı öğrenilemeyen bir çocuk daha vardı. Direnişe Sadakat Bloğu milletvekillerinden Hasan Fadlallah’ın oğlu, Hizbullah İrtibat ve Koordinasyonu yöneticilerinden Vefik Safa’nın oğlu da yaralılar arasındaydı.
18 Eylül Çarşamba günü cenaze törenleri yapılıyordu ki ikinci elektronik harp dalgası geldi. Bu kez telsizler (Walkie-Talkie) patlatıldı. Hizbullah üyelerinin kullandığı telsizler patladı. Yine bir dakika içinde bin telsiz patlatılınca ölümler oldu. Yüzlerce kişi daha yaralandı. Yaralanmalar bel, el, parmak, göz ve yüzde oldu. Çoğu kişi en az bir gözünü kaybetti. ABD’nin New York Times gazetesi 18 Eylül’deki haberinde “Truva Atı’na benzetip “İsrail Modern Zamanın Truva Atı’nı Nasıl İnşa Etti” başlığı kullandı.
Hizbullah’a silah, lojistik ana sağlayıcı olan İran (Ki İran’ın Beyrut Büyükelçisi Muctaba Amani de çağrı cihazı patlayınca bir gözünü kaybetti) ve Lübnan Hizbullahı aşağılanmıştı, küçük düşürülmüştü.
Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ın koltuğunu dahi sallayabilecek bir sonuç çıkmıştı. Moral çökerten ağır bir itibarsızlaştırma söz konusuydu. Hizbullah da İran da çok büyük açıklar vermişti, casusların aylar sürecek çalışması fark edilememişti. Hizbullah kadrolarının ceplerine kadar girmiş İsrail, saldırıyla aynı zamanda Hizbullah’ın binlerce üyesi ve binlerce kişiden oluşan aileleri deşifre etmiş oldu.
Nasrallah, kadrolarını kaybetmediklerini söylese de, şu gerçek ki cihazlar irtibatı istenen kadrolara dağıtılır. Rastgele dağıtılırsa zaten ciddi istihbarat zaafları, sızıntıları oluşur.
Zincir ve savaş suçu
Çağrı cihazlarını üreten-pazarlayan Gold Apollo Şirketi, BAC Consulting, Norta Global Ltd’nin izleri Tayvan ve Macaristan’a çıkıyordu. IC-V82 modeli telsizler ise Japonya’nın Icom firmasına işaret ediyordu. Tedarik zincirinde Bulgaristan, Norveç adı da geçiyordu.
Savaş suçu işlenmiştir. Çünkü çağrı cihazlarıyla Hizbullah üyelerinin, tiyatroda, sinemada, hastanede, çarşıda, okullarda olabileceğinin bilinmediği söylenemezdi. Kimi basın organlarına göre cihazlar 2024 ilkbaharında alındı, kimilerine göre 2022’de alındı. Olası BM Adalet Divanı veya UCM’de yargı konusu olduğunda suçu olarak değerlendirilebileceği için de İsrail üstlenmedi. Ancak itiraf gibi açıklamalar oldu.
Bu kadar kompakt ve komplike, bu kadar extreme, uzun zaman alabilecek azami gizlilikle yürütülebilecek bu saldırı, Gazze Savaşı’nda Hamas’ı nefes alamaz duruma sürükleyen İsrail ordusu ve dış istihbaratı MOSSAD’ı gösteriyordu.
ABD neresinde?
İsrail’in en büyük destekçisi ABD, saldırıya dahil olduğunu reddetti. Oysa adı geçen ülkelerin insanlık tarihinin en büyük suç örgütü olan NATO’ya çok ihtiyaç duyan ülkeler olması, NATO’nun kolladığı ülkeler olması dikkat çekici. Ukrayna Savaşı nedeniyle balkan ülkelerinde askeri ve istihbari faaliyetlerini artırmış ABD’ye böylesine devasa bir operasyon haber verilmese dahi, CIA’nın Pentagon’un bilgi almayacağını düşünmek saflıktır.
Onur konuğu olarak ABD Kongresi ortak oturumuna 24 Temmuz 2024’te hitap edip onlarca kez ayakta alkışlanmaktan cesaret alan Netanyahu, ABD başkanlık seçimleri yaklaştığı için lobilere ihtiyaç duyan adayların keskin tutumlar alamayacağını da görmüştü. ABD Başkanı Joe Biden’ın “Küresel enerji güvenliği” konusunda çalışan danışmanı Amos Hochstein’ın 16 Eylül’de İsrail’e yaptığı ziyaret sonrası düğmeye basıldığı anlaşılıyor. Hochstein, 2011’de Enerji Diplomasisinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olduğundan beri enerji konusunda çalışan bir isim. Elektronik cihaz patlatılarak yapılan saldırlar da yeni kurulmak istenen enerji denkleminden bağımsız değil. ABD, kontrolden çıkmış bir istikrarsızlık endişesiyle bu dönemde İran’la savaş, Güney Lübnan’a karadan giriş istemiyordu. Bu tür seçenekleri Kasım 2024 ABD başkanlık seçimi sonrasına bırakmak istiyordu. Yani ABD sadece zamanlamaya itiraz edebilirdi.
Zamanlama ve enerji denklemi
Hizbullah ve Yemen’deki Husilerin roket saldırıları Kızıldeniz-Süveyş Kanalı üzerinden tedarik zincirini darbelemiş, deniz ticareti Güney Afrika burnuna kayınca hem maliyet artmış hem tedarikte 10-14 günlük gecikmeler olmuştu.
Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru Projesi (IMEC) kapsamında gemilerin Kızıldeniz ve Süveyş’ten Akdeniz’e, İsrail limanlarına ulaştırılması planlanmıştı, Husilerin gemilere saldırısıyla bu sekteye uğramıştı. Bu durumdan yararlanmak isteyen Türkiye, Irak-BAE-Katar yeni bir rota peşindeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22 Nisan 2024 Bağdat’a ziyareti sırasında Irak, Türkiye, Katar ve BAE arasında Kalkınma Yolu Projesi’nde iş birliğine ilişkin dörtlü mutabakat zaptı imzalanmıştı. Basra’dan Şirnex’te Kûrava’ya (Ovaköy), oradan Hatay-Adana-İstanbul’dan Londra’ya uzanması planlanan kara ve demiryolu içeriyordu Kalkınma Yolu.
İsrail, Gazze’den Mısır Sina Yarımadası’na açılan Refah Sınır Kapısı’nı ve sınır yeraltı tünellerini Hamas’ın silahlanmak ve lojistik tedariki için kullandığını söylüyor, Mısır’ı da dizginlemeye çalışıyordu.
İsrail de Mısır da Doğu Akdeniz doğalgaz yatakları için yarışıyordu. Erdoğan 4 Eylül 2024 günü Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi 12 yılık krizden sonra Ankara’da havalimanında uçağın kapısında karşılamış, Ulaştırma, Demiryolları ve Enerji Alanında Mutabakat Zaptı’nı da içeren 17 anlaşma imzalamıştı.
Oysa İsrail, IMEC projesini canlandırıp askeri harcamalar nedeniyle kötü olan ekonomisini canlandırmak istiyor, diğer yandan uzun vadede Süveyş Kanalı’na alternatif kanal açmayı hedefliyordu. Kral Yolu veya Davud Yolu denen alanda, yani Eilat-Akabe Limanı’ndan bir kanal (Davud Kanalı) açmak ve Gazze Limanı ve Yafa-Tel Aviv Limanı’na bağlamak stratejisi rafta bekliyordu.
Yine “Elektronik harp” saldırısı öncesi İran’da 30 Temmuz 2024’te yemin ederek göreve başlayan Mesud Pezeşkiyan yönetimi ile “Direniş Ekseni” denen silahlı gruplar arasında görüşmeler yapılıyordu.
St Petersburg’daki BRICS toplantıları sırasında 12 Eylül 2024’de İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Ekber Ahmediyan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kuzey-Güney Koridoru’nu görüşüyordu. Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergey Şoygu, 16 Eylül’de Şam’da Esad’la, 17 Eylül’de Tahran’da Pezeşkiyan’la görüşüyordu. İran destekli Husilerin attığı füzelerin ilk kez İsrail’in ortasına kadar yani Tel Aviv’e kadar ulaşabilmesi de İsrail’i telaşlandırmıştı.
Ortaya çıkan sonuçlar üretim sonrası zincirde cihazlara etkili patlayıcı yerleştirildiğini, uzaktan siber yazılımlar marifetiyle patlatıldığını gösteriyor. Eğer patlayıcı yerleştirilmesiydi İsrail uzun süre cihazlar üzerinden Hizbullah’ı izlemeye devam ederdi. Çünkü Hizbullah ve İran istihbaratına sızmış olan İsrail, Tahran’da Haniye’yi, Suriye’nin en korunaklı kenti Şam’da Razi Musevi gibi çok sayıda İranlı generali öldürdüğü gibi, Hizbullah’ın Genelkurmay Başkanı Fuad Şükür’ü, Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El Aruri’yi, Hizbullah Komutanları Visam el Tavil’i, Talip Abdullah’ı, Aziz Birliği Komutanı Muhammed Nime Nasır’ı öldürdüğü gibi sızıntıdan yararlanmak isteyecekti. Patlayıcı olmadan cihazları patlatma yeteneği edindiyse bunu istediği zamanda zaten yapabilirdi. Cihazlar kendisini en üst komutanlara götürüyorsa şimdi patlatmazdı.
25 Ağustos 2024’teki İsrail saldırısı da bunu göstermiyor mu? Hizbullah’ın uzun süre dillendirdiği binlerce füzeyle Fuad Şükür’ün intikamı için yapılacak misillemenin istihbaratını almış, “Önleyici Saldırı” ile 25 Ağustos’un ilk saatlerinde Güney Lübnan’a 100 kadar uçakla saldırı düzenlemişti. Hizbullah’ın Erbain Operasyonu ise bundan ancak yarım saat sonra olmuş, etkisiz kalmıştı. İsrail, son aylarda Lübnan’ın başka kentlerinde de Hizbullah depolarını içerden sızıntılarla vurmuştu. İsrail Lübnan’ın güneyindeki Sayda kentine El Gaziyye silah deposunu vurmuştu 20 Şubat 2024’te. Lübnan’ın güneyindeki Sur kentine bağlı Adlun beldesinde silah deposunu vurmuş, (21.07.2024), yine Lübnan’ın doğusundaki Bekaa Vadisi’nde bir silah deposu bombalamıştı. (19.08.2024) İsrail yönetimi bunu sürdürmek isterdi.
İsrail bunu kapsamlı bir kara harekat sırasında cihazları patlatmayı tercih edebilirdi, ki bu durumda Hizbullah bozgun yaşar ve İsrail ordusu hızla Litani Nehri’ne kadar ilerleyebilir, hedeflediği gibi Hizbullah’ı nehrin kuzeyine atabilirdi. Dolayısıyla cihazlara patlayıcı yerleştirildiği için deşifre olma ihtimali ortaya çıktığından, ABD seçimlerini beklemeden düğmeye basıldığı öngörülebilir.
Yansımaları ne olur?
İsrail, Gazze’yi tamamen boşaltıp, Akdeniz kıyısını tamamen denetime almak düşüncesinde. Golan’da da alan genişletip su kaynaklarını, tarım alanlarını denetlemek, Hizbullah’ı Litani Nehri’nin kuzeyine iterse Litani suyu ve yakınındaki Bekaa tarım alanlarını da kontrol edecek duruma gelmek istiyor. Koltuğunu korumak isteyen Netanyahu, İran ve Lübnan Hizbullahı ile bir savaş çıkarmak için elindeki tüm kartları oynamaya kararlı olduğunu gösterdi.
Trajediye rağmen İran ve Hizbullah savaş açacak düzeyde yanıt verir mi? İran Netanyahu’nun mesajı almış durumda. İran’ın yeni Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Irakçi (Erakçi) 15 Eylül 2024 akşamı İsrail için şunları söylüyordu: “Siyonist rejim bizi savaşa sürüklemek için çok çaba harcadı ama başarılı olamadı” (Mehr Türkçe /16.09.2024) Oysa Haniye suikasti sonrası Kum’da camiye intikam bayrağı çekmiş, twitterdan kum saati emojisiyle “2:00” paylaşımı dahi yapılmıştı.
İran’ın Haniye suikastine misillemede bulunmamasının bir nedeni ABD savaş gemilerinin Akdeniz’e yığılması biri de Türkiye’ye güvenmemesiydi. Türkiye’nin NATO’nun yörüngesinden çıkamadığını düşünüyordu. Gördüğü Türkiye, İsrail ile ticareti tamamen kestiğini ilan etse de başka ülkeler üzerinden ticareti sürdürdüğü, bunun CHP tarafından ortaya çıkarılmasıydı. Gördüğü Saadet Partisi ve Anadolu Gençlik Derneği’nin Azerbaycan petrolünün Ceyhan’dan İsrail’e akıtılmaya devam ettiğini deşifre etmesiydi. Gördüğü gerçek; İsrail’e destek için Doğu Akdeniz’e gelen USS Wasp-LHD1 Uçak Gemisi’nin de katıldığı Türkiye-ABD ortak tatbikat yapılmasıydı (13-17 Ağustos 2024) ve USS Wasp’ın 1-5 Eylül’de İzmir Limanı’na demirlemesiydi.
İran’la savaş çıksa Arap ülkelerinin Tahran’ın külünü elemek için sıraya gireceğinin farkındalar. Yine Hamas, Suriye iç savaşı çıktığında mezhepsel güdüyle Şam’ı tek ettiği gibi İran’ı da yalnız bırakabilir. NATO üyesi Türkiye’yi zaten ABD, İran’a hazırlamak istiyor. Dolayısıyla İran, savaş açacak bir hamlede bulunmaz.
Lübnan, Hizbullah, Türkiye
Siyasi bölünmüşlüğün sürdüğü, ekonomisinin dibe vurduğu Lübnan yönetimi ve Lübnan ordusu da Hizbullah’ın yanında savaş için hizalanmaz.
Hizbullah yayınladığı bildiride “Suçlu düşman Salı günü Lübnan’da işlediği suçun bedelini ağır ödeyecek” dedi. (Mehr ajansı /18.09.2024) Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah 19 Eylül 2024 akşamı tv’lerde canlı yayınlanan konuşmasında “İsrail binlerce çağrı cihazını patlatarak kırmızı çizgileri ihlal etti. 4 bin kişiyi aynı anda öldürmek istediler. Bu büyük bir terör operasyonudur, bir katliamdır. Savaş ilanı anlamına gelmektedir. Çok ağır bir darbe aldık ama bu savaş halidir. Gazze’yi desteklemeyi bırakamayız. Bu saldırılar karşılıksız kalmayacak, İsrail’e gerekli yanıtı vereceğiz” diye konuştu. (Mehr ajansı, Türkçe) Ancak Hizbullah da alışıldık dozda roketlerin ötesine geçmez.
AKP-MHP yönetimi, ‘lütuf’ olarak görüp, Şam’a yönelik sıklaşan İsrail saldırıları nedeniyle zor dönem geçiren Suriye’nin elektronik saldırıyla artan paniğinden yararlanmak isteyecektir. İstihbarat ve Dışişleri düzeyinde yapılan görüşmeleri üst level yapmak için tavizler sunacaktır. Örneğin Erdoğan, güven vermek için bazı SMO gruplarını tasfiye eder ve yüzyüze görüşmeye ikna ederse Esad’ı Kürtlere karşı bir konsepte taşımaya çalışacaktır.
Elektronik cihazları patlatma kapitalist modernitenin, yüksek karlar getirecek alanlar ele etme hırsının, sağcı zihniyetlerin etnik-dinsel tahakküm kurma politikalarının doğurduğu sonuçtur. İnsanlık için tehlikeli bir aşama. Çağrı cihazı, telsiz, cep telefonu, bilgisayar gibi elektronik aygıtlarının halklara karşı silah olarak kullanılabileceği, bu durumda trajediler yaşanabileceği görüldü. Herhangi bir başkentte bir anda akıllı cihazların, arabaların patladığını düşünün. Rosa Luxemburg boşuna 20. yüzyıl başlarında “Ya sosyalizm ya barbarlık” dememiş.