Sendikalı oldukları için işten atılan ve tüm saldırılara rağmen direnen Polonez işçileri eylemlerinde kararlı. İşçiler, ‘Kürt’ün inadı, Türk’ün sabrı, Laz’ın coşkusuyla kazanacağız’ diyor
Kötü çalışma koşullarının ve düşük ücretlerinin düzeltilmesi için Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlenmeye gittikten sonra İstanbul’un Çatalca ilçesinde bulunan Ürdün sermayeli Polonez Gıda Fabrikası’ndaki işlerine son verilen işçiler, 63 gündür direnişlerini sürdürüyor. Temmuz ayında, 13 arkadaşlarının işine son verilmesine karşı iş durdurma eylemin gidenlerin de işten çıkarılması sayıları 146’ya yükselen işçiler, 20 Temmuz’da Polonez fabrikasının önünde eyleme başladı. Kod-46 ile tazminatsız olarak işten çıkarılan Polonez işçiler, eylemlerinin 60’ncı gününde gözaltına alınmaları ve fabrikanın önünün polis bariyerleriyle kapatılmasının ardından 17 Eylül’de eylemlerini Çatalca Kaymakamlığı önüne taşıdı.
20 yıllık emeğimiz hiç edildi
Eylemlerinin başlatma sürecini anlatan işçilerden Onur Bayer, kötü çalışma koşulları ve düşük ücret nedeniyle firmaya bugüne kadar sayısız itirazda bulunduklarını, ancak firmanın bu itirazları dikkate almadığını söyledi. Bundan dolayı Tekgıda- İş Sendikası’na üye olduklarını dile getiren Bayer, “Bize, ‘Sendikadan vazgeçin ve bize bir hafta süre verin, biz bunları toparlayalım’ dediler. Ama bir hafta dolmadan ilk olarak 13 arkadaşımızı işten çıkardılar. Bunlar bizim 15- 20 yıllık arkadaşlarımızdı. Sonrasında, arkadaşlarımızın işe geri alınması talebiyle yasal eylemimizi başlattık ve aksi takdirde çalışamayacağımızı söyledik. Bunun akabinde ise toplamda 146 kişiyi işten çıkardılar. Gece yarısı bize atılan mesajla işimize son verildiğini öğrendik. Yani yıllarınızı veriyorsunuz ve sendikalı olduğunuz için bir de Kod-46 ile işten çıkarılıyorsunuz. Bizim sırtımızdan tonlarca et çıkarırken ve bugüne kadar sizin bir şeyinize tenezzül etmezken siz nasıl 20 yıllık emekçinizi hırsızlık suçlamasıyla çıkartırsınız” ifadelerini kullandı.
Kimsenin malına çökmedik
Sürdürdükleri eylemlere yönelik baskısıyla sınırlı olmadığını belirten Bayer, 16 Eylül’deki polis saldırısına ve gözaltına alınmalarına işaret etti. Anons yapılmadan ters kelepçe ile gözaltına alındıklarını hatırlatan Bayer, “Örneğin ‘Bu kadar erkeğin arasında çok sesin çıkıyor, kes sesini’ denilerek tehdit edilen kadın arkadaşlarımız oldu. Buna tepki gösterdiğimizde ise polisin dediği şey: ‘Siz bunları hak ediyorsunuz’ oldu. Biz kimseyi gasp etmedik, kara para aklamadık. Kimsenin malına da çökmedik. Yani sizin bize uyguladığınız şiddetin dozajını bu kadar yükseltecek ne oldu? Sanki fabrikanın müdürü ilçe emniyet müdürüymüş gibi bir tepkiyle karşı karşıyaydık” diye konuştu.
Gerekirse gece gündüz burda olacağız
Fabrikada üretim ustası olarak 18 yıl boyunca çalışan ve işine son verilenlerden Bedriye Önal, sendikaya üye olduğu için tazminatsız bir şekilde işten çıkarıldığını hatırlattı. Şu anda eşinin emekli maaşıyla yaşama tutunmaya çalıştıklarını aktaran Önal, “Gerekirse gece gündüz fabrikanın önünde yatacağız ve hakkımızı alacağız. Halkımızdan da bizi yalnız bırakmamalarını diliyoruz. Çünkü bu gün bize olan yarın onlara da olur” şeklinde konuştu.
Onurun parayla alınmadığını bildirdik
Fabrikanın et ve süt ürünleri bölümünde yaklaşık 8 yıldır çalışan Nuh Kaya, yürüttükleri mücadeleyi onur mücadelesi olarak tanımladı. Mücadelelerinin işçi sınıfının mücadelesi olduğunu vurgulayan Kaya, “Biz her zaman, ‘Kürt’ün inadı, Türk’ün sabrı, Laz’ın coşkusuyla kazanacağız’ dedik ve bundan dolayı 146 arkadaşımızla beraber onurla, şerefle, gururla mücadele ederek bugüne kadar geldik. Ve bir slogan geliştirerek, ‘Karanlığa mermi atabilirsiniz, ama umuda asla zincir vuramazsınız’ dedik. Polonez işçileri olarak tüm Türkiye’ye ayaklanmanın, şerefin, onurun parayla satın alınmadığını tekrar tekrar bildirdik” diye belirtti.
Vazgeçeceğimizi düşündüler
İşçilerin örgütlendikleri Tekgıda-İş Sendikası’nın Genel Teşkilatlanma Sekreteri Kemal Köse ise, sendikalaşmanın yasal bir hak olduğunu hatırlattı. Bundan dolayı işten çıkarılmayı kabul edilemez bulan Köse, verdikleri mücadele ile Kod-46’dan işten çıkarılanlarının kodunun Kod-4’e çevrildiğini söyledi. Bunun yeterli olmadığını dile getiren Köse, “Bizi de Kod-4’e çevirerek bu mücadeleden vazgeçeceğimizi düşündüler” diye kaydetti.
Narin’e kıyanlar bu zulme uğramadılar
Haklarının talebiyle yasal çerçevede sürdürdükleri eylemlerine dönük 16 Eylül’de gerçekleşen polis saldırısını kınayan Köse, şöyle devam etti: “Aslında bu tür yaklaşımlar bizi daha da ateşlendiriyor ve gücümüze güç katıp ne kadar haklı olduğumuzu bize daha gösteriyor. Emniyet bizim için güvenirliğini yitirmiştir. Eşyalarımızı almak için fabrikaya gittiğimizde orayı tamamen bariyer duvarlarla çevirmişler. Yani bir anda kendimi İsrail’de hissettim. Geçtiğimiz hafta Narinimize kıyanlar bile bu kadar zulümle karşılaşmamışlardır. Bu zulümden bir an önce vazgeçin.”
Polonez ürünleri boykot etmeye devam edeceğiz
Eylemlerinden vazgeçmeyeceklerini kaydeden Köse, şunları söyledi: ” Ekmeğimizi kazanana kadar gitmemiz gereken yer neresi ise gideceğiz. Burada iyi niyetimizi hep koruduk ama önümüzdeki günlerde 81 ilde eşzamanlı basın açıklamaları düzenleyerek üretimden gelen gücümüzü tüketime yansıtacağız. 85 milyona Polonez’de yaşanan süreci basın açıklamalarıyla anlatıp ardından Polonez ürünlerini boykot etmeye davet edeceğiz.”
Haber: MA / İbrahim Irmak