Sekiz yaşında bir çocuğun bedeni, entrikalarla, tuzaklarla, kirli, hayasız suç ortaklıklarıyla, vahşet ve dehşet dolu yöntemlerle sürmekte olan bir savaş alanına döndürülmüş durumda. Bir yerde bir savaş varsa orada o savaşın arkasında mutlaka bir kirli rant planı vardır. O yavrucağın narin bedeni, hangi kirli rantın tezgahında can verdi, şimdilik meçhul. Elbette lafın gelişi meçhul. Aklı baliğ, bir parça düşünen yurdum insanı çok iyi bilir ki bir yerde aydınlatılamayan, faili ortaya çıkarılamayan bir cinayet varsa orada fail devlettir, yahut devlet namına iş tutandır. Düşünün ki kendi köyünde, kendi evinin önünde kaybolan bir çocuğun ölü ya da diri bedeni bütün bir köy ahalisinin, binlerce kolluk görevlisinin katıldığı, bütün teknolojik ulaşım ve arama ekipmanlarının kullanıldığı aramalara rağmen ancak yirmi gün sonra bulunuyor. Bu yirmi gün boyunca yaşanan arama müsameresini ekran başından, sosyal medyadan canlı izledik her gün hepimiz. Narin’in yürüme mesafesindeki bir yerde bulunan cansız bedeninin bunca sürede bulunamaması, bu süre zarfında ileri sürülen onca senaryo, onca hikayeden anlıyoruz ki bütün bunlar faillerin kaydının meçhule geçirilmesi, maktulün katledilmesine yol açan rant çarkı ne ise onun gizlenmesi içindir.
Biliyoruz ki aslında Narin’in hangi sebeple ve kim veya kimler tarafından öldürüldüğü aslında ilk günden bellidir. İlk günden belli olanın, bunca delile, bunca kuvvetli şüpheye, gözaltına alınan bunca insana rağmen hala ortaya çıkarılmaması ortadaki rantın ve rant için tutuşulan kavganın büyüklüğü ile ilgilidir. Ortada büyük bir rant kavgası olmasa küçücük bir çocuğun bedeni nedir ki ortadan kaybedilemesin. Küçücük bir çocuğun, hiç yaşamamışçasına ortadan kaldırılması böylesi profesyonel katiller için nedir ki? Ama belli ki rant kavgası büyümüş, taraflardan biri rant kavgasında avantaj sağlamak için Narin’in öldürülmesini bir koza dönüştürmüş, belli ki bu cinayet soruşturması, Kürtlere karşı yürütülen bu savaşta elde edilen rantiye tezgahının bu köydeki kısmının ortaya çıkmasına neden olacak bir boyuta ulaşmış. Öyle olmalı ki müesses nizam, devlet adına kolluk ve yargı gücünü elinde tutanlar, siyasetteki savaş ağaları devreye girerek soruşturmanın derinleşmesini ve bu cinayetin arka planındaki savaş rantının ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyorlar. Bu köyün stratejik konumu, kirli özel savaş aparatları olan Hizbullah ve DAİŞ bağlantıları, güvenlik ve yargı bürokrasisi ile siyasetteki ortaklıkları, bu konum ve ilişkilerinden dolayı işledikleri suçlardaki cezasızlıkları bölge halkının malumudur. Düşünün ki bir milletvekili kendini çok zor durumda bırakmayı, böylesi bir menfur cinayetin parçası gibi gözükmeyi göze alarak can havliyle bu cinayet soruşturmasına müdahale ediyor, “bu aile dostumdur, bildiğim ama konuşamadığım şeyler var” diyerek açıkça birilerini korumakta olduğunu belirtmekten ve bildiği şeyler olduğunu söyleyerek tehdit etmekten kaçınmıyor. Varın siz bu kirli savaş rantının büyüklüğünü ve bundan nemalananların içine girdikleri girift ilişkileri hesaplayın. Rant çarkının ifşası ve bizce malum hale gelmesi, hep rantın paylaşımındaki anlaşmazlıkların sonucunda ortaya çıkar. Yoksa bu çark kim bilir ne zamandır dönmektedir.
Narin’in o küçücük, o masum bedeni, devasa bir savaş ve rant çarkının üzerindeki perdeyi yırtıp alıyor. Ama bu savaş ve rant çarkı, bu cinayetin ortaklarının bu savaş ve rant çarkındaki rolleri görmezden gelinerek, Narin’in bedeni hayasızca magazinleştiriliyor, o küçücük beden her gün yeniden yeniden vahşice katlediliyor. Hiç biri Narin’in o serçe kuşu büyüklüğündeki ruhunun bedenini terk etmeden önce yaşadığı korkuyu, yaşadığı dehşeti, o küçücük yüreğinin pır pır edişini konuşmuyor. Hangi çocuğun pır pır eden yüreği, parçalanan bedeni onların umurundaki zaten? Top mermisiyle paramparça olan Ceylan Önkol mu, on iki yaşındaki bedenine on üç kuşun sıkılan Uğur Kaymaz mı, bir bilgisayar oyunu oynanır gibi zırhlı araçların çarpmasıyla ezilen çocuklar mı? Hangisi umurlarında? Savaş sürer, ülke en koyu karanlığa sürüklenir, rant çarkı dönmeye devam eder. Bu kirli savaş sona erdirilmeden, barış inşa edilmeden bu karanlık iklimde hiçbir çocuğun geleceği güvende değildir.