AKP’nin hukukçuları AİHM’in Demirtaş kararına ilişkin rapor hazırladı. Raporda ”AİHM ihlal kararı verse de ihlalin nasıl giderileceğine yönelik bir belirlemede bulunmamaktadır” iddiası yer alıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Karar bizi bağlamaz’ çıkışının doğru olduğu iddia ediliyor.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönünde karar alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını inceleyen AKP’nin hukukçuları, bir rapor hazırlayarak kararın bağlayıcı olmadığını ileri sürdü. Oda TV’nin haberine göre, raporda Erdoğan’ın “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” sözlerine ilişkin ifadeler de yer aldı.
‘Hiyeraşik değil yönlendirici’
Raporda kararın, hiyerarşik değil yönlendirici karar olduğu öne sürülerek, şöyle deniliyor: ”Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir yargı merci statüsünde olup verdiği kararlar hiyerarşik denetime yönelik değildir. Zira AİHM olağan bir kanun yolu olmadığından, verdiği kararlar da sistemin denetimine ilişkin olup, yönlendirici niteliktedir.
AİHM kararları, ulusal yargı yerlerinin ara kararları ve kesin kararları açısından yeniden değerlendirme yapılmasını sağlayan kararlardır. Ulusal yargı yerlerinin ara kararlarını ortadan kaldıran veya kesin kararlarını bozan kararlar değildir. Başka bir deyişle istinaf veya temyiz gibi ilk derece mahkemesi kararını bozmaz, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek yeniden bir karar alamaz.”
‘AİHM ihlal kararı vermiş ama…’
”AİHM, kural olarak, Sözleşmenin hangi maddesinin ne gerekçe ile ihlal edildiğine karar vermekle birlikte, ihlalin nasıl giderileceği hususunda bir belirlemede bulunmamaktadır” denilen rapor şu şekilde devam ediyor: ”Bu husus, Sözleşmenin ikincilliği prensibi doğrultusunda ulusal mercilerin ve mahkemelerin takdir yetkisinde bulunmaktadır. Ulusal mercilerin ve mahkemelerin takdir yetkisini AİHM kararı doğrultusunda kullanıp kullanılmadığı ise daha siyasi ve diplomatik bir organ olan Bakanlar Komitesince takip edilmekte ve gerekirse devletler hakkında çeşitli diplomatik baskı araçları kullanılmaktadır. Bu bağlamda öncelikle belirtilmelidir ki, karar henüz kesin olmadığı için Sözleşmenin 46. maddesi anlamında hüküm ve sonuç doğuracak nitelikte bir karar değildir.
‘Ulusal yargı mercileri bağımsızlığa sahiptir’
Karar bu şekilde kesinleşmiş olsa dahi, Türkiye yargı yerlerinin kararlarını yeniden ele alması, değerlendirmesi ve AİHM’in gerekçelerini de dikkate alarak kararını vermesi ile AİHM kararına uymuş olur. Ancak ulusal yargı yerleri bu yeniden değerlendirme sonucunda esas açısından kendi kararlarını vermek konusunda mutlak bir bağımsızlığa sahiptir. Burada önemli olan, AİHM kararındaki gerekçelerin mahkemece karşılanmış olmasıdır. Öte yandan ulusal yargı mercilerinin verdiği kararlar da doğal olarak itiraz ve temyiz gibi iç hukuk yollarına tabidir.”
Karar kesin değilmiş
Rapor, ”Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı ‘bağlayıcı değil’ açıklamasını bu açıdan okumak gerekir” denilerek şöyle sonlanıyor: ”Öncelikle karar kesin değildir. İkinci olarak AİHM’in ulusal mahkeme yerine geçerek karar verme veya verilen kararı bozma yetkisi yoktur. Üçüncü olarak AİHM kararındaki bulguları da dikkate alarak yeniden değerlendirme yapmak suretiyle karar verecek olan yine ilk derece mahkemesidir. Bu açıklamanın kararın Türkiye yargısı tarafından yeniden değerlendirilmesiyle ve sözleşmesel düzenlemeden kaynaklanan etkisiyle bir ilgisi yoktur. Türkiye’nin bağımsız ve tarafsız yargısı, yeniden değerlendirmeyi yapar ve hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kendi kararını verir.”