‘Jin, jiyan, azadi’ direnişinde gözünü kaybeden Shilan Hasemi, Jîna Emînî’nin katledildiği 16 Eylül’de sokakta olacağını belirterek, tüm kadınları Rojhilat direnişine destek olmaya çağırdı
İran’da kadınlar Jîna Emînî’nin katledildiği tarih olan 16 Eylül’de protestolara hazırlanıyor. 2022 ve sonrasında kadınlar öncülüğünde tarihsel bir direnişe sahne olan İran’da, İslami rejime muhalefet tarihi ise çok eskilere dayanıyor.
İslam Devrimi ve kadınlar
1979 İslam Devrimi, İran’da özellikle kadınların yaşamında değişikliklere yol açtı. Kadınların nasıl giyineceklerine, nasıl örtüneceklerine dair yeni kararlar alındı. Eski Şah 1930’lu yıllarda peçeyi yasaklarken, polise kadınların başörtülerini zorla çıkartmaları emri vermişti. 1979’da ise İran’ın yeni lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni, iktidara gelmesinden kısa süre sonra, dini ya da milliyeti ne olursa olsun bütün kadınların başörtüsü takması gerektiğine karar verdi.
8 Mart başörtüsü protestosu
Bu kararla birlikte İran devriminden sonraki ilk eylem, İslam devriminin zafer kazandığı 1979 Şubat ayının ardından Tahran’da düzenlenen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mitingi oldu. 8 Mart 1979’da, Tahran’da yüz bini aşkın İranlı kadın, Humeyni’nin getirdiği “başörtüsü yasasını” protesto etmek için sokaklara çıktı. Eylemler günlerce sürdü. Mart’ta başlayan protestolarda kadınlar sokakta başörtüsüz son günlerini yaşıyorlardı. Ancak bu eylemlerin karakteri, İran tarihinde kadınlara bir ışık oldu.
Ülkede kadın öncülüğünde son isyan ise Jîna Emînî’nin katledilmesinin hemen ardından başlarken, bu direniş köklü değişimlerin de habercisiydi. İran’dan “artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” mesajları veriliyordu.
Jîna Emînî
Jîna Emînî, Tahran’da 13 Eylül 2022 tarihinde Gaşt e İrşad (ahlak polisi) tarafından “başörtüsü kurallarına uymadığı” gerekçesiyle gözaltına alındı. 3 gün sonra 16 Eylül’de Emînî’nin hayatını kaybettiği belirtildi. Karakol, Emînî’nin “beyin kanaması” nedeniyle hayatını kaybettiği yönünde açıklamalar yaptı. Gazeteci Niloofar Hamedi gizlice hastaneye girerek, Emînî’nin işkence görmüş fotoğrafını çekti. Bu fotoğraf ve daha sonra çıkan raporlar genç kadının işkence gördüğünü ortaya koydu.
Jin jiyan azadî
Emînî’nin cenazesinde ataerkilliğe, ırkçılığa, faşizme karşı, özgürlüğü, iradeyi ve mücadeleyi savunan ve bunu bir kadın hareketine dönüştüren çok güçlü bir mesaj verildi; Jin, jiyan, azadî.
Mezarlıkta yükselen “Jin, jiyan, azadî” sloganı etrafında örgütlenen kadınların eylemi 2 gün içinde 31 eyalete ve 100’den fazla kente yayıldı. Başta Rojhilat olmak üzere Sistan ve Belucistan, Kırman, Gilan ve Tahran’da binlerce kişi aynı anda “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla sokağa çıktı.
Eylemler İran’a yayıldı
İran tarihine geçecek bu direniş, ülkeye yayıldı. Rejim güçleri ise direnişi şiddetle bastırmaya çalıştı. Rejim, ülkede Whatsapp ve Telegram’ı kısıtladı. Mesajlaşma ve haber alma uygulamalarının kısıtlamasıyla eylemleri engellemeyen rejim Instagram, Facebook ve Twitter gibi sanal medya platformlarını da engelledi.
Eylemler daha sonra cezaevlerine sıçradı. Evin Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklular, direnişe destek amacıyla koğuşları ateşe verdi. Cezaevindeki direnişte 4 tutuklu yanarak hayatını kaybetti. Direnişi bastırmak isteyen rejim, tutsakları sürgün etti. Ancak bu kez cezaevlerinde açlık grevleri başladı.
Başörtüye karşı eylemler
“Jin jiyan azadî” dünya çapında sahiplenirken, İran’da ve farklı ülkelerdeki kadın sporcular da bu direnişe katıldı. Sporcular, başörtüsüyle katılması zorunlu olan spor müsabakalarına başörtüsüz çıktı. 17 Ekim’de Güney Kore’nin başkenti Seul’de düzenlenen Asya Kaya Tırmanma Şampiyonası’nın final ayağında İran’ı temsil eden Elnaz Rekabi başörtüsünü çıkardı. Yıl boyunca birçok kadın sporcu yarışmalara başörtüsüz katıldı.
Gazetecilere baskı
Emînî’nin babası ile röportaj yapan İranlı gazeteci Nazila Maroofian yaptığı haber nedeniyle ilk kez 30 Ekim 2022’de tutuklandı. Daha sonra serbest bırakılan Maroofian, 9 Temmuz 2023’te ikinci kez tutuklandı. Nazila Maroofian bir ayı aşan tutukluluk sürecinin ardından 13 Ağustos 2023’te serbest bırakıldı. Maroofian, 14 Ağustos’ta üçüncü kez tutuklandı ve bırakıldı. 30 Ağustos’ta ise gerekçe gösterilmeden 4’üncü kez tutuklanan gazeteci, son olarak 9 Eylül 2023’te kefaretle serbest bırakıldı. Son tahliyesinin ardından Maroofian, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Genç kadınlar hedef alındı
Eylemlerde daha çok genç kadınların yer alması onları hedef haline getirdi. 30 Kasım’da Kum’da kız çocuklarının eğitim gördüğü okullara yönelik kimyasal saldırı başladı. Saldırıların faili bulunmazken, saldırılarda en az 4 çocuk hayatını kaybetti. Tahran’da 18 Mart’ta başörtüsüz şekilde dans eden 5 kız çocuğunun ise gözaltına alınmasının ardından, binlerce kadın/kız çocuğu başörtüsüz bir şekilde sokaklarda dans etmeye başladı.
Hak ihlalleri ve ölümler
Kadınlar öncülüğünde başlayan direnişi bastırmak isteyen rejim birçok yönteme başvurarak, mücadelenin önünü almak istedi. İran İnsan Hakları Örgütü’nün (IHRNGO) Eylül ve Kasım 2022 verilerine göre; 21 Eylül’de 63, 22 Eylül’de 20 kişi, 30 Eylül’de 104 ve 16 Kasım’da 29 kişi hayatını kaybetti.
IHRNGO’nun 15 Eylül 2023’te yayınladığı rapora göre ise; eylemlerde 68’i çocuk ve 49’u kadın olmak üzere 551 protestocu öldürüldü. Ayrıca, 4’ü çocuk ve 8’i kadın olmak üzere en az 22 protestocu “intihar etti” denilerek, şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. En az 110 kişi idam edildi, en az 60 bin kişi tutuklandı.
Eylemlere katılan birçok kişinin yargılanması ise devam ediyor. En son eylemlere katıldığı için tutuklanan Reza Resai, 6 Ağustos’ta idam edildi.
Kadınların gözleri hedef alındı
Protestocuları sokaktan uzaklaştıramayan İran kolluk kuvvetleri, uzaktan öldürme olasılığı düşük fakat eylemcileri kör etme olasılığı olan küçük metal saçmalar veya halk arasında bilinen adıyla “kuş saçmalar” mermisi kullandı.
Kasım 2022’de çok sayıda göz doktorunun yaptığı açıklamaya göre 500’den fazla kişi göz yaralanması nedeniyle hastaneye başvuru yaptı.
Çocuklar gözünü kaybetti
İHR’nin açıkladığı rapora göre; göz yaralanmalarının yüzde 5’ini çocuklar oluştururken, eylemlerde hayatını kaybeden en az 68 çocuk oldu. Ayrıca eylemlerde gözünü tamamen kaybeden 4’ü kız, 4’ü erkek olmak üzere 8 çocuk bulunuyor. Raporda, eylemlerde gözünden hedef alınanların sayısı kadar genital bölgelerinden hedef alınan kadınların sayısının olduğu belirtildi.
İdamlar arttı
Eylemcileri, baskı, şiddet ve öldürme ile sokaklardan çekemeyen rejim güçleri, gözdağı vermek amacıyla hem daha önce idam cezası almış kişilerin infazına başladı, hem de eylemlerde gözaltına alınanlara hızlı ve sembolik yargılamalarla idam cezası verdi.
İHR’nin 2022 yılı idam raporuna göre; idam sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 75 arttı. Rejim eylemlerin başladığı yılın son 4 ayında infazlara hız verdi. Rapora göre; 2022 yılında en az 582 kişi infaz edildi. Verilere göre; 2023’te tespit edilen en az 834 idam yaşandı. Raporda, “2023’te 6’si ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ protestolarıyla ilgili olarak tutuklanan ve adil yargılama yapılmaksızın ağır adil olmayan yargılamalarla ölüm cezasına çarptırılan 8 protestocu idam edildi” ifadelerine yer verildi.
‘Direnişte yer almaktan onur duyuyorum’
Shilan Hashemi de, “Jin, jiyan, azadî” eylemlerinde yer alan kadınlardan biri. Protestolarda gözünden vurulan ve bir gözünü kaybeden Hashemi, “Diğer gözümü kaybetsem bile 16 Eylül’de sokakta direniyor olacağım” dedi.
Hashemi, 21’nci yüzyıla damga vuran kadın direnişinde yer almanın onurunu yaşadığını belirterek, “Emînî’nin Seqiz’de defnedileceğini öğrendiğimde mezarlığa gitmeye karar verdim. Cenazeye gittiğimde ise on binlerce kişi oradaydı, çok şaşırdım. Her şey bir anda gelişti. Definden sonra öfkeli kadınlar slogan atmaya ve yürümeye başladı. Kent merkezinde güvenlik güçleri bize plastik mermi ve gaz sıktı. İnsanlar taşlarla karşılık verdi. Sonra eylemler diğer kentlere, diğer eyaletlere yayıldı” dedi.
‘Jin jiyan azadî’nin peşinden gitti
“Jin, jiyan, azadî” sloganını ilk kez o gün duyduğunu vurgulayan Hashemi, bu sloganın peşinden gittiğini belirtti. Hashemi,”İstediğimiz şey tam da buydu, özgür yaşamak. Eylemler devam ederken araştırıp öğrenemedim, sadece duyduğumuzdaki duygularla, hislerle anlam verdim bu slogana. Kadınların saçları için öldürüldüğü bir yerde kadını her şeyin merkezine koyan bir slogan beni çok etkiledi” ifadelerini kullandı.
‘Her ev evimizdi’
Eylemlerin yayılmasıyla birlikte rejimin de daha şiddetli müdahale etmeye başladığını hatırlatan Hashemi, “İlk 2 gün rejim ne yapacağını bilmiyordu. İsyanın bu kadar yayılacağını ve katılımın yüksek olacağını tahmin etmiyorlardı. Daha sonra eylemler büyüdükçe daha fazla şiddet göstermeye başladılar. Çok sayıda kadın ve çocuk yaralandı, her gün insanlar ölüyordu. Yaralandığımızda sokaktaki her ev kendi evimizdi, aileler bizi içeri alıp tedavi ediyordu. Eylemlerin ikinci gününde polisten kaçarken düştüm ve yaralandım, yaşlı bir kadın beni evine aldı. Onu hiç tanımıyordum, benim yaşadığım mahalleden çok uzaktaydım. Ancak beni tedavi etti” diye konuştu.
Gözünü kaybetti
Eylemlerde “kuş saçması” nedeniyle bir gözünü kaybeden Hashemi o günü şöyle anlattı: “Eylemin 10’uncu gecesiydi, kadınlar olarak bir araya gelmiştik, en şiddetli günlerdendi. Birlikte slogan atıyorduk, arkamızdan karışık başka gruplar da geliyordu. Sloganlarla yürüyorduk, molla rejiminin askerleri, polisleri önümüzü kesti, bize ateş ettiler, gaz sıktılar. Bilerek kadınların çok olduğu kısma daha fazla ateş ediyorlardı. Kurşunlar yüzüme geldi, birçok arkadaşım yaralandı. İlk başta gözümü kaybettiğimi anlamadım, diğer direnişçiler beni göz doktoruna götürdü. Doktor bana gözümün parçalandığı ve görmeyeceğimi söyledi.”
‘Tekrar eylemlere katıldım’
Taburcu olduktan sonra kısa süreli psikolojik olarak zor günler yaşadığını söyleyen Hashemi, “Ne yapacağımı bilmiyordum, artık gözüm yoktu. Bir hafta kimseyle konuşmadım, ailemle bile. Daha sonra sarılı gözümle eylemlere katıldım. Daha önce kadınlar için eylemlere katılmıştım ama artık hem gözüm hem de kadınlar için eylemlere katıldım” ifadelerini kullandı.
‘Öfkemiz hala diri’
İran’da halkın büyük bir çoğunluğunun rejime öfke beslediğini söyleyen Hashemi, “Öfkemiz büyük ve hala oldukça diri” dedi.
16 Eylül yaklaşırken sokaklara çıkmak için hazırlıklar yapıldığını belirten Hashemi, “Geçen yıl da sokaktaydık. Rejim askerlerle her yeri sarmasına rağmen slogan attık, eylem yaptık. Bu yıl da yapacağız, ben de sokakta olacağım. İnsanlar bana ‘gözün yok hala eylemlere gidiyorsun’ diye kızıyorlardı ama ben diğer gözümü de kaybetsem direneceğim, sokakta olacağım. Yaşadıklarımdan dolayı beni suçlayanlar oldu. Ancak ben suçlu değilim, mollalar ve askerleri suçlu. Ben sadece kıyafetim, saçım için ölmek istemediğimi söylüyorum. Yaşamak ve özgür olmak istiyorum” sözlerini kullandı.
Hashemi, son olarak 4 parça Kurdistan’da kadınları 16 Eylül’de sokağa çıkmaya ve Rojhilat direnişine destek olmaya çağırdı.
* Güvenlik gerekçesiyle adı ve soyadı değiştirilmiştir.
Haber: Berivan Kutlu / MA