Cezaevlerinde siyasi tutsaklara uygulanan hak ihlallerinin her geçen gün arttığını ve insanlık dışı uygulamaların sergilendiğini belirten Avukat Zeynep Karayılan, ihlallere en somut örneği ise ‘Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde tutsaklar 3 yıldır hastaneye gitmiyor’ şeklinde verdi
Kurdistan ve Türkiye’deki cezaevlerinde tecrit politikaları, siyasi tutsaklara sistematik işkence olarak yöneliyor. Tutsaklar uygulanan tecrit politikalarına karşı dönem dönem çeşitli eylemler gerçekleştirse de hak ihlalleri katlanarak sürüyor.
Özellikle hasta tutsaklar için daha da zor bir alan haline gelen cezaevlerinde tutsakların tahliyesi çeşitli bahanelerle erteleniyor. Bununla beraber tutsaklar hem sosyal yaşam haklarından hem de sağlık haklarından mahrum bırakılıyor. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şube Yöneticisi Avukat Zeynep Karayılan, ziyaret ettikleri cezaevlerindeki son duruma ilişkin paylaşımlarda bulundu.
‘Personel kadın zihniyet eril’
En son Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’ne ziyaret gerçekleştiren Karayılan, cezaevlerinin kadınlar için daha zor olduğunu kaydederek, “Kadın hapishanelerinde personeller kadın ama uygulamalar da zihniyet de eril” sözlerini kullandı.
Cezaevine her giriş çıkışta çıplak arama ve ters kelepçe uygulaması dayatıldığını dile getiren Zeynep, “Kadınlara hijyen paketleri verilmiyor. Bir tek ped veriliyor. Ancak bu verilen pedler de çok kalitesiz olduğundan birçok kadın hastalık kapıyor. Bununla beraber yemekler çok yetersiz. Kaldı ki son zamanlarda birçok zehirlenme vakası da oldu. Diğer odalarla ortak kurs, ortak sohbet veya ortak bir şekilde spora çıkmalarına izin verilmiyor. Kurslar var evet ama kurslar da genelde ailelerin görüş saatlerine denk getiriliyor. Bir şekilde sosyalleşmenin önünü tümden kesiliyor. Aynı şekilde hastanelere gidişlerde girişlerde muayene sırasında jandarmanın çıkarılmadığına dair de birçok başvuru oluyor. Her şekilde her yerde bir engelleme söz konusu. Elbette ki bu erkek mahpuslara uygulanan bir yöntemdir. Ancak kadınlar için özellikle üretilen bir mekanizma olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerine yer verdi.
R Tipi cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalar
Cezaevlerinde çok sayıda hasta tutsak olduğunun ve hiçbirinin sağlığa erişim hakkının olmadığının altını çizen Karayılan şu ifadeleri kullandı:
“ATK’nın, ‘Cezaevinde kalabilir’ raporlarıyla tahliye edilmeyen hasta tutsakların, cezaevlerinin hukuka aykırı yöntemleriyle hastalıkları giderek ağırlaşmakta. Örneğin cezaevlerine giriş çıkışlarda çıplak arama ya da ağız içi araması dayatılıyor. Bunu kabul etmeyen tutsakların da hastaneye gidişleri engelleniyor. Birçok cezaevinde hastane randevuları, tahlil randevuları genelde çok uzak tarihlere verilerek hasta mahpuslar geç tedavi edilmelere maruz bırakılıyor. Yine aynı şekilde ATK’nın R tipi cezaevinde kalabilir raporlarıyla birçok ağır hasta tutsak R tipi denilen, işkence alanına dönen cezaevlerine gönderiliyor. R tipleri sözde rehabilitasyon odaklı hapishaneler ancak gerçekten insanlık dışı uygulamaların uygulandığı bir cezaevi. Önceki tiplerde, diğer mahpusların bakım ve desteğini alan mahpuslar burada hasta bakıcıların insafına bırakılmakta ve yeterli şekilde tedavileri yapılmamakta. Odalarındaki diğer tutsaklar da ağır hasta tutsak olduğu için hiçbir şekilde birbirlerine bakımları, destekleri mümkün olmamakta. Çarpıcı bir örnek verecek olursak; bacakları olmayan bir mahpusla elleri kolları olmayan bir mahpus aynı odaya bırakılmakta ve birbirlerinin el ve ayakları olmaya maruz bırakılmakta. Birçok ağır hasta tutsak ‘iyi halli olmadığı’ gerekçesiyle tahliye edilmiyor. Bir şekilde hasta tutsaklar ölüme mahkum ediliyor. Tutsaklar ya cezaevinde yaşamını yitiriyor ya da ölümüne çok az bir süre kala tahliye ediliyor, dışarıda yaşamını yitiriyor.”
‘İnfaz yakmaya yönelik hücre cezaları veriliyor’
Karayılan, cezaevlerinin en önemli konularının infaz yakma ve koşullu salıverilmelerin ertelenmesi olduğunu söyledi. “Koşullu salıverilme” tarihi gelen tutsağın idare ve gözlem kurulları tarafından “Pişman mısın”, “Abdullah Öcalan hakkında ne düşünüyorsun”, “Dışarı çıkınca ne yapacaksın”, “Örgüt hakkında ne düşünüyorsun” gibi sorulara maruz bırakıldığını ifade etti.
Karayılan, “Bu koşullu salıverilmeleri 3, 6 ay hatta 1 yıllık süre boyunca erteleniyor. Bununla birlikte koşullu salıverilme kararları mahpuslara koşullu salıverilme tarihi çok geçtikten sonra tebliğ ediliyor. Bir şekilde mahpusun umudunu kırmaya, acı çektirmeye yönelik uygulamalar geliştiriliyor. Bununla birlikte cezaevleri yönetimince mahpuslara infaz yakmaya dönük disiplin soruşturmalarının açıldığını biliyoruz. Aynı zamanda infaz yakmaya dönük hücre cezalarının da verildiğini biliyoruz. Örneğin eski elbiselerinden bir yer minderi yapan bir mahpusa soruşturma açılabiliyor veya yine kendi denetimlerinden kitap okuma komisyonlarından geçirdikleri bir kitaptaki bir ifadeyi alıp defterine yazan bir mahpusa da soruşturma açılabiliyor. Üst üste hücre cezası alan mahpusun infazı yakılıyor ve cezasının tamamı infaz edilerek ancak o şekilde tahliyesi mümkün olabiliyor. Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde tutsaklar 3 yıldır hastaneye gitmiyor. 3 yıldır hiçbirinin tedavisi yapılmıyor. Ancak cezaevinin doktoruyla, muayenesi, tedavisi yapılıyor. O da çok yetersiz kalıyor. Yine aynı şekilde infaz yakmalar ve tecrit durumu şeklinde uygulamalar var” sözlerine yer verdi.
‘Hapishaneler denetime açık hale getirilmelidir
Zeynep, tutsakların cezaevlerinde kendilerine uygulanan hak ihlallerine karşı yaptıkları eylemlere atıf yaparken, cezaevleri için daha fazla dayanışma ve eyleme ihtiyaç duyulduğuna vurgu yaptı. Her hafta Adalet Bakanlığı’na başvuruların devam ettiğini hatırlatan Zeynep, şunları söyledi:
“22 Ocak’ta bin 330 avukat İmralı’daki tecridin son bulması ve avukat görüşünün bir an önce sağlanması için başvuruda bulunmuştu. Gerek iktidar tarafından gerek muhalefet tarafından bu başvurulara sessiz kalınmakta ya da ‘Cezaevlerinde tecrit yoktur’ denilerek cevap verilmekte. Bunlarla beraber kolluk tarafından tecrit kelimesi dahi yasaklanmakta. Ne kadar yok denilse, yasaklansa da bugün giderek artan ve Kürt halkının her zerresine sirayet eden bir durum. Bu nedenle sadece tutsaklara ya da tutsak yakınlarına bırakılan bir mücadele olmamalı. Bununla topyekun mücadele edilmelidir. ÖHD olarak bölgede bulunan tüm cezaevlerini ziyaret ediyor, raporlar tutuyor, raporlarımızı Adalet Bakanlığı’na, uluslararası kurumlara gönderiyoruz. Gerek ulusal, gerek uluslararası tüm denetim mekanizmalarının görevlerini yerine getirmesi gerekmekte. Bağımsız meslek örgütlerinin, insan hakları örgütlerinin cezaevlerine denetime açılması için yasal düzenlemeler yapılmalı ve hapishaneler denetime ve incelemeye açık hale getirilmelidir.”
Haber: Gülistan Gülmüş\JINNEWS