Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, ‘Kooperatifcilik ve çiftçileri destekleyerek, yerinde doyma ve toprağını koruma politikasını hayata geçireceğiz,’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) “Ekmek ve Adalet Buluşmaları” kapsamında Wan’da düzenlediği “Tarımda ve Gıdada Geleceği Kurma Sempozyumu” ikinci gününün son oturumuyla devam etti. Sempozyum, “Tarımın geleceğini şekillendirmek: Avantajlar ve dezavantajlar” başlığının tartışıldığı oturumla sürdü. Moderatörlüğünü Cemile Kaçar’ın yaptığı oturumda, Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN) Kurucu Başkanı Abdullah Aysu, Apikoop Arıcılık Kooperatifi Çevre ve Arı Koruma Derneği Başkanı Şamil Tuncay Beştoy ve Amed Ekoloji Derneği aktivisti Bişar İçli birer sunum yaptı.
Demokratik ulus paradigması
“Yerel yönetimlerin tarım politikası uygulamasındaki rolü” başlığıyla sunum yapan Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, partilerinin fikriyatını oluşturan örgütlü toplum iddiasıyla yola çıktıklarını söyledi. “Çöktürme Planı” ile örgütlü toplumun hedef alındığını dile getiren Zeydan, “Bize vurulan yerden ayağa kalkarak örgütlenmemiz gerekiyor. Bunun için belediyelere büyük bir yük düşüyor. Demokratik ulus paradigmasının artık yaşamsallaşması gerekiyor. Kentin tüm dinamikleriyle ortak akılla yöneteceğiz. Bunun en önemli ayağı ise elbette tarım politikası. İlk tohumun toprağa atıldığı bir coğrafyada insanlar şu an ekmeğe muhtaç hale getirildi. Kooperatifçilik ve çiftçileri destekleyerek yerinde doyma ve toprağını koruma politikasını hayata geçireceğiz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin en genç nüfusuna sahip olan Wan’ın en fazla işsiz nüfusun bulunduğu bir kent olduğunu vurgulayan Zeydan, “Bu durumu nasıl ortadan kaldırmamız gerektiğine yönelik çalışmalar yapıyoruz. Yerel yönetimlerin tarım üzerindeki rolü çok önemlidir. Tarım alanlarının ranta açılmaması, korunması ve işletilmesi önemlidir. Bizim anlayışımızın temeli komündür ve biz kooperatifleşme ile bunu çok daha yaşanabilir hale getirebiliriz. Bundan sonraki süreçte her ilçenin kendi özgünlüğüne göre kooperatifleşmeye gideceğiz” dedi.
‘Hadsiz müdahale üretimi geriletiyor’
“İklim krizi ortamında ekolojik üretim havzaları” başlığıyla sunum yapan Apikoop Arıcılık Kooperatifi Çevre ve Arı Koruma Derneği Başkanı Şamil Tuncay Beştoy, tarımsal üretimin artık pazar sermayesi için yapıldığını ifade etti. Türkiye’de üretimin sermaye ve karşı üzerine kurulu bir aşamaya geldiğinin altını çizen Beştoy, “Kooperatiflerimiz artık bir pazar alanı olarak çalışıyor. Bizi bir arada tutacak bir değeri bir araya getirmemiz gerekiyor. Bu değeri oluşturmazsak maddi ve manevi anlamda bir kazanç sağlamamız mümkün değil. Tarımsal üretime yapılan hadsiz müdahale maalesef üretimi geriletiyor. Arı kovanlarına da sırf fazla üretim için büyük müdahaleler yapıyoruz. Çünkü herkes daha fazla nasıl kar edeceğinin hesabını yapıyor. Türkiye’de 28 ekolojik tarım havzası var ve bunların hepsinde belli ürünlerin üretilmesine izin veriliyor. Buralarda kooperatifler olmadığı için her şey büyük firmaların eline geçiyor. Bu havzalarda örgütlenmemiz ve ürünler meta pazarına düşmeden müdahale edilmesi gerekiyor. Gezgin arıcılık artık Türkiye’de sürdürülebilir değildir. Bu havzaların belirlenmesi gerekiyor” dedi.
‘Tohum ve toprak bizi toplumsallaştırdı’
“Yerel tohum ve doğal tarım mücadelesi” başlığıyla sunum yapan Amed Ekoloji Derneği aktivisti Bişar İçli, köy köy dolaşarak yerel tohum topladıklarını ifade etti. Bir komün oluşturduklarını söyleyen İçli, “Çöl gibi bir alanda geri dönüşüm malzemelerinden bir yaşam alanı kurduk. Tohumla buluştuktan sonra toprak bize her şeyi öğretti. Ardından bir tohum kütüphanesi kurduk. Daha sonra 3 dönümlük aromatik doğal ilaçların olduğu bir tarla kurduk. Tohum bizi toplumsallaştırdı. Kürdistan ve dünyanın birçok yerinde ilişkiler kurduk. Tohum depolanmaz, paylaşılır. Bizim temel felsefemiz budur. Tam 8 yıldır komün bir yaşam var ve yazın yüzlerce çocuğa eğitim veriyoruz. Tohum kütüphanesinin kurulması, tarım müzesi, tohum ve fide üretimi, ormanlaştırma, küçük çiftçiye makine desteği, gübre şantiyeleri, yağmur suyu depolama, doğal yem hazırlanması ve köy köy gezerek koyun yıkama makinesi desteğinin sağlanmasıyla önemli bir aşama kaydedebiliriz” şeklinde konuştu.
‘Dünyanın büyük bir bölümü gizli açlık yaşıyor’
“Tarımın dünü, bugünü, yarını ve çözümleri” başlığıyla sunum yapan ÇİFTÇİ-SEN Kurucu Genel Başkanı ve Yeni Yaşam Gazetesi yazarı Abdullah Aysu, çiftçiler ve köylülerin ne Osmanlı ne de Cumhuriyet döneminde karar süreçlerine dahil edildiğini söyledi. Bu nedenle tarım politikasının belirlenmesinde çiftçilerin söz sahibi olmadığını dile getiren Aysu, “Cumhuriyetten bu yana toprakta eşitsizlik vardır. Cumhuriyetin temelleri bir eşitsizlik üzerine oturdu ve halen giderilmeyi bekliyor. Çiftçilerin tüm emekleri ve alın terleri burjuvaziye aktarıldı. Bu nedenle çiftçinin yaşam koşulları gelişmedi ve tarım ilerlemedi. Cumhuriyet döneminde tarıma ilişkin birçok organizasyon yapıldı ama çiftçiler dahil edilmedi ve bu nedenle köylülerin yönetme kabiliyetinin önü kesildi. Şu an dünyanın büyük bir bölümü gizli açlık yaşıyor. Çünkü ürünlerin besin değeri düştü. Daha önce yediğimiz bir kilo domatesin bugünkü besin değeri 9 kilo domatese eşdeğerdi. 12 Eylül sonrası uygulanan ekonomi politikasıyla tarım gelişmek bir yana, kendimize yeterli olduğumuz birçok üründe dahi kendimizi doyuramaz hale geldik. Çiftçiler mutsuz, tüketiciler ise umutsuz bir döngüye girdi. Bilge köylü tarım, biyoçeşitlilik ve gıda egemenliğinin sağlanması, bazı sorunların aşılmasına neden olabilir” dedi.
Sunumların ardından biten sempozyumun sonuç bildirgesinin açıklanması bekleniyor.
WAN